Yag~mular dindi. Ovan@n bo%g~ru%ndeki hafif eg~imli toprak kanallar, taralarda biriken fazla suyu denize akit- t@; ak@nt@, k@y@lar@nda sivirisineklerini ve kurbag~alar@n@ co- g~altti. Tarlalar da, kanallar@n toprakta b@rakt@g~@ nemi sak- lad@ pamug~unu bu%yu%ttu%. Tek pervaneli uc#aklar may@s sonu ovan@n u%stu%nde do- las#maya bas#lad@lar. Sonra art@k tarlalar@n u%stu%nde s@k s@k uc#tular, ovaya ila*ac# pu%sku%rttu%ler. Siyolan kokusu, bir yol ay@r@m@ndaki c#ilek tarlas@nda olgunlas#an c#ileklerin tad@na sindi. Ard@ndan s@rayla ekmeg~in, etin, sebzenin tand@na sindi. C#everedeki hu%snu%yusuflar@n, morsalk@mlar@n, @t@rla- rin o%zsuyuna yu%ru%du%; s#antiyelerdeki araclar@n dis#lilerine, c#imento ve c#ak@la, battaniyelere karavanalara; is#inden go%c#enlerin ve is# aramaya gelenlerin yatag~@na, yorgan@na, poturuna, mintan@na sindi. Tek pervaneli uc#aklar@n attig~i ila*c#, pamuk fidanlar@ u%stu%nde kurudu. Damarl@ yu%zlerinde benek benek beyaz lekeler b@rakt@. Du%mdu%z ovay@ yer yer kesen c#itler aras@n- daki otlar, o%ncele@pamuktaralar@na dolan fazla suyu bir uc#tan c#ald@, emdi, azip gelis@ti. Kanallar suyun fazla- s@n@ denize ak@tt@kc#a, otlar@n pay@na du%s#en nem de azald@. Yaz boyu azald@ bu pay ve otlar kurudu, dikene sardi. Dikenles#en su%rgu%nlerle go%vdeler, yolun tozuyla havan@n illa*c@n@ tuttu; beyaza yak@n bir ku%l rengine buland@. Bu kirli beyaz o%bekler aras@nda kurumamakta direnen ince mor c#ic#eki @lg@nlarla su%pu%rgeotlar@ ve c#avs#rlar gu%nes#ten renkenlerini att@lar. At@lan rengin yerini hemen illa*c@n be- yazl@g~@ ald@. Kuru pamuklar eylu%lde toplanmaya bas#land@lar. Su- lanan ekim pamuklar@ daha dolup gu%rbu%zles#erek, yag~mur- lara kalmadan toplanacaklar@ gu%nleri beklediler. Yaprak- lar@ genis#ti. U%stlerinde daha c#ok illa*c# lekesi biriktirdiler. Gu%nes#, bu%tu%n yaz denizin u%stu%nu% kaynatt@. Kaynat@p buhar@n@ ald@. Getirip taa o%telerden, ovan@n u%stu%ne sald@. Buhar tabakas@, uc#aklar@n pu%sku%rttu%g~u% illa*c@n pek az k@s- m@m kapti. Yine de yog~unlas#@p kal@n bir sis bulutu yapt@. Uc#aklar yeniden illa*c# pu%sku%rtmeye geldiklerinde, ovaya dog~ru biraz daha alc#ald@lar. Sisin alt@ndan uc#up her sefe- rinde biraz daha alc#ald@lar ve artik son illa*ac#lar@n@ pu%sku%r- tecekleri zaman, yog~un buhar tabakas@yla benekli bitki o%r- tu%su% aras@nda kalan ensiz bir koridorda uc#tular. Hafif eg~imli kanallardan akan suyun yu%zu% hareketsiz, ince, kahverengi tah@l kabug~unu and@ran nesnelerle o%r- tu%ldu%. Bo%ylece kanallar, ovadan c#ektikleri fazla suyun yu%klendig~i sivirisinek o%lu%lerini de denize ak@tt@lar. Ama kanallar@n nemli karanl@g~@nda kurbag~alar yas#amlar@n@ su%r- du%rdu%ler. Kanallar@n ic#inde siyolandan korunup bu%yu%du%- ler. Gece ay, yog~un buhar tabaskas@n@ delip de tarlalar@ ayd@nlatt@g~@nda, terdirginles#ip daha c#ok bag~@rd@lar. Yukarda, kuzeyde baraj, nehrin bahar suyunu birik- tirdi. Biriktirip gu%c#lu% c#arklar@nda do%ndu%rdu%, ag~d@. Ag~- d@r@p ag~d@r@p bu suyu elekrik gu%cu%ne do%nu%s#tu%du% ve yu%k- sek gerilim hatt@na ak@tt@. Durmandan ak@tt@. Yu%ksek ge- rilim hatte@, direkler u%stu%nde ovaya uzand@. Tarlalarda, yol k@y@lar@nda dura dikile; sualama kanallar@n@n ve bu kanal yavrular@n@n do%s#enme c#izgilerini s#urda burda kese atla- ya daha gu%neye, kalabl@klar@n toplas#tig~@ yerlere uzand@. Uzan@p, gu%c#lendig~i o%ldu%ru%cu% ve diriltici gu%cu% bu yerlere tas#@d@. Gec#tig~i her yerde kendisyle kesis#en her s#eye ve herkese gu%c#lu% ad@n@ kazd@, b@rakt@. Ama oralara uzanma- dan o%nce bu yu%sek gerilim hatt@, gec#tig~i yerlerde hic# bir kati cismin kendisine elli santimden daha yak@n gelmesi- ne izin vermedi. Yag~@sl@ havalarda c#evresini daha genis# tuttu; yu%z elli santimlik bir c#ap@n c#izdig~i daire ic#inde ege- melig~ini kurdu. Dokunulmazig~@n@ bo%ye koruyarak yu%- ru%du%, gitti ve mileyarda bir gu%cu%den c#ok daha, ama c#ok daha az@n@ vinc# operato%ru% Kadir C#ic#ek'n ot-sap tavan@n- dan sarkan yirmi bes# mumluk ampulu%ne bos#altt@. Ampul Kadir C#ic#k'in tavan@nda bit saat kadar @s@d@. Kar@s@ c#ocukr@ yat@rd@, bulas#@klar@ y@kad@, eks#imis# yo- g~urt artig~@n@n u%stu%ne tel kasnag~@ o%rttu%; o%ylece getirip pen- cere o%nu%ne b@rakt@. Cams@z pencereye ince naylon bir ger- gi gerdi; d@s#ar@ avluya c#@kt@. Kadir C#ic#ek, yirmi bes# mumluk ampulu%n kap@ o%nu%ne vuran ayd@n@l@g~@nda tuzlu su kab@n@ o%nu%ne c#ekti. Kabaran avuc#lar@n@ tuzlu suyun ic#ine soktu. [C#ok erken varmal@ s#antiyeye. Vincin makaras@n@ yag~latmal@. Dog~ru su%rmeli kanaleterlin bas#ina. Hava kararmadan ne kadar c#og~unu oturturksak eg~erlerine, o kadar iyi.] Ellerini tuzlu sudan c#ikard@, u%stu%ndeki atlet fanilaya sildi. Kapidan su%zu%len o%lu% ayd@nl@kta bakt@ ellerine: [-Du%rzu%nu%n vinci!] dedi. Gu%ldu% yine de. Kar@s@ tuzlu su dolu kada uzand@: [-Oldu mu?] dedi. [-Oldu odlu] dedi Kadir C#ic#ek, [go%tu%r do%k]. Sakine C#ic#ek tas@ ald@, avlunun karanl@g~@na dald@. Ko- cas@ bir sigara yakt@. Duvar dibindeki peykede yatan kar- des#i Hasan'a bakt@: [Aferin u%len] dedi nerdeyse yu%sek sesle. [Du%nu%n c#ocug~u... S#aka maka, k@v@d@n gitti bu is#i... C#abuk o%g~rendin orta halat yard@mc@l@g~@n@...] Hasan ukusunda m@r@ldand@. Sonra bir bag~@rd@ ve peykeden as#ag~@ sarkan sol bacag~@ seg~ridi. Bacag~@n@ c#ekti yukar@. Yan do%ndu%. Derin uyuyordu. Dam@n u%stu%nde Hasan'@n ku%c#u%g~u% Sefer'le kendi bu%yu%k og~lu Kemal yat@yorlar. Ugurnad@klar@, cubinlik bezinin al- t@nda itis#ip kakis#t@klar@ duyuluyordu. Kemal, neye gu%lu%- yorsa, kikir kikir gu%lu%yordu. Sefer: [-Sus be, uyu artik!] diye bag~@rd@. Kadir C#ic#ek bas#@n@ yukar@ kald@rd@. Sefer'le Kemal'i go%recekmis# gibi bakti. Oysa dam, ensesinin u%stu%nde ka- l@yordu. [-Seslen s#una. Rahat versin. Her aks#am bir oyun bulur. Uyutmaz ku%c#u%k amcas@n@, it]. Kar@s@, dama c#ikan merdiven bas#@na vard@. Yukara@ ses- lendi: [-Kemal! Barban yan@na var@yor ha!] Kemal'in zorla sindirmeye c#al@s#t@g~@ sesi, yine de b@c@r b@c@r duyuluyordu as#ag~@dan. [-Isin bittyse so%ndu%r @s@g~@] dedi Kadir C#ic#ek ka- r@s@na. [-Yatacaksan yatag~@n@ ac#ay@m mi?] Sakine C#ic#ek, yeniden ic#eri yo%neldi. [-Ac#ma daha. C#ok s@cak. Uyunacak gibi deg~il. Is#@g~@ so%ndu%r. Sivriler dolmas@n ic#eri]. Kap@dan d@sar@ su%zu%len sar@ @s#@k birden yitti. Kadir C#ic#ek, kap@n@n o%nu%nde ak bir leke olup kald@. Uzaklarda kurbag~alar durmaden hayk@r@yorlar. Bu%- tu%n kanallar@n derelerin su birikintilerinin ic#inde yu%k- seliyor bu hayk@r@slar ve yank@lan@p geliyor; Kadir C#i- c#ek'in avlusundaki bu%tu%n sesleri, Kemal'in gu%lu%slerini fa- lan bast@r@yordu. Sakine, usulca c#@kt@ ic#erden. Usulca konus#tu: [-Silvriler pek eskisi kadar deg~il artik. Azald@lar]. [-Uyumus# mu kizlar?] [-Uyumus#lar. Og~lan da uyusun iyice, al@cam ya- n@ma]. Kocas@n@n soluna bir sand@k c#ekti. U%stu%ne ilis#ti. Ka- ranl@kta onun yu%zu%nu% sec#meye c#al@st@. Daha otuzuna var- madan yas#l@ bir ag~ac# gibi kal@n kabuklu, yol yol c#izgiliydi kocas@n@n yu%zu%. [Bu%tu%n gu%n vincin u%stu%nde. Ha babam, de babam. Ovan@n gu%nes#i u%c y@lda c#o%kerti onu da]. Ic#ini c#ekti: [-Nas@l avuc#lar@n?] Kadir C#ic#ek, dizlerine su%rttu% avuc#lar@n@. Ses vermedi. [-Du%s#u%nme Kadir. Ne du%s#u%nu%yorsun anam? Borc#lar- r@m@z tu%kendi oldu is#te. De is#ine bak. Kis#a pencereleri camlariz]. Kocasi bas#@n@ c#evirip bakt@ ona. [Yine de kurban ol- dug~um gu%nes. Yaz boyu Kadir'imin go%zlerine dolmus# dol- mus# da, s#imdi, gece ortas@nda gelmis ordan s#avk@vor]. Bo%y- le gec#ti Sakine C#ic#ek'in ic#inden. Kocas@n@n go%zlerindeki par@lt@dan hos#lan@p eg~di bas#@n@. Peykede bir k@p@rdanma oldu. Hasan dog~rulup kaalkt@. [-Uyunmuyor be yenge. C#ok @scak...] Genc# irisi go%vdesiyle dikildi peykenin o%nu%nde. Ayak al@skanl@g~n@ gitti avlunun bir ko%s#esindeki musluklu tene- kedan su c#arpt@ yu%zu%ne. Kollar@n@ iyice @slatt@. C#izgili pi- jama altl@g~@n@ c#ekerek s#o%yle bir doland@ avlunun ortas@n- da. Abisi bir kibrit c#akt@. Bir sigara daha ates#ledi: [-Hasan...] dedi sonra, [demin uykunda konus#uyor- dun du%du%k...] Hasan ko%tu% s#as#@rd@: [-Yok yaha abi?.. Ne diyordum ki?..] (Vinc# operato%ru% treylerin u%stu%ndeki Hasan'@ go%rdu% simdi. Bu%tu%n gu%n go%zu% onun go%zlerindeydi. Iki yard@mc@ da treylerin u%stu%nde yan halatlar@ bir kanaletin iki ucu- na gec#iriyolar, kancalar@n@ tak@yorlar onlar kancalar@ takat takmaz Hasan, abisine [vinc# ask@s@n@ indir] is#areti veriyor, sonra acele c#elik orta halat@ do%ndu%ru%yor, vinc# ask@s@n@ c#elik halata gec#iryor yeniden abisine bak@yor, tam zaman@n@nda [kald@r] is#areti veriyor. O%nceleri bu is# sesli su%ru%yordu. Giderek iki kardes# go%zleriyle anlas#@lar. Hasan'@n is#i c#ok dikkat istiyordu. Orta halat@ do%ndu%rmekte an@n@da [indir] ya da [kald@r] is#aretini vermekte ustalas#@yordu. Bak@s#lar@ hep o%yle c#o- cuksu bir ciddiyeti, c#ocuksu bir o%nemsemeyi bar@nd@r@ryor- du. Is#ini o%g~renmekte go%sterdig~i tu%kenmez c#aba; o, kolla- r@n@ oyuna c#ikmis# gibi geris#; o, boynunu bal@kc#@l kus#u gibi dikis#i, hep bir k@vanmayla bir gu%lme duygusunu da birlikte getiriyordu Kadir'in yu%reg~ine). [-So%yleyim mi?] dedi, Hasan'@n u%rkek go%zlerine ba- kip. [-So%yle...] [-Yengenin yan@nda?] Durdu Hasan. Uykusunda olmad@k so%zler ettiyse yen- gesinden c#ok abisinden utanacak. [-Olan olmus# zaten. Duymus#sun ya] dedi. Pijamas@n@n altl@g~@n@ az daha c#ekti yukar@. Gidip ye- niden musluklu tenekenin o%nu%ne c#o%ktu%. Ag~zina bir lok- ma su al@p c#alkalad@, tu%kurdu%. Arkas@n@ do%nmedi hic. O%y- le c#o%meldig~i yerden: [-Yengem de duysun, n'olacak] dedi, isteksiz. [-Hadi Kadir, deyiver neyse...] [-Ah og~lum, kiz ad@ saysayd@n daha iyi olurdu yaa...] [-Eee, ne saymis#@m?] [-Kald@r, kald@@@@r!... Indir, ind@@@r!...] Hep birlikte gu%ldu%ler. Genis# bir soluk a@d@ Hasan. Ge- lip abisinin dizi dibine c#o%ktu%: [-Bas#ka?] [-Ne olsun bas#ka?] [-Pek bir sevdin sen bu is#i Hasan... Pek bir sevdin... Etmeyeydiniz... Askere gideydin daha iyiydi ya, askerden gelmis# gibi yapacag~@n@za...] Sakine, bitirmedi so%zu%nu%, Gu%lmeler durdu. Uzun sus- tular. Olmad@. Sakine, bas#ka yerden ald@ so%zu%: [-Is#te, o%yle istedin, o%yle oldu; ne deyim?...] [-Aman be yenge! Der der ayn@ s#eyi dersin. Bitir- mis#im ortaokulumu sayesinde abimin. Yar@n bitirir Sefer de ortaokulunu ac@k benim sayemde... Derken Kemal, der- ken Gu%lten, derken Ayten ve dahi girer s@raya Orhan... Birbirimize dayanacag~@z demedik mi?] [-Yapsayd@n askerl@g~ini o%nden...] Kocas@n@n k@p@rdand@g~@n@, yu%reg~inin darland@g~@n@ bildi; kesin sustu. Yetmedi koydu paramaklar@n@ dudaklar@n@n u%stu%ne, kitledi onlar@. Kadir C#ic#ek, dibe eren sigaray@ ye- re att@, tokyosulyla bast@ u%stu%ne. [-Kac# metre do%s#edik bu ay?] Hasan, okulda derse kald@r@lma korkusuna benzer bir korkuyu atlatm@s# gibiydi. O%g~retmenin go%zleri bir deg~ip gec#mis#ti kendisine, is#te o kadar. S#imdilik. S#imdilik yine iyiydi her s#ey. [-Bugu%n yu%z yetmis# metre gec#tik abi... O%yle ya, eg~ere son monte ettig~imiz kanaletle yu%z yetmis# metre gec#- tik... Yar@n bes# yu%z metre fazlay@ doldurursak primimiz u%c# bin lira tutar deg~il mi?] [-Doldurursak tutar] dedi, Kadir C#ic#ek. [-U%c# bini de pay ettin mi doldu%mu%ze...] Kafas@nda hesab@n@ kurdu. [-Kadir Usta...] dedi sonra, [Kadir Usta... Yevmi- yelerle, iki saat fazlalara birlik bu ay sade benim elime ne gec#iyor biliyor musun? Tam bin do%rt yu%z elli lira ge- c#iyor. Ilk bu kadar c#ok olacak, billiyor munsun? S#imdiye kadar en c#ok dokuz yu%z elli olmus#tu... Ilk bin do%rt yu%z elli lira. Para bu be!.. Gidip hemen bir buzdolab@ al@cam s#uraya... Taksite masksitle... Konduracam avluya... C#eke- cem bir de elektrik hatt@ ic#eri ampule giren hattan bura- ya... Artik buz gibi ic#eriz suyumuzu... Ayran@m@z@ da so- g~uturuz...] Go%z k@rpt@ absine: [-Rak@n@ da sog~uturuz. Dolab@n rak@s@ benden haa! Her zaman... C#ocuklar@n kitab@, kalemi, defteri de ben- den... Her zaman...] Abisi sevinmeye c#al@st@ ama, gelmedi ic#inden sevin- mek. Sakine, Hasan'@n cos#kusu co%zu%lmesin diye c#o%zdu% par- maklar@n@ dudaklar@ndan, gu%ldu%: [-Aman@n s#una bak@n!.. Bu%yu%mu%s, adam olmus da...] Olmad@. Oturmad@ bir seyler yine yerline. Bu konu ne zaman ac#@lsa, bir so%z ya fazla, ya eksik so%ylenmis# oluyor. [-Sag~ol Hasan... Sag~ol yine de...] [-Bir de Almanyalara gitmeye kalt@nd@ abi. Hepi- mizi bo%ylece do%ku%m sacu%m b@rak@p buralarada... S#imdi ya- ni, ko%tu% mu% oldu?..] [-Amma o%ttu%n be su%mu%klu%!] dedi Kadir. Yu%reg~i hoplad@ Sakine'nin. Ama bakti ki, karanl@kta gu%zel parlamakta kocas@n@n go%zleri. Gu%zel yumus#ak. Ha- san da bakt@. Bakt@ ki, alay deg~il abisinin go%zlerindeki. O%fke deg~il. Horlama deg~il. Sar@ld@ ona: [-Baba Kadir... Kadir Usta... Baba Kadir Usta abim benim be...] dedi; kard@ kar@st@rd@ bu%tu%n bu adlar@-s@fatatlar@ birbirine. Yu%ksek gerilim hatt@ yukarlardan doland@, alc#aklara indi. Yine do%ndu%, doland@ ve gecenin ortas@nda kararm@s# bak@r telleriyle gu%cu%nu%n milyarda birinden c#ok daha, c#ok daha az@n@, bir gu%n Kadir C#ic#ek'in avlusuna yerles#eck olan sog~utucuya da aktarmak u%zere kendini haz@r etti; bekledi. Yirmi alt@ beton kanaletle yu%klu% treyler, aks#ama dog~- ru yu%ku%nden hafiflemis# olarak birkac# metre daha ilerledi. Kanalet hatt@na c#apraz durdu, bekledi. Vinc# operato%ru% Kadir C#ic#ek, boynuna bag~lad@g~@ turun- cu mendili c#o%zdu%; vincin u%stu%ndeki yerinde k@m@ldad@; al- t@n@n terini havaland@rd@; paramaklar@n@ bu%ktu%, ac#t@ lev- yeyi kavrad@; vinci, yirmi do%rdu%ncu% kanaleti yerine oturt- mak u%zere, treylerin ilerleyip durdug~u yere su%rdu%; vinc# ask@s@n@ dog~rultup bekledi. Az o%nce yimi u%c#u%ncu% kanleti yerine oturtmak u%ze- re, ellerinde birer katranl@ iple eg~erlin bas#@na kos#mus# olan iki yan yard@mc@, bos#alan vinc# ask@ halatlar@n@n kan- calar@n@ c#ozmu%s#ler, yirmi do%rdu%ncu% kanaleti vince takmak ic#in yeniden treylerin u%stu%ne c#@km@slard@. Hasan C#ic#ek, katranl@ iplerin eg~erlede tam yerine konulup konulma- d@g~@na bakm@s, abisine [tamam] isareti vermis#, yirmi u%c#u%ncu% kanalet, eg~erelerindeki yerine oturduktan sonra o da do%nmu%s#; treylere yirmi do%rdu%ncu% kanaletin ortas@na c#@k@p durmus#tu. Vinc# bumundan sarkan c#elik ask@ hala- t@n@ yakalay@p bekledi. Sag~ yard@mc@ Bila*l ile sol yard@mc@ Osman yirmi do%r- du%ncu% kanaletin iki ucundaki yerlerini ald@lar beklediler. Hasan orta halat@ o%ptu%. Orta halattan sarkan iki yan as- k@y@ ay@r@p birini Osman'a, o%tekini Bila*l'e att@. Vincin u%s- tu%nde go%zlerini kendisinden ay@rmayan her hareketini hos#go%rmez bir usta dikkatiyle izleyen abisine gu%lu%msedi. Vinc# motorunun bu%yu%k gu%ru%ltu%su%nu% bast@rarak: [-Varan yirmi do%rt!] dye bag~@rd@ ona. Sesini daha c#ok yu%kseltti: [-Gec#tik! Dokuz kilometreyi tam do%rt yu%z doksan metre gec#tik s#mdi!] Kadir C#ic#ek yeniden o%nu%ndeki kola uzand@. Kolu c#ek- ti. C#at@rt@ bu%yu%du%. [-Kes hesab@! Isi bitrelim!..] diye hayk@rd@ karde- s#ine. C#enesinde bir damar seg~ridi. Hasan'@n o anda derin bir utanc# ve sayg@y@ yu%kleniveren bak@slar@n@ go%rmemek ic#in, go%zlerini uzak denizle ova aras@na kal@n bir perde c#e- ken yog~un sis tabakas@na c#evirdi. Gu%nes# iyice alc#almis# s#eklini iycle dag~@tm@st@. Bir buz- lu cam@n ard@ndan yans@t@yordu kendini. Nerdeyse has#lan- m@s#, has#lan@p dirilig~ini yitirmis# pu%sku%l pu%sku%l radika ot- lar@ gibi, radika otlar@n@n renksiz ko%kleri gibi buharalr sac#arak ve art@k her an biraz daha bic#imini dag~@tarak ova- y@ tar@yordu. Buhar@n@ koyveren ova m@ buzlu bir cam gerisinden yans@yan @s@nlar m@, ay@rdetmek her an gu%c#- les#iyordu. Taa uzaklarda, bu%yu%k kentin gu%neye bakan salk@m sac#ak dis# mahallesinde, bir kereste bic#k@s@n@n c@z@rt@l@ sesi bu%tu%n gu%n Salkine C#ic#k'in dis#lerini kamas#t@rd@. Gu%ru%l- tu%ye al@sk@n kulaklar@, duyarl@g~@n@ ag~z@na, dis#etlerine ak- tarm@s#t@. Ku%c#u%k bu%tan gaz ocag~@n@ avluya c#@kard@. Tu%pu%n du%g~mesini c#evirdi, kibriti c#akt@. H@s@rt@y@ duydu ve oca- g~@n yanmis# oldug~unu bu gu%c#lu% h@s@rt@dan bildi. Yanm@s gaz~n deliklerden f@sk@ran par@lt@s@, alc#ald@kc#a ayd@n@l@g~@ yayvanlas#an ova gu%nes#inin par@lt@s@n@ yine de bast@ram@- yordu. Sakine C#ic#ek, avluda c#ok eski bir bisklete du%s#e kal- ka al@s#maya c#al@s#an Kemal'e: [-Kos# anam, Sefer abine so%yle bir paket de Sana al@versin gelirken] dedi. Bu%tan gaz ocag~@n@n u%stu%ne bir tencere su koydu. Ke- mal, annesini duymam@s# gibi bisikleti yalpalatarak bir kez daha do%ndu% avlunun ic#inde. Gaz ocag~@na su%rtu%nerek gec#- ti. Sakine'nin ic#inde bir s#ey s@c#ray@p indi. D@s#ardan av- luya dolan bic#k@ sesine arkas@n@ do%nu%p yeniden seslendi: [-Sag~@r m@s@n Kemal? Sana so%ylu%yorum!] [-Duydum] dedi, Kemal. Bisikletin cant@n@ duvara su%rttu%. Sakine'nin d@sleri daha bir derin kamas#@. Dilini dis#- elerinin u%stu%nde gezdirdi. Tu%ku%ru%g~u%nu% yuttu. [-Duydunsa kos#uversene. Gelirler nerdeyse. Haz@r edel@m yemeklerini...] [-Erken daha]. [-Erken... Sana erken. Bana her s#ey gec# baksana... Kos# hadi!] Kemal isteksiz, bisikleti duvara dayd@. Cams@z pen- cere o%nu%nde duran plastik su%rahiyi ag~z@na dikti, ic#ti. [-Il@k Kan gibi] dedi. [-Buzdolab@ alacak Hasan amcan. Aks#am so%yledi. Babanla bir olup al@rlar...] [-Ne zaman?] [-Bu aybas#@]. [-Yar@ndan sonra yani?] [-Yar@ndan sonra belki. Belki birkac# gu%n daha son- ra... Hesaplar@n@ bir yapsinlar hele. Borc#-harc# ne kalm@s#, go%su%nler de...] [-Fruko da koyal@m ic#ine anne. S#is#e s#is#e, her c#esi- dinden koyal@m]. [-Bakal@m. Belk, Bir gu%n koyar@z belki]. [-Keske yaz bas@nda alysayd@k be anne!] [-Sana konus#mas@ kolay. F@rla hadi!.. Yag~ la*z@m ba- na. Kos#uver Sefer abin do%nmeden...] Orhan, peykenin u%stu%nde bir m@s@r koc#an@yla ovnu- yordu. Koc#an@ ag~@na yeni c#@kan dis# yerlerine su%rtu%yor, salyas@n@ ak@t@yordu. Ayten'le Gu%lten, musluku tenekenin bas#@nda bez bebeklerinin c#amas#rlar@n@ y@k@yorlard@ Ke- mal, avlu kap@s@ndan c#@kt@. Sakine C#ic#ek, kizlar@n yan@na kos#tu; c#ekip ald@ ordan. [-Bu%tu%n suyumu harcad@n@z yine!.. Su nerde?..] Beton sulama kanallar@n@n ic#i kuruydu. C#es#meler c#ok- tan kurum#stu. Eg~imli kanallar, yaz bas#@ pamuk tarlala- r@ndan artan suyu denize ak@tt@ktan sonra, simdi bu kanal- lar@n ic#bu%key toprak duvarlar@nda dag~n@k tebs#@r tozunu and@ran ince, beyaz, iplik iplik, du%zensiz bir c#izgi kalm@s- t@. C#izgiler kendilerini yenileyerek dibe indikc#e, ic#bu%key duvarlarda da ince c#atlaklar ac#@lm@st@. Ovan@n pamug~unu ilerde daha uyumulu sulayacak ka- nalet yap@m tasar@s@ ka*g~@tlar u%stu%nden kalk@p her gu%n bi- raz daha genisleyerek, bu%yu%yerek, uzay@p oranlar@n@ c#o- g~altarak ovay@ o%rtmeye bas#lam@st@. Bu%tu%n yaz ovaya ila*c# pu%sku%rten ku%c#u%k uc#ak pilotlar@, mat sedef renkli kal@n c#izgilerin ovay@ du%zgu%n parc#alara bo%lerek toprakta yu%ru%- du%g~u%nu% go%rmu%s#lerdi. Gu%neyde iki bu%yu%k kenti birles#tiren asfalt yol u%stu%n- deki kanalet fabrikas@, her gu%n biraz daha c#ok say@da ka- nalet u%retti. Fabrikan@n o%nu%ndeki yap@m s@antiyesinde, du- vara as@l@ ova haritas@na bir mu%hendis, her aks#am daha c#ok say@da renkli topluig~neler bat@rd@. Topluig~neler ara- s@ndaki uzakl@g~@ go%zu%yle birles#tirdi; her santimini iki bin- le c#arpt@; s#antiye muhasebecisi bu c#arp@mdan c#@kan met- re ve kilometre fazlalar@n@ paraya do%nu%s#tu%ru%p yevmiye- lere bo%ldu%. S#irket mu%hendisi her aks#am, yerles#tirilen ka- naletlerin en son ucuna gitti; is#c#ilerin kac# eg~ere kac# ka- nalet oturttuklar@na bakt@. Devlet kontrol mu%hendisi, her ay sonuna dog~ru gidip, yerlerine oturtulan kanaletlere ayag~@n@n ucuyle vurdu ve do%nu%p masas@n@n bas#@na, s#irke- tin develet alacag~@n@ hesabetti. Aks#amlar@ s#irket mu%hen- disleri develet mu%hendislerini ic#kili, serin lokantalarda ag~@rlad@lar. Ag~@rlamad@klar@ zaman develetin s#irkete sun- dug~u ayl@k pay@ alabilmek ic#in beklemek zorunda kald@- lar. Bo%yle zamanlarda is#c#iler, bakkal ve f@r@nlardaki ve- resiye hesplar@n@, bankalar ise kredi faizlerindeki top- lamlar@ c#og~altt@lar. Ama bu%tu%n bu, c#ok say@da insan@ ic#ine al@p do%ndu%ren genis# c#ember, ovan@n az say@l@ sahipleri ad@na her gu%n biraz daha h@zla devindi ve ova, pamug~unu her gu%n biraz daha onlar ic#in bu%yu%ttu%. Santiye mu%hen- dislerinden biri [bankalar ic#in] dedi. Kontrol mu%hendis- lerinden biri [ovay@ bo%lu%s#enler ic#in] dedi. Kus#kuland@lar birbirlerinden; ku%stu%ler ve ayr@ ad@ partilere oy verdiler. Durup sec#im sonuc#lar@n@ beklediler. Gu%nes# biraz daha dag~@t@p yard@ @s@g~@n@. Vinc# bumunun gerisinde, eli levyenin u%stu%nde oturup bekleyen vinc# operato%ru% Kadir C#ic#ek, go%lgesini ard@na du%- s#u%rdu%. Orta halat yard@mc@s@ Hasan C#ic#ek, sag~@na bakt@; sag~ halat yard@mc@s@ Bila*l, yirmi bes#inci kanaletin sag~ al- t@ndan ipi gec#iriken o da h@zla sola do%ndu%. Sol halat yar- d@mc@s@ Osman'@n da kanaletin sol alt ucundan halat@ ge- c#irdig~ini go%rdu%. Iki yan@na yeniden bakt@. Iki uc#tan sar- kan c#elik halatlar@n ask@ halkalar@na gec#irilmesini bekledi. Vinc# ask@s@ndan sarkan orta halta@ eliyle tartt@. Dengeyi duydu avuc#lar@nda. C#elik halat@ bu%ktu% vinc# ask@sn@n ag~@r ag~@r do%mesini sag~iad@. Kadir C#ic#ek, go%zu%yle izledi do%no%- s#u% ve bak@slar@n@ c#evirip kardes#inin go%zlerine dikti. Is#in bu en o%nemli, en c#ok dikkat isteyen an@n@, kac#@nc@ kez yi- ne go%zleriyle paylas#t@lar. Hasan'@n go%zu%nde Kadir'in art@k ezbere tan@d@g~@ @s#@k parlad@: [Kald@r!] Kadir, isaret p@r@lt@s@n@ yakalamaz vinci c#a- l@s#t@rd@. Vinc# bumunu ag~@r ag~@r kald@r@p do%ndu%rmeye bas#- lad@. Bila*l ve Osman bir s@cray@sta treylerden indiler. El- lerinde katranl@ halatlar, ovada birkac# metre aral@kla c#if- ter c#ifter ve c#atal ag~@zlar@yle ac#@l@p duran beton kanalet eg~erlerinden en yak@ndaki c#iftin bas#@na kostular. Katran- l@ iplerini eg~erlerin u%stu%ne serdiler. Onlar bu seme is#ini yaparlarken Hasan, su%rekli olarak abisine is#aret verdi. Vinc# bumunun ucunda ask@ya al@nm@s# ag~@r beton kanalet, tam eg~erlerin u%stu%ne oturacak bic#imde geldi, orada bek- ledi. Hasan, treylerin u%stu%nden yere atlad@. Bila*l'le Osman' @n yan@na kos#tu. Katranl@ iplerin eg~erler u%stu%ne uygun serilip serilmedig~ine bakti. Ipler gu%zel serilmis#ti. Bas#@n@ kald@rd@, abisine bakti: [-Indir!] dedi, bu kez sesi olarak. Kadir C#ic#ek, kolu c#ekti. Vinc# bumu g@c@rt@yla ag~@r ag~@r indi eg~erlere, eg~rlerdeki katranl@ ipler u%stu%ne. Ha- san, kanalet iki u%ctan iki eg~er u%stu%ne tam oturana dek is#a- ret verdi abisine. Bu arada treyler hareket etti ve bir son- ra konulacak kanalet yerline ilerledi. Hasan: [-Tamam!] diye hayk@rd@. Sag~ ve sol yard@mc@lar, gevs#eyip bos#alan c#elik ask@ halatlar@n@ bu%yu%k bir c#abukluka kancalar@ndan c#ozdu%ler, vinci serbest b@rakt@lar. Hasan'la birlik yeniden treylerin u%stu%ne c#@kt@lar. Kadir C#ic#ek, vinci, bir sonraki ve en so- nuncu kanaleti kald@r@p yerline oturtmak u%zere, treylerin simdi bulundug~u yere su%rdu%. Orada bekledi. Yukaralardan inip gelen yu%ksek gerilim hatt@, ekibin ulas#tig~@ kilometre noktas@n@n az o%tesinde kanalet hatt@n@ kesiyordu. Treylerde kalan son kanalet de az sonra yu%k- sek gerilim hatt@n@n toprakta b@rakt@g~@ yayvan go%lgeyi bic#- ki gibi kesecek. Kesip taa o%telere uzanacak. Uzanan her fazla metresi, kanalet do%s#eme ekibinin her biri ic#in bi- rer o%gu%n demek olacak. Sakine C#ic#ek, duvar dibindeki @t@rlarla sardunyalara, cams@z pencere dibinde ag~@r ag~@r boy atan mor c#ic#ekli hu%snu%yusufa su verdi. Diplerini serinletti. Plastik ibrik- te kalan suyu avlunun ic#inde acele gezdirdi. Avlu tas#lar@ o%nce halka halka esmerles#ti, sonra hemen kayboldu es- mer, k@vr@k c#izgiler. Avuluya c#izgilerin c@l@zl@g~@nda ince bir serinlik dokunup gec#ti. C#apraz ayakli masay@ @t@rlar@n yan@na tas#@rd@ Sakine. Ac#t@. Masan@n yes#il-beyaz c#ic#ekli mus#ambas@ u%stu%ne ca- ci@g~@ koydu. Cac@g~@n yog~urdu, yu%zeyinde, henu%z go%zle sec#i- lemeyen hafif bir f@s@rdamay@ gizledi. Sakine C#ic#ek, bu%tan gaz ocag~@n@n bas@nda durdu. Kay- nayan suya evde kesilmis# makarna sald@. Boynunu dikip go%kyu%zu%ne bakt@ yine. Zaman@ anlamaya c#al@st@. Ay c#@k@- yordu. Buzlu cam gerisinde irin renki bir @s@k, s#imdi ma- viye c#alan beyaz bir is#@kla kavgaya bas#l@yordu. [Vakittir] dedi Sakine C#ic#ek. Peykenin u%stu%nde yu%zu%koyun s@z@lda- nan Orhan'@ doyurmaya koyuldu. B@ck@ sesi dinmisti. Vincin bumun ask@s@n@ sark@tt@. Hasan c#elik halat@ ya- kalad@. As#ag~@dan gelen soluk yes#il renkli bir pikap h@z@n@ yavas#latt@. S#antiye mu%hendisi Nazif, pikab@n@ yolun k@y@- s@na b@rakt@, indi. Bir hendeg~i atlay@p ekibin yabn@na var- d@. Eliyle [durun] is#areti yapti. Durdular. Kadir C#ic#ek'in ama b@rakmad@. Kadir C#ic#ek, levyeyi bos#a ald@, kalkt@, ba- s@n@ Nazif beye uzatti. [-Elektrik hatt@n@ go%ru%yorsun deg~il mi usta?] [-Biliyorum] dedi Kadir C#ic#ek. [-Dikkatli olmak gerek. Bumu uzak tut. Yaklas#- t@rma]. [-Evet, evet] dedi Kadir Usta. [-Ko%tu% bir saat. Gec#. Uzakl@klar yan@lt@r simidi...] Hasan C#ic#ek, at@ld@: [-Tek kanalet kald@!] dedi. [-Olsun. En iyisi b@rak@n is#i art@k. Sabah yerles#ti- rirsiniz]. [-Tek kanalet ic#in bekletmeyelim vinci] dedi Ka- dir Usta. [Sabah Y 12 hatt@na bas#lar@z]. Hasan, solug~unu gevs#etti. K@vanc#la bakt@ abisine. (Yas#@n@ on sekizden bu%yu%k ve askerlig~ini yapm@s# go%s- teren bir sahte kimlik kart@yla abisinin kars#@s@na dikil- dig~i gu%nden bu yana alt@ ay gec#mis#ti. O sabah abisi ken- disini kovalam@s#. Aks#am, evde do%vmu%stu%. [-Kac# kis#i girdi bu yoldan is#e. S#antiye anlam@yor. Anlasa da anla- mamazlig~a geliyor. Bila*l nas@l c#al@s@yor san@yorsun?] di- ye kars#@ durnus#u Hasan yine de. Yumus#amad@ abisi. [-S@k@nt@das@n... C#ok s@k@nt@das@n. Bilmiyor muyum ben?] dedi Hasan. O zaman iki tokat daha yedi abisin- den. [-Sana ne ulan? Benim bileceg~im is! Okula gide- ceksin. Iste bu kadar!..] Ilk bu%yu%k c#at@s#malar@yd@ abisyle. C#ocuklar yad@rga- d@lar. Hepsi kortular ag~lad@lar. Kadir C#ic#ek,f@rrlay@p kahveye gitti. Gece c#ok gec# do%ndu%. Konuyu ac#t@rmad@ bir daha. Hasan'la konus#mad@. Evin kereste borcu hesab@n@ ona deg~il, Kemal'e yazd@rd@. U%c#u%ncu% gu%n, mesleketlisi Avni'den biraz daha borc# para istemek ic#in de Sefer'i go%ndredi. Sefer, eli bos do%ndu%. Do%rdu%ncu% gu%n Osman'@n bes#ig~ini go%tu%rdu%. Bes#inci gu%n, santiyede yev- miye dag~@tma gu%nu%ydu%. Sakine C#ic#ek, go%zu%nu% avlu kap@- s@ndan ay@rmad@. Bu%tan gaz ocag~@n@ yakmak ic#in kocas@- n@n do%nmesini bekledi. [K@yma getirise patatesi vuru- rum ocag~a...] Yag~@slar dinememisti daha. Bu%tu%n ay vinc# de, treyler de araziye c#ok seyrek girebilmis#ti. Fazla c#als#ma, prim so%z konusu deg~ildi. Is gu%nleri bile say@l@yd@. [-Hepsi hepsi yedi yu%z tutar bu ay. Fazla tutmaz] demis#ti Kadir C#ic#ek. Kar@s@, bu%tu%n bir ay@ nas@l gec#ireceklerin du%su%n- meyi c#oktan unutmus#tu. En yak@n aks#am@ ve en yak@n sabah@ du%s#u%nebiliyordu o. Hasan dam@n u%stu%ne c#@km@s#, akan yerine bir c#iko parc#as@ c#ak@yordu. Dam@n u%stu%nde eg~ilip dog~ruldukc#a yengesini go%ru%du. Yengesinin is#i her gu%n biraz daha azalm@s#@. Her gu%n biraz daha az ten- cere ovuyordu. C#amas#@r@ biriktiryordu. Biriktirmeye ola- nak kalmay@nca, du%z suda c#alkal@yordu. Terden kay@s#a do%nmu%s# go%mlek yakalar@n@ bir tutam kille ovuyrdu. Hasan, elini cebine sokmus#tu. Sahte kimlik kart@n@ c#@karm@st@. Karta, herkese iyi gelecek bir iksir gibi bak- m@st@. Damdan indi sonra. Yengesinin, yes#il lastik ayak- kab@lar@n@n ucuyla bir su birikintisini incitmeden du%rtu%k- ledig~ini go%rdu%. [-Ne inat bu benim abim!.. Ne inat...] dedi. Sakine C#ic#ek kocas@n@ savunmak istedi. Ama s#u an savunacak belli bir ipucu yakalayamad@. [-Seni du%su%n- du%g~u%nden...] dedi sadece. [-Bu yaz c#al@s#sam... Ilerde yine okurum...] Hasan so%zu%nu% tamamlamadan avlu kap@s@ g@c@rdad@. O yana f@rlad@ Sakine. Bakt@, kocas@n@n elleri bombos# de- g~il. Eski gazete ka*g~@tlar@na sar@lm@s# paketlere uzand@. [-Al. Go%tu%r ocag~a bir s#eyler koy.] Kadir C#ic#ek'in sesi, bas#ka bir adam@n sesiyidi. Yu%zu% bas#ka bir adam@n yu%zu%y- du%. [-Hasta m@s@n Kadir?] Kadir, kars#@l@k vermedi. Kac# gu%ndu%r tek so%z etmedi- g~i, yu%zu%ne bakmad@g~@ Hasan'a dog~ru yu%ru%du%. Hasan, abisi yeniden tokatlarsa diye kendini haz@r etti. So%yleyecekle- rini bir bir dizdi ic#inden. Abisi yan@ndan gec#ti. Peykenin ucuna illis#ti. Ellerine bakt@. Parmaklar@n@ keneteleyip s@k- latt@. [-Sen git, ocag~a bir s#eyler koy] dedi yine kar@s@na. Hasan, elindeki c#ekici toprak duvara su%rttu%. Kabaran top- rak hemen do%ku%ldu% yere. [-Hasan...] dedi Kadir C#ic#ek, [yan@ma gel] Hasan, yan@na gitti abisinin. Ama c#ok yak@n@na deg~il. [-Yar@n birlikte gidelim s#antiyeye. Ka*g~@tlar@na ba- kacaklar. Uygunsa is# verecekler sana]. Hasan'@n yutkunma bezleri s@zlam@st@. Go%z c#evrelerin- de bir yanma olmus#tu. [-Sag~ol abi] demis#ti, s@zlama ve yanmalar@ bast@r@p. [-Dog~ramac@ yevmiyelerimi kestirmis#. S#antiye s#efi haberliydi. Kesmis# Bu ay o%derim demis#tim]. Bas#ka bir ac#@klama yapmam@st@ Kadir C#ic#ek. Sadece so%zu% bag~lam@st@: [-Yan@ma alacag~@m seni. Belki ilerde iyi bir vinc# ustas@ olursun sen de]. [-Olurum] demis#ti Hasan da. [Senin borc#lar@n var, keserler. Benim borc#la- r@m yok, kesemezler] demis#ti, dili ag~z@nda dolas#arak. [Ya- ni diyeceg~im... bir yandan kesilirsek, bir yandan damlar@z hic# deg~il... O%yle deg~il mi abi?] Mu%hendis Nazif, karars@z duruyordu. [-En iyisi bos#alt@n treyleri. O gitsin. Bila*l vincin bas#@nda kals@n] dedi. [Gerc#i evet.. tek kanalet ic#in... Yi- ne de, bos#alt@n]. Kadir C#ic#ek, kararl@ konus#tu: [-C#ift is# olur bey. S#imdi oturturuz onu biz. Yerles#- tirir gec#eriz]. Mu%hendis Nazif, art@k bir s#ey demedi. Bu%tu%n gu%n yer- lerine oturtulmus# kanaletlerin s#imdi iyice belirginles#en akl@g~@na baka baka yu%ru%du%. Bir boydan bir boya gec#ti do%- s#enmis# kanalet hatt@n@n yan@ndan ve c#atlayan eg~erlerden birini kafas@na not ederek pikab@n@ do%ndu% Vincin bumu son kanaleti kavrad@, kald@rd@. Hasan, celik orta halat@ bu%ktu%. Bum ag~@r ag~@r do%ndu%, yu%ksek gerilim hatt@n@n alt@na o%zenle girdi. Operato%ru%n go%zu%yle ayarlad@g~@ s@n@r@ bir mi- lim as#madan girdi hatt@n alt@na; kanaleti hizald@, eg~ere yak@n indi ve orada bas#@ eg~ik bekledi. Kadir C#ic#ek de sab@rs@z bekledi. Hasan'@n bak@slar@ se- c#ilmez olmus#tu. Sesini duymay@ bekledi. O, her gu%n biraz daha erkekles#en, artik nerdeyse tam kendisi olmaya aday sesin [bos#alt] demesini bekledi. Ama Osman, kendi pay@- na du%s#en katranl@ ipi aceleden ko%tu% sermis#ti. Halat tam yerinde deg~ildi. Hasan, c#elik orta halat@ b@rakmadan sol yard@mc@ya seslendi; [-Du%zelt ipi! Ipi du%zelt!.. Oturt yerine Osman!..] Sol yard@mc@, ipi du%zeltmek ic#in ask@daki kanaleti usulca itti; itip yer ac#mak istedi. Ac#ttig~@ yerden eg~ere dog~ ru eg~ildi sig~mad@. Az daha itti kanletinu ucunu. Kadir C#ic#ek, vincin gu%ru%ltu%su%nu% bast@rmak, bast@r@p sesini du- yurmak: [Oyun mu oynuyorsunuz be?] diye bag~@rmak ic#in solug~unun hepsini toplad@, ag~z@n@ ac#t@ ve : [Oy...] diyebildi. Kanaleti tas#@yan ask@larden biri kaym@s# kanaletin bir ucu yere vurmus#tu. Bozulan denge, o anda ag~@rl@g~@ndan kurtulan vinc# bumunu yukar@ dog~ru esnetti. Yakar@ dog~- ru esneyen bum, yu%ksek gerilim hat@n@n egemenlik ala- n@na girdi; gu%cu%nu%n milyarda birinden pek az@n@ ka- pip, elinde ha*la* c#elik halat@ tutmakta olan Hasan'@n go%v- desine ak@tt@. C#elik halat ucunda iri siyah bir ko%mu%r as@- l@p kald@. Is# ereken bas#lam@s#t@. S#imdi ay, kal@n buhar tabakas@ ard@nda, az o%nceki kavgadan yorgun, derin soluyarak de- rin soluyup durmadan terleyerek ovaya c#iseliyordu. Islak @s@k, vincin ucundaki iri ko%mu%r parc#as@nda ince c@z@rd@- yordu. Sakine C#ic#ek. cac@k yog~urdunun yu%zeyinde giderek c#og~alan f@s@rdamay@ go%rdu%. Daha bekledi. F@s@rt@ derine, dibe indi. O zaman, artik beklemedi. C#ocuklar@ Sefr'e b@- rakt@. Bas#@na bir o%rtu% o%rtu%, yan@na Kemal'i ald@; siyolanl@ pamuk tarlalar@n@n k@y@c@klar@nda dura dikile, yu%ksek ge- rilim hatt@ direklerinin koydug~u is#aretleri izleye ede, bir kalabal@g~@n toplas#t@g~@, resmi* arac#lar@n mavi ve k@rm@z@ ve sar@ @s@klar@n@ durmadan yak@p so%ndu%rdu%kleri bir yere dog~ru yu%ru%du%. Ama Sakine C#ic#ek daha oraya varamadan, asfalt yoldan sirenlerini o%ttu%rerek bir polis arac@ gec#ti. Ters yo%ne kente gitti. Polis arac@n@n ic#inde biri: [-Kardes#indi ha?] dedi Kadir C#ic#ek'e. Kadir C#ic#ek, bumun ucundaki ko%mu%r parac#as@ndan da- ha kara go%ru%nu%yordu. Bir ko%mu%r parc#as@ nas@l ses ver- mezse, o da o%yle ses vermedi. [-Demek is# kazas@?] dedi aracin ic#indeki o%bu%r po- lis. [Sigorttan@z vadir. Kaza ise iyi. Kardes#inki sana kal@r]. Kus#kulya bakt@ Kadir C#ic#ek'e. [-Yas#@ uygun ki c#al@s#t@. Vard@r sigortas@ kardes#inin de], dedi beriki. Haselte bakt@ Kadir C#ic#ek'e. Yag~murlar yeniden bas#lad@. Ovan@n bo%g~ru%ne sokul- mus# hafif eg~imli toprak kanaller, pamuk tarlalar@n@n fazla suyunu denize ak@tmaya yetis#emedi. Tarlalarda ku%c#u%k, durgun go%ller olustu. Kuzeyde baraj, daha c#ok elektrik gu%cu% u%retti. Ve bu gu%cu% yu%ksek gerilim hatt@na ak@tt@. Durmadan ak@tt@. Yu%ksek gerilim hatt@, direkler u%stu%nden ovaya uzan- d@. Dokunulmazl@g~@n@ koruyarak, bu%yu%k kentlerin kap@la- r@nda bo%lu%nu%p kollara ayr@larak, caddelerde yendien kol- lara ayr@larak dis# mahallelerde daha ince kollara ayr@- larak ayr@lan en ince kollar@ndan birni Kadir C#ic#ek'in ot-sap tavan@ndan as#@rtarak gitti; gu%cu%nu%n milyarda bi- rinden c#ok daha az@na bir kez daha parc#alara bo%ldu% ve bo%l- du%g~u% daha ku%c#u%k c#apl@, gu%c#leri, cezaevlerinde durmadan c#og~alan kog~us#lara, o kog~us#lar@n teplerindeki en ku%c#u%k ampullere bos#altt@. C#og~alan kog~us#larda ampuller, en uzak y@ld@zlar@n @s@klar@ kadar o%lu% bir @s@kla sabahlara dek yand@. Kadir C#ic#ek, kog~us#ta go%zu%nu% bu soluk @s@ktan hic# ay@rmad@. U%s#enmesiz, uzun bakt@. Aylarca bakt@: Is#@g~@ iyi- ce tan@d@. Tan@y@p beynine ak@tt; gerildi. Her sabah daha yu%ksek gerildi. hasteneden dog~ruca mahkemeye getirildim stop yarg@lan@yorum stop siyasal bir eylemden deg~il stop suc#luyum stop merak etme stop kar@n { Kimseye haber vermedig~ime iyi ettim. Ku%c#u%k bir ameliyat. Apandisit. Bitti bile. U%c#u%ncu% gu%nu%m. Yar@n c#@- kar@m. Es#-dost nelere ug~ras#@yor. Beni mi du%su%nsu%nler? Mehmet bas#@mdayd@ ya. Du%n de yan@mdayd@. Yar@ndan sonra o da do%ner. Davutpas#a'da kardes#ini go%rmu%s# olur. Art@k evde bulus#uruz. Kendisi gelip almadan c#@kmamal@y- m@s#m. Bos#u bos#una ne diye yatay@m? Bakars@n avukat@- n@ go%ru%r Bechc#et'in yard@ndan sonra da do%nemez... En iyisi ben kendim c#@kar@m. Uzatmaya deg~mez. Evden Su%ha'ya bir telefon edeyim. Ne yap@yor acaba? Kac# gu%ndu%r ara- yamad@m. K@z@n@ b@rakm@s#lard@. Yeniden go%tu%rmu%s#ler. Bu kez daha ko%tu%... Nelerle kars#@las#acag~@n@ bile bile...Ilk c#@- k@s@nda anlatm@s#t@. Ayse'yi o%ylece o%nlerine b@rak@vermis#- ler. Sizin de bas#@n@za bunlar geleck, demeye getirmis#ler. Yatak koms#umun hastal@g~@ ne ki? Ac#@kc#a bilinmiyormus#. Sordug~um da yok ya. Kendisi anlat@yor. Hep konus#uyor. Neyse ki odada az kal@yor. Du%n zaten fark@nda olmad@m. Bugu%n de nas@l olsa gec#er. Ayse'yi o%teki tutuklular@n ya- n@na getirdiklerinde sag~ eli c#al@s#m@yormus. Taban@ parc#a- lanm@s#. Bo%brek sanc@s@ndan k@vran@yormus. Falakaya bag~- lam@s#lar. Copla do%vmu%s#ler. Islak yere atm@s#lar. Bluzu- nun yakas@n@ ac#m@s#lar. Go%g~u%slerinin ucuna elektrik telle- rini dayam@s#lar. Tellerin birer ucunu da... Sonra [konus#] demis#ler. O da.........} [...Benim go%g~u%slerim c#ok bu%yu%ktu%. Belim inceydi ama go%g~u%slerim bu%yu%ktu%. Kocam bu%yu%k go%g~u%s sever. Fakat bel ince olmal@. Ben bu%yu%k go%g~u%s sevmiyordum. Doksan bes# sutyen giyiyordum. Doksan o%lc#u%ye indirdim. S@kt@ra s@kt@a ku%c#u%ttu%m. S#imdi ise seksen bes# giymeye bas#la- d@m. Gu%zel bir model sutyen kullan@yorum. Bak@n, ince- cik, yok gibi. Fakat iyi toplayan bir sutyen. Hem incedir, hem sark@tmaz. Bir c#ocuk dog~urdum. Iki ay su%t verdim. Yine de sark@tt@rmad@m. go%g~u%slerimi. Go%g~u%slerim iyidir. Ben memnunum go%g~u%slerimden. Bak@n, ucu da iyidir. Ne bu%yu%k, ne ku%c#u%k. Tam karar. Biraz mordurlar, fakat pem- be mordurlar. O%yle olouyor art@k. Tozpembe kalm@yor tabil@*. Yine iyidir uc#lar@. Ben memnunum uc#lar@ndan. S#imdi bu gecelig~i nas@l giyiyorsam, en ac#@k gece elbiselerimi de o%y- le rahat giyerim. Sutyen takar@m ama hic# sutyen yokmus# gibi go%ru%nu%r.........] { Erkenden de bo%yledi. Bas#lay@nca susmuyor. Uyuyor- mus# gibi yapar@m yine. Bu sabah t@rnaklar@n@ boyad@. Ya- n@mda bir hastan@n inlemesindense, diyorum... Boyas@n bakal@m. Iki ay oluyor, Yavuz'un kar@s@n@ go%rmedim. Son olarak yolda rastlam@s#t@m. Is#inden atm@s#lar. Yavuz'un ka- r@s@ diye. Yeni bir is# ar@yormus#. Buldu mu bilmem. Ben de Mehmet'e sormus#tum. Mehmet belki Istanbul'lda bir is# bulabilecekti. Orda emniyete soralasa, belki tak@nt@ var C#ocuk neyse de, her hafta Yav@z'u go%rebiliyor bur- da. C#ars#ambalar@ gidiyor; hem o%teberi go%rebiliyor kir- lilerini al@yor. Yavuz'un t@rnaklar@ biraz iyiles#meye bas#- lam@s#. C#ik@nca bo%rek yapsam. Nur'la go%ndersem. Belki al@rlar. T@rnaklar@n@ nas@l da yakm@s#lar. Morluklar@ ha*la* duruyormus#. Neyse, mahkemeleri bas#lad@ hic# deg~il. Nur da bu%sbu%tu%n karanl@kta kurtuldu. Bitti k@zca- g~@z. Belli etmiyor. Onurlu duruyor. Bir gazete olsa. Ga- zeteci sabahlar@ odalar@ dolas#@rm@s#. Hani nerde ya? San- ki gazeteler de ne yaziyor? Insan, gerc#eg~i bulabilmek ic#in seksen parc#a laf@ bir ucundan c#ekip birbirine yap@s#t@rmak zorunda kal@yor. Yine de, pes#in bilinenin d@s#@nda bu%tu%n bir yu%z c#@km@yor ortaya. Biz d@s#ardakiler de... Is#te ancak ko%r bag~@rsag~a irin toplamay@ biliyoruz. C#ikar c#ikmaz Ya- vuz'a bir bo%rek yapay@m. Ic#imizi bas#ka nas@l susturu- ruz? .........} [......Kalc#alar@m doksand@r. Eskiden doksan dokuzudu. S#imdi doksan. Belki buraya yatt@g~@mdan beri seksen sekiz olmus#tur. Seksen bes# olmas@n@ isterim. Buna o kadar u%zu%l- mu%yorum. Ancak bir s#eye u%zu%lu%yorum. Bacaklar@m@n u%st yan@na. Bacaklar@m@n u%st yan@ kal@n. Gerc#i tek leke yok. Su%t gibi. Zaten vu%cudumun hic# bir yerinde tek leke ol- mamas@na c#ok dikkat ettim. Fakat bacaklar@m@n u%st yan@ kal@n. Inceltmeye gidiyorum. Yine gideceg~im. Buraya mi- dem ic#in yatmadan o%nce de bacak masaj@na geliyordum Doktor Selmi'yi tand@n@z mi? Go%rmediniz mi? Gidip bak- sam, ne yap@yor... Go%ru%nmedi daha. Du%n gece gelenin yu%- zu% hic# doktora benzemiyordu. Doktor Selmi'nin yu%zu% bi- razc@k doktora benziyor hic# deg~ilse. Ben bikini ku%lot gi- yerim. Titizim. Gu%nde u%c# kere deg~is#tirmeliyim. Bas#ka tu%rlu% rahat edemem. Siz?...] [-Efendim? Tabii...Iyi ediyorsunuz... [-Siz deg~is#tirmez misiniz? { Go%zu%mu% kapamay@ unutmus#um. Neyi soruyor? Ku%lot mu? Ne yapacak ki? S#u c#ic#ekleri kald@rsalar. Mehmet'in incelig~i. Birkac# y@l o%ncesine dek sevinirdim. S#imdi suc#lu yap@yor beni, bana getirilen c#ic#ekler. C#ic#klere sevinmeyi unutal@ nice oldu. Hastalanmak bile kusurmus# gibi geli- yor. Z@rval@k benimki de.... Kendimi du%zeltmeliyim. O%len- le o%lu%nmu%yor. Bu da rahatlatm@yor. Gec#en hafta Seyfi'- nin yu%zu%ne bak@yordum. Gu%lerken yakalam@s# gibi oldu. Yu%zler hep gu%lerken suc#u%stu% yakalanm@s# gibi oluyor. Oy- sa kasten gu%lu%nu%yor. Ic#ten gelmese de gu%lu%nu%yor. Inad@- na. Bir c#es#it direnme sec#ildi bo%ylece. Daha iyi ne yap@la- bileceg~ini bilemekren gelen masumca bir direnis#. Ina- d@na c#ay bahc#elerine c#ik@yoruz. Hos#, yapacak bir s#ey yok. Nur gibi Seyfi de is#ten c#@kar@ld@. Ben de is#sizim. Seyfi'- nin c#ay paras@n@ o%dedik mi, iyi bir is# yapm@s# gibi minik bir duygu yalay@p gec#iyor ic#imizi. Ama bu, bir gu%lu%nc#- les#meyi de pes#ine takmadan gelmiyor. Durmadan zay@fl@- yoruz. Yiyip ic#sek de yaram@yor. Gec#en may@stan bu yana......... [...Kocam benim daha toplu olmam@ ister. Sizinki, du%n siz narkozdan ay@l@nca, sizi o%pu%p "nas@ls@n" dedi ya, benimki de o%perdi.........] {Mehmet beni o%pmu%s# mu%? Neden hos#nut deg~ilim?} [...Her gelis#inde beni o%per: "Nas@ls@n sevgilim?" der- di. Fakat bir defas@nda, bu sizin yerinizde yatan bir kad@n vard@, c#ok k@zm@s#. S#ef doktora bizi s#ika*yet etti. K@skanc#- l@k tabi@*... S#ef doktor zaten tan@d@g~@m@z. Kad@n@ tepeden t@rnag~a bir azarlad@. Ona: "Hastaysan hastal@g~@n@ bil. Git yatag~@nda yat" dedi. Pay@n@ verdi ag~z@n@n ama, is#te ko- cam o zamandan beri c#ekinir. Bas#kas@n@n yan@nda beni so%yle yanag~@mdan bile o%pmez. Tabi@*, demincek siz go%rme- diniz. Giderken, s#urdu, ben onu ug~urluyordum ya, kap@ ag~z@nda buramdan o%ptu% beni. "Kusura bakma sevgilim, oda arkadas#@n@n yan@nda o%pmek istemedim" dedi. O ha- diseden beri bo%yle oldu. Yoksa o da o%per beni, sizi koca- n@z@n o%ptu%g~u% gibi. Yani, kusura bakmay@n, kocan@z, diyo- rum. Kocan@z m@, deg~il mi, bimiyorum. Benimki kocam- d@r. Iyidir Ruj getirmis# bugu%n. "Solgun go%ru%nu%yorsun, su%r" diye... C#ic#ek de getirir. Doldu getirmis#ti. Sizinkilerden fazla vard@, ama hepsi solmis#tu. Siz ay@lmadan o%nce at- t@m ben de. Go%remediniz.... Go%rmenizi isterdim. Bana c#i- c#ek getirmeyen kocay@ sevmem. Siz? Ay yani, belki sizi konus#turmak gibi olacak ama, hastane bu. Bas#ka tu%rlu% zaman gec#miyor. Ben zaten evde de c#ok s@k@l@r@m. Her gece bir yere gideriz. Her gece bir yere gitmezsek sinir- lenirim. Kocamla kavga ederim. Her gece evde oturanla- ra s#as#ar@m. Siz?] [-Bazan sinemaya gidiyoruz. [-Bric# oynamaz m@s@n@z? [-Ben c#ok severim. Bir yerde toplan@r@z. Ya bizde, ya arkadas#larda... Haftada en as#ag~@ u%c# gece oynamazsam ic#im rahat etmez... Bazen de konken........] { Bu y@l hep gu%zel filmler go%rdu%k ama. Tiyatrolarda bir s#ey yok. El alt@ndan. Bunlar d@s#nda okunacak dog~ru du%- ru%st bir s#ey yok. El at@ndan birbirimize gec#irdig~imiz kitap- lar da kac# kez okundu. Bunlar d@s#@nda okunacak dog~ru du%- ru%st bir s#ey de yay@nlanm@yor nicedir. Hosteslerin an@la- r@na. Marilyn Monroe'nun mutfag~@na kadar her s#eyleri de o%g~rendik. Behc#et'e kek go%nderemedim bu kez. Ama kazag~@n@ o%rdu%m, yetis#tirdim. Savc@, yedi y@l istemis#. Bes# y@l da bir bas#ka davadan. Annesi durmadan ag~l@yor. Bu kes gitmedig~i iyi oldu. Bir de onunla ug~ras#mas@ gerek Mehmet'in. Her anne bo%yle yapm@yor. Ama bizimki tut- turmus#; ille de Bas#bakan'a c@kacag~@m, olglumun suc#suz ol- dug~unu so%yleyeceg~im... Kendini ha*la* Ino%nu%nu%n Tah- ran sefiresi san@yor. Bas#bakan@ eskiden tan@rm@s#. Bas#ba- kan, senin og~lunu bo%yle ic#erde tutmak ic#in bas#bakan a ka- d@n... Aman, iyi ki bilmiyor hastanede oldug~umu. Behc#et' in kanl@ go%mleg~ini bu doktorlara da go%stermeye kalkard@. Onu, orass@ndan buras@ndan kan f@s#k@rtacak denli do%vdu%k- lerine imanm@yor ki. Bas#kas@n@n kan@ og~lunun go%mleg~ine bulas#t@ san@yor. Inanmak istemiyor. Eski bir Tahran se- firinin og~luna dayak at@lamazm@s# gibisine geliyor. Belki de salt bunun ic#in Bas#bakan'a c#@kmay@ erteliyor her gu%n. Bizim o%nu%ne gec#memizden deg~il. Her s#eyi de anlatam@- yoruz. Ne olsa ana. Oysa, ilk go%ru%s#te Behc#et elimize bir ka*g@t s@k@st@rd@. Orda karalm@s# biraz aceleyle. En ko%tu%- su%, ayaklar@ zincirli olarak hela*ya oturtmalar@ imimis#. Her yan@ batm@s#. Pantolon istemis#ti birkac# tane. Herkesi bas#- ka yerinden yaral@yor her bir s#ey. Kimi onca dayag~a, ac@- ya ald@rm@yormus# da, arkadas#lar@ndan birine bir tokat at- t@rmak istediler mi, deliriyormus. Baz@s@na da en c#ok yer silmek koyuyormus#. Hele daha genc# yas#takilere seyretti- rilirse... Bir hastabak@c@ gelse. S#u pencereyi ac#sa. Terli- yorum. Koktug~umu duyuyorum. Nur dedi ki, Yavuz bas#- larda, tam iki ay su yu%zu% go%rmemis#. C#oktand@r, evlerin suyu kesik diye yeterince yak@n@lm@yor. Oysa istemeliyiz Durmadan istemeliyiz. Yine de, ne bileyim, dis#ar@s@ ic#in bir s#ey istersek, sanki birileri bir yerlerde unutulmus# gi- bi oluyor. Nicedir can@m@z sevis#mek istemiyor. Sevis#irken araya girenler oluyor. Tuhaf bir tutukluk bas#l@yor. Kimse kimseye bu kadar@n belli etmiyor. Birbirlerimizden nice hu%zu%nler giziyoruz... [...Ellerim gu%zeldir. Ellerimi beg~enirim...] {Ikide bir k@m@ldan@yorum. K@m@ldanmamal@y@m...} [T@rnaklar@m uzun uzundur. Bakin, nas@l badem bi- c#imi hem]. [-Go%rdu%nu%z mu%? [-Evet... [Zaten ben el ve ayag~ c#ok du%s#ku%nu%m.........] {Otekiler de el ve ayag~a c#ok du%s#ku%nler. O%yle go%ru%- nu%yor. Su%ha'n@n k@z@n@ sadece falakaya yat@rm@s#lar. Acaba c#abuk konus#tu da ondan m@? C#ocuk daha. On sekizinde. Bu%tu%n ko%tu%lu%kleri toptan o%g~rendiler. Bir c#@rp@da. Belki de iyisi budur. C#abucak bu%yu%du%ler. S#imdi, Su%ha ile ben onun yan@nda salak bulug~ yas#@ c#acuklar@ gibi kal@yoruz. Art@k asla ayn@ olamay@z. Bu%tu%n birlikteliklerin ic#inde ke- sin bir ayr@l@k bu. Kimin daha sag~l@kl@ olacag~@na gelince...} [...Is#te bu kadar c#ok du%s#ku%nu%m el ve ayag~a. Doktor bana bu nazarl@g~@ getirdi. Ille tak@n, dedi. Baz@ ic#im ge- c#iyor. Kans@zl@ktan oluyormus. Doktor Selmi'yi go%ru%nce bir geliyor, bir gec#iyor. Doktor Selmi, doktora benzedig~i ic#in belki. Doktor Selmi de: "Korkmay@n. Bir sey deg~il. S#imdi gec#er" diyor. Her seferinde de sahiden gec#iyor, hay- ret. Kocam bana tak@l@r. "Sen doktora naz yap@yorsun" der. Naz olur mu? Basbayag~@ ic#im gec#iyor is#te. Kocam anlay@s#l@d@r ama, bazen de bo%yle anlay@s#s#@z oluverir ne- dense. Ben, anlay@s#@ erkekleri daha c#ok beg~enirim ka- d@nlara kars#@ hep anlay@s#l@ olmal@lar bence. Kocam anla- dense. Ben, anlay@s#l@ erekleri daha anlay@sl@ nedense. Dok- tor oldug~undan belki. Burdaki yemekleri sevmiyorum ba- zen. Anlay@s# go%steriyor. Bana ayr@ liste yaz@yor. Zaten abur cubur yemen ben Bir illa*c# alacak olsam da mutlak su%tle al@r@m. Su%tsu%z alamam. Fakat su%t beni s#is#manlata@r. O zaman da peynirimden ve yag~@mdan kesiyorum... Bak@n bakal@m, kac# kiloyum?.. Dog~ru so%yleyin kac#........] {Behcet'e s@rt@nda iri bir go%revli tas#@t@m@s#lar. Tam tec#hizat bir go%revliymis#. S@rt@nda o oldug~u halde @slak, beton yerde hoplatm@s#lar. Mehmet, annesine anlatmad@. Neden bo%yle yapt@klar@n@ tam o%g~renemedik henu%z. Belki bu sefer... Avukat@ go%rebilirse... Onlar da o%yle yu%klu%ler ki... Her birinin u%stu%nde kac# is# birden... Gec#en ayd@. Es- kiden, c#al@s#t@g~@m yerde is#e ald@rd@g~@m birine rastlad@m. C#ok gu%c# durumdaym@s# o zaman. Hic# bir yerde is# bulama- m@s#. Bu konularda pek beceriki deg~ilim. Fakat adam@n is- teg~i o zaman denk gelmis#ti. Hemen is#e girmis#ti. S@k s@k odama ug~rad@. Insan@ yerin dibine gec#irecek denli say- g@lar sunard@. O gu%n, K@z@lay'da beni go%ru%nce bas#@n@ c#e- virdi. Dalg@nl@ktan sand@m. Iki gu%n sonra Bakanl@klar du- rag~@nda yine rastlad@m. Yine bas#@n@ c#evirdi. Art@k, bana vereceg~i bir sela*m da onu is#inden edecek kadar m@? Oda- ma ug~rad@kc#a en c#ok kulland@g~@ so%z de: "Hayat@mda siz- den daha anlay@sl@ birine rastlamad@m" idi. Ikidir rastl@- yor ya sokakta? Bu kad@n da durmadan, o anlay@s#l@d@r, bu anlay@s#s@zd@r, deyip duruyor. Kimden so%z ediyor, bilmem ki? O%nceleri sesi uzak bir v@z@lt@ gibiydi. Giderek bu%yu%yor. Bas#@ma tokmakla vurulmus# gibi oluyor. Yar@n c#@kar@m, di- yorum ya, acaba yeterince iyi deg~il miyim henu%z? D@kis#- leri sonra gelir ald@r@r@m. O kolay da, s#imdi bu halim... Yeterince zaman gec#medi mi? C#@karmazlar m@ yoksa?.. [-Yok, iyiyim, iyiyim... [-Hay@r, diyorum ki, ben o zamanlar iyiles#mis#tim ama... [-A, o%yle ya. [...Ic#imin bayl@ bay@l@vermesi gec#mis#ti. Eve do%nu%n- ce yeniden bas#lamas@n m@? Hayret! Kocam da c#ok u%zu%l- du% dog~rusu. Sizin yan@n@zda c#ekindi. Fakat du%s#ku%ndu%r bana. Bense, kendimi ag~@ra al@r@m. O%yle her istedig~ine "olur" deyivermem. Niye diyecekmis#im? Halbuki biz ev- lenirken du%g~u%nu%mu%z dilere destan olmus#tu. O iki katl@ pastas@yla fala. Inan@n boyum pastaya yetis#em@yordum. Davetlilerimiz gu%lu%s#u%yorlard@. Alk@s#@yorlard@. Kocam@ du%rtu%yordum. O bile yettis#emiyordu. Hepimiz kahkahadan k@r@l@yorduk. Kocam gerc#i c#ok k@sa boylu deg~il, fakat t@k- naz. Siz t@knaz bulmad@n@z m@ kocam@? Evlendig~imizde pek bu kadar t@knaz deg~ildi. S#imdiyse boyu daha bir k@- salm@s# gibi geliyor bana. Yok, ben yine memnunum ko- camdan. Bana hep "pilicim" der. O%nceleri severdim bana "pilicim" demesini. Epeydir sevmiyorum. Nedense sinir- leniyorum. Zaten sinirlerim zayf@r. Doktor Selmi, daha go%ru%r go%rmez: "Sinirlerinizi lac#ka etmis#ler yavrucug~um" demis#ti bana. Size bakt@m da, tas# gibisiniz valla. Ameli- yata go%tu%ru%leken bile gu%lu%p duruyordunuz. Ben olsam, her yan@m@ bir titreme al@r. Duyguluyum. Elimde deg~il ce. Doktor Selmi: "Baz@lar@ da var ki, cann@ alsan duy- maz" diyor. Gidip baksam, ne yap@yor. Bu gece hastane- de kalacakti. C#ok duygulu bir adam bana kal@rsa. Abi ol- sa bu kadar olmaz. Abiden ileri. Bana hep "yavrucug~um" der. Baska hastalar al@nmas@nlar diye, o%yle herkesin o%nu%n- de demez. Hakl@ tabi@*. Ay, acaba niye beni bo%yle el u%s- tu%nde tutuyor sizce? Bilmem ki... Neyim var Allah as#k@- na? Du%su%nu%yorum da... Uyuyor musunuz? Nas@l uyuyol- sunuz? Hayret! Can@n@z c#ok kat@ mas {Biraz sussa. Izleyemiyorum. Bas#ka u%lkelerdeyis. Bu- na al@s#al@ c#ok oldu. O%nceleri s#as#@r@yordum. Kaynanam bi- le s@k s@k og~lunu unutuyordu. Koms#ular@n@n bahc#e duva- r@ndan yirmi santim ic#eri kayd@klar@na s@z@ldan@yordu. Gu%nlerce salt bunu konus#tu. Bu yu%zden hastalar oldu. Yataklara girdi. Is#te Mehmet de Behc#et'in kanl@ go%mleg~i- ni o zaman go%stermis#ti. Duvar is#ini bas#ka s#eyi unutur ra- mayacakt@. Aylar gec#iyor. Biz de birc#ok s#eyi unutur ol- duk. Yar@n hic# hat@rlamayacag~@z diye korkuyorum. O za- man, o%lenler, sanki bos#una o%lmu%s# olacaklar. Bunu bo%yle du%s#tu%nmeye bile hakk@m yokmus# gibime geliyor. Evet. Yok hakk@m. Mektuplar nas@l yaz@lmal@? "Gec#mis# olsun" de- nilmemli. Yine de o%yle denilyor. Ama bunun bir nezle ic#in denilenden farkl@ oldug~u o%zenle berlirtmeye c#al@s#@la- rak... Belirleyici her so%z, her an daha beter bir yetmez- lig~i......... [...Hele ac@ so%ze hic# dayanamam. Ben de isterdim, biraz hizziz olay@m. Ben u%zu%leceg~ime u%zu%su%n. Kendime anlatam@yorum ki. Gel de anlat. Siz ameliyat- haneye go%tu%ru%lu%rken, ben sizden fazla heyecan- land@m. Sanki benim bir yermi keseceklermis# gibi oldum. go%rseydiniz.........] {Du%n ameliyat oldug~umu bugu%n kac# kez unuttum. Bu- na seviniyorum. S#u kad@n sussa, hastanede oldug~umu da unutabilirim san@yorum. Taa o zaman, Behc#et el alt@ndan bize bir mektup du ulas#t@rd@g~@ gu%n... Erhan'a yap@lanlara nas@l tan@k oldug~unu okurken biz, gu%nu%n hic# bir saniyesi akl@mdan c#@kmaz san@yordum. Erhan'@ Ankara'daki is#lem- lerden sonra Istanbul'a go%tu%rmu%s#ler. Orda Behc#et'e go%s- termis#ler. Ondan, Behc#et'in pantolonunu c#@kar@p hayala- r@n@ burmas@n@ istemis#ler. Erhan kabul etmeyince, "pas#am, pas#am" dedikleri sivil giyimli, Erhan'@n ag~z@na emni- yeti ac#@k bir tabanca sokmus#. "Tetig~i cektim-cekiyorum" diye tam on dakika o%ylece bekletmis#. Behc#et'in yazd@kla- r@n@ okurken, ag~z@mda emniyeti ac#@k bir tabanca var san- m@s#t@m. Mehmet, mektubu bitirene dek kac# kez bog~az@n- daki yumrug~u altedememis# de durmak zorunda kalm@s#t@. Ben hayk@rm@s#t@m. Midem ve bag~irsaklar@m milyonlarca parc#aya bo%lu%nu%yordu sanki. Her s#eyi unutsam da o gu%n duyduklar@m@ unutmam san@yordum. Uzun su%re s@k s@k ag~z@m@ elimle usulca yoklam@s#t@m. Orda benden habersiz duran bir seyi patlatmamaya o%zen go%stererek yutkunmus#- tum. S#imdi ayn@ s#eyler akl@ma geliyor ama, o%yle o%fke d@s#@nda belli bir rahats@zl@k duymuyorum. Ag~z@mda ba- g~@rsaklar@mda fiziksel bir deg~is#me olmuyor. Dikkat ettim, s#u, du%n ameliyat ettikleri yeri de pek duymuyorum. Ku%- c#u%k, basit bir s#ey zaten. Yine de kesilen parmak ac@r. Ta- bi@*, benim karn@m@n sag~ alt da ac@yor. Hic# ac#m@yor deg~il. Ama, ne bileyim, sanki sonradan konmus# bir ac@. O%yle, bu%yu%k bir ac@ olmuyor ki zaten. Narkozun etkisi bi- raz bulant@ yap@yor. Sabah uyand@g~@mda o bile c#ok azd@. Giderek artt@ nedense. O%g~leden sonra bir hems#ire gelecek de beni ayag~a kald@rackt@. Yu%ru%teckti. Bakal@m, bekli- yorum. Yemek dag~@t@l@yor. Koridora bir k@yamettir gidi- yor. C#ok bag~r@s#@yorlar. Yemek arabalar@, kap-kacak c#ok s#ang@rt@ yap@yor. Kulag~@m@n birini olsun kapayabilmek ic#in bas#@m@ sola c#evirdim. Yast@g~a s@k@ca yap@st@rmal@y@m sol kulag~@m@. Sag~ kulag~@m@. da c#ars#afla o%terim. C#ars#af, ben k@m@ldad@kc#a ila*c# ve ter kokuyor. Uyan@k oldug~umuu belli etmeden do%ndu%m. Uyku aras@ndayaym@s# gibi c#ektim bas#@ma o%rtu%yu%. Bos#una c#aba. Sesler bo%yle nas@l uzaklas#t@- r@l@r? Iyice bir hastane. Hamambo%ceg~i c#ok deg~il. Bir ta- nesi duvarda sallanarak dolas#@yor. Tavanlarda is go%ru%n- mu%yor Demek yeni matolin vurulmus#. Yine de duvar@n kap@yla ko%s#e yapt@g~@ dikey c#izgide derince bir beton k@- rig~@. U%st u%ste binmis# parmak izleri. Duvar@n yu%zeyi de sa- r@ beneklere dolu. Dikkatsiz bir hems#ire, enjekto%ru%nden ila*c# m@ pu%sku%rtmu%s#, yoksa benden o%nce yatan hasta, por- takal@n@ yerken dis#lerinin aras@ndan suyunu mu f@s#k@rt- m@s? Duvarla kap@y@ birles#tiren ko%se c#@k@nt@ yap@yor. Ka- p@y@ go%remiyorum. Kap@n@n u%stu%nde @zgaral@ bir delik ol- mal@. O%nceki gu%nden bo%yle u%c# c#izgili bir hava delig~i an@m- s@yorum. Hastabak@c@lar kap@y@ g@c@rt@yla ac#@p hastalar@ uyand@rmadan burdan onlar@ go%rebilerler mi, diye du%s#u%n- mu%s#tu%m. Sanmiyorum. Zaten hastabsk@c@lar@n go%revi has- talar@ uyand@rmamak deg~il, onlar@ s@k s@k yerlerinden s@c#- ratmak. O hava delig~inden belki o%teki ayak ucu go%ru%lebi- lir. Bir de Mamak'a dog~ru ac#@lan kirli pencere cam@. Bu- gu%n c#ars#amba. Seyfi, Mamak'ta amcas@n@n og~lunu go%rme- ye gitmis#tir. Iki amca ves bes# amca c#ocug~undan bir tek Seyfi var Nihat'@ go%rmeye giden. Nihat'@ hic# tan@m@yorum ben. Ama hep sela*m go%nderiyorum. Sanki d@s#ardan ne ka- dar c#ok sela*m giderse ic#erde o kadar iyi dayan@l@rm@s# gibi Bazen de bo%yle du%s#u%mnu%yorum. Bu sela*mlar belki de on- lar@ o%fkelendir, diyorum. Biz bilemeyiz ki. Kos#ullar@m@z c#ok ayr@. Bunu s@k s@k du%s#u%nu%yorum. Sonra birden kendi- mi k@y@ya c#ekiyorum. D@s#arda kalm@ss#ak, dis#arda kalma- l@y@z. Ne de olsa bizlerin ag~z@na emniyeti ac#@k bir tabanca sokulmad@. Is#te, o mektubu t@pat@p duyan@yorum. Dur- ne denli zarlasum kendim, t@pat@p d@yam@yorum. Dur- madan azalan her s#eyin yerini durmadan artarak alan bir s#ey var: Her gu%n biraz daha suc#lu olmak. Onlar da bunu bilemeyeckler. Her noktada kesin ayr@l@klar. Far- k@ndad@rlar. Ama onlar@n da bilemeyeckleri s#eyler kala- cak. Eg~er burdan bir u%stu%nlu%k pay@... yani, ne bileyim, s#o%yle tepeden bakmak gibi bir... bir... [Ben uzun boylu erekleri severim. Siz?] [-Ben de. {Ag~z@mdan bo%yle bir so%z c#@kt@. Dis#lerimin aras@ndan. "O zaman biz de anlatmal@ m@y@z?" diyordum, ama dis#leri- min u%stu%ste s@k@ca kenetlenmesiden s@zlad@klar@n@ duy- dum. C#enemi biraz oynatsam... Dis#lerimin kenetlenmis#li- g~ini ac#maya c#al@s#@yordum. T@pk@ tutulmus# adaleleri ac#ar gibi. Yine de pek bas#ar@l@ deg~ilim. Dis#lerim yeniden ve inatla ve eskisinden beter kenetleniyor birbirine. Az o%n- ce "ben de" dedim galiba. Nic#in dedim? Iyi etmedim. Ka- d@n h@s#rt@yla kallk@p, yatag~@n@n kiy@s@na oturdu is#te. Ses- lerden o%yle anlas#@l@yor. [...Uzan boylu erkekleri severim. Uzan boylu ve kum- ral sac#@ olmal@. Go%zleri yes#il olursa daha iyi tabi@*. Olmaz- sa ac#@k kahverengi go%zlu%leri de severim. Ac#@k kahverengi go%zluler c#ok duygulu olurlar. Go%zlerimi hic# beg~enmezdim. Daha ac#@k renk olsunlar isterdim. Iridirler gerc#i, fakat si- yahla kahverengi aras@ bir renk. Elbise rengi uydurmak c#ok zor oluyor. Art@k ben de ne renk giyinirsem o renk far su%ru%yorum. O zaman go%zlerim renkleniyor biraz. Doktor Selmi'nin go%zlerinin rengine dikkat ettiniz mi? Kahverengidirler ama, ic#inde yes#il hareleri vard@r. Gec#en sefer burdan c#@karken: "Sinirliyim tabi@* doktorcug~um. Her aynaya bak@s#ta sevmedig~im bir go%z rengiyle kars#@la- s#iyorum" dedim. O, uzan boyuyla yan@ma geldi. Beni elim- den s#o%yle tutup, bir aynan@n o%nu%ne go%tu%ru%p: "Go%zleriniz benim en tercih ettig~im go%zlerdir" demesin mi? O%nce alay ettig~ini sand@m meg~er alay deg~ilmis#. Valla ben bile be- g~enmeye bas#lad@m art@k go%zlerimin rengini. Doktor Selmi hakl@ belki de. Go%lgede siyahla kahverengi kar@s#@m@ gibi duruyorlar, fakat @s#@kta, bilhassa gu%nes# @s#@g~@nda dikkat- lice bak@l@nca la*civertimsi go%ru%nu%yorlar. Hic# bilemezdim go%zlerimin la*civertles#tig~ini. La*civerttirler, fakat ic#inde kahverengi benekleri var. Meg~er bu c#ok ender kad@nda olurmus#. Kocam@n sekis y@ld@r buna dikkat etmedig~ine s#as#t@m dog~rusu. Go%zu%mu%n ic#ine bakar durur so%zde. Ne bi- c#im go%zu%mu%n ic#uine bakmak, deg~il mi? Evet, tutmus#, mo- da renkte bir ruj getirmis# bugu%n. Ama c#ic#eklerim solmus#- tu. C#ic#ek de getirebilrdi. Dolu paras@ var. Ben paray@ sev- mem. O%yle paraya fazla du%s#ku%n olanlara k@zar@m. Gec#en- de s#ofo%ru%n biri, otuz lira ic#in kalbimi k@rd@. Beni sinirlen- dirdi. Otuz liran@n so%zu% mu% olur? Deg~er mi otuz lira fazla alacag~@m diye insan kalbini k@rmaya? Go%rgu%su%z oluyolar bunlar, c#ok go%rgu%su%z. Bas#ka bir s#ey deg~il. Ko%yden, tas#- radan geliyorlar. Sat@p sav@p altlar@na bir araba uyduru- yolar. Ceplerine de bir ehilyet. Hadi bakal@m adam soy- maya. Bazen arabam@z@ kocam al@yor. Is#i oluyor. O zaman taksiye bineceksin, ne yapacaksin? Is#te bunlar da c#ok ka- ba oluyorlar bo%yle. C#ok para du%s#ku%nu% oluyorlar. Her yer bo%yle yu%zsu%zlere dolu. Koca kentte kibar bir yer kalma- d@. Kulu%p, bu%yu%k otellerin c#ay salonlar@, o kadar. Hos# otellerin c#ay salonlar@ da bozuluyor art@k. Giyinip ku- s#an@p gidiyorsun. Iki arkadas#nla bulus#acaks@n, iki c#ift laf edeceksin deg~il mi? Hadi bakal@m dal@yorlar ayak ko- kular@yla bir y@g~@n turist ic#eri. Ko%peklerini oraya buraya su%rtu%yorlar. K@llar@ insan@n burnuna kadar giriyor. Turist- ler yine neyse. Bir o%zu%r dilemesini bilirler hic# deg~il. Ya o garsonlar,, o otel hizmetc#ileri?.. Onlara ne oldu o%yle? Ice- ri giriyorsunuz. Kos#up bir yer go%steren yok. Kaz@k gibi dikilirler. Burunlar@n@ kar@s#t@r@rlar. Iyiler hep d@s#ard@ gitti Bunlar bize kald@. Sanki biz insan deg~iliz. Bizim kibar garsonlara ihtiyac@m@z yok sanki. Ille d@s#ar@ gidecekler. S#ofo%rler de o%yle. Hele o tamirciler!.. Hele onlardan c#ekti- g~im!.. Neden bu kadar ac#go%zlu% oldular bilmem. Kocama da o%fkeleniyorum baz@. "Pilicim, pilicim deyip durma s#im- di" dedim bir gu%n. "Sinirlendim zaten" dedim... O%yle ya, diyecekse "yavrucug~um" falan desin. O%yle etli butlu de- g~ilim ki. Birazc@k backlar@m@n u%st yan@ kal@n, o kadar. Onu da epey inceltirridim is#te. Daha da incelttireceg~im. Akl@ma bir seyi takt@m m@ yapar@m. Biz evlenirken kocam bana: "Seni Avrupa'n@n her yan@nda dolas#t@racag~@m" de- mis#ti. Go%tu%re go%tu%re bir Roma'ya go%tu%rebildi. Sonra, her yerin yolunu kendim o%g~rendim ama, bos# ver. O ilk c#@k@- s#@m ic#ime dert olmus#tu. Ne Londra, ne bir s#ey. Venedik'te bir gondola bile binemeden geri do%nmu%s#tu%k. Meg~er is#leri sarpa sarm@s# biz yokken. Yaz@hane bas@lm@s#. Ortag~@ geri c#ag~@rm@st@. Kos#tuk geldik o%ylece. C#ok u%zu%lmu%s#tu%m. Alda- t@lm@s# gibi, nerdeyse boynuzlanm@s# gibi duymus#tum ken- dimi. Yanaklar@ma bir Avrupa all@g~@ bile alamadan do%n- mu%s#tu%m apar topar. C#ok ag~lam@s#t@m yolda. So%zde Londra'- ya gidecektik de, bana astragan alacakt@k. O zamanlar, astraganlar@n en gu%zeli orada bulunur, diye duymus#tum. S#imdi her yerde bulunyor. Bizde bile var. Bu%yu%k rahat- l@k. Do%ner do%nmez, hemen o k@s# ald@rd@m zaten. Kolay bu- lamam@s#t@k. El alt@ndan bu%tu%n sat@s#lar@ izlemis#tik. Ama ne yap@p yap@p ald@rm@st@m. Inad@mdan. Yoksa severmedim. Iki kere ya giydim, ya giymedim. Dedim ya, inad@m ben. Ak- l@m@ takt@m m@ takar@m bir s#eye. Salt onun ic#in ald@rd@m. Annecig~im hep der: "Go%zu%nu% ac# aldat@lma sakin! Alda- t@rlarsa da o%det" der. O%deteceg~im tabi@*. Niye kad@n olduk o%detmedikten sonra? Deg~il mi ama?.. Annecig~ime bile o%detmis#im ben. Kocama m@ o%detmeyeceg~im?.. Yoksa say- mazlar. Ben kocam@n beni saymas@n@ isterim.........] {Nur, Su%ha'dan c#ekimis#. Anlatamam@s#. Ne olsa anne- si. Bana anlatm@s#t@. Hu%creye konuldug~unda havas@zl@ktan s@k s@k bayg@nl@k gec#irmis#. Belki ta o gu%nden istediklerini imzalarm@s# ama bu bay@lmalar yu%zu%nden konus#am@yor- mus#. Bunun u%stu%ne onlar da Nur'u, tavaninda pec#te bu%- yu%klu%g~u%nde buzlu cam@ olan daha genis#c#e bir hu%creye al- m@s#lar. Gece saat dokuzdan sonra bir no%betc#i polis, ikide bir buzlu cam@ s@y@r@p ac#@yor, bas#@n@ asag~@ uzatarak: "Ar- kadas#@n k@z c#@kt@, kad@n yap@k. Seni de yapay@m mi?" di- yormus#. O zaman tek c#@kar yol bay@lmakm@s#. Gerc#ekten kendinden gec#ersen, onlar seni yeniden ay@lt@ncaya dek kurtuluyormus#sun. Bayg@nken hic# bir s#ey duymayacaag~@n ic#in is#leme ara veriyolarm@s#. Is#leme hic# ara verilmezse?.. Bir gece bir evde, eski bir yazardan konus#uyorduk. Onu o%vu%yorduk. Gittig~imiz yere konuk gelmis# olan genc#ten bir adam: "Ama onun ic#in bu%lbu%l diyorlar" dedi yu%u%nu% burus#turup. Yirmi y@l o%nceki bir tutuklamada konus#mus# da onun ic#in ad@ (bu%lbu%l) mus%. Bu yu%zden art@k kimse inan- m@yormus# ona. Bugu%n konus#anlara da, ortaya uluorta ad- lar atanlara da kimse inanmayacakm@s#. Biz de inanmama- l@ym@s#@z. Tetikte olmal@ym@s#@s. Mehmet, adamin u%stu%ne yu%ru%yu%verdi. "Onlar@ ancak yine kendileri yarg@lar. Biz yarg@layamay@z!" dedi. Mehmet'e bakt@m. Adamdan c#ok, kendinden ig~reniyordu sanki. Bu c#c#ekleri getiriken de kendinden ig~renmis#tir. Hem kendisi olan bir s#eyi yapt@- g~@ ic#in hem yapt@g~@n@ ic#ine sinderemedig~inden. C#ic#kleri bo%ylece burda b@rakacacag~@m. Avuc#lar@m ter ic#inde. Yum- ruklar@m kaskat@. C#ic#kleri koskocaman emaye tenkiye kab@na benzer bir kadan ic#ine sokmus#lar. O kapla c#ic#ekle- rin gu%zel bir uyumluluklar@ var. Bunda daha o%nce dikkat etmeliydim. C#ic#eklerden daha az tedirgin olurdum. S#im- di iyice fark@nday@m. Kars#@ yataktaki kad@n@n bambas#ka u%lkelerde gezinis#i deg~il beni yaralayan. C#ic#klerin yaral@ olus#u........} [...Annecig~im resim yapmay@ pek sever. Ille kendi- sine model durmam@ ister. Ben de s@k@l@r@m. Model dur- mak istemem. O da her seferinde bana iyi bir hediye al@r. Hediyeyi beg~enirsem poz veririm. Beg~enmezsem ver- mem. Kas#lar@m@ beg~endiniz mi? C#ok az al@r@m. Kendinden incedirler.........] ilk telegraf@m@ ald@n m@ stop suc#u%stu%nde yarg@land@m stop kad@n@n kas#@n@n u%stu%nde bu%yu%k bir yar@k stop c#ic#ek kab@ndan stop adi suc#lu olarak merkez cezaevine sevk edildim stop rahat@m iyi stop kar@n [Ala*eddin-i Keykuba*t babam@z@n diktirdig~i d@var bu] dedi yerli rehber kad@n. [Selc#uklu dedelerimiz buraya c#kt@klar@nda ilkin bu d@var@ dikmis#lerdir. Surlardan o%nce dekmis#lerdir. D@var, bizim o%z toprag~@m@z@n tas#@ndan yap@lm@s#t@r. Zamanla, ka- dir mevla*m o%yle emredip, bu%yu%k k@sm@ y@k@lm@s#t@r. Ilk yap@ld@g~@nda idi. Dokus bu#uk metre yu%kseklig~nde idi iki bu- c#uk metre kal@nl@g~@nda idi. Ala*eddin-i Keyba*t babam@z, emirlerine kars#@ gelen huysuz hizmetka*r@n@ bu d@var- dan as#ag~@ att@g~ rivayet edilmektedir. Eski kale, yahutc#u- g~uma. Ka*be d@var@ diye bil@nmektedir. Ka*be d@var@ deme- miz s#undand@r ki, bu d@var, Ala*eddin-i Keykuba*t babam@- zin burada ilk ayak bast@g~@ yere temel al@nm@s#t@r. Ayag~@- n@n tozu temele s@vanm@s#t@r. O gu%n bu gu%ndu%r buraya ilk gelen kadir mevla*m@n her kulu ayag~@n@n tozunu d@var@n dibine c#alar. A*det olmus#tur. Ayag~@n@n tozunu d@var@n di- bine c#alar. Bo%yle bo%yle yapar. C#almas@ylan, bir gelen bir daha gelir. Ilk gelis#inden daha sag~l@kl@, daha varl@kl@, da- ha bahtiyar ve dinc# gelir. S@nanm@s#t@r. Siz de s@nay@n. A*yag~@nz@n tozunu d@var@n dibine c#almay@ unutmay@n Buyrun cal@n. Amininizi kendi dilinizde okumakla da olur. Allah birdir. Yu%reg~inizi kavi tutun. Fesatl@k kar@s#t@rma- yin. Bu%yu%k Allah@m sizi de duyar. Divar, dualar@n@z@ c#@n- sessiz duac@klar@n@z bile duyar. Oldug~u gibi yukar@ c#inla- t@r. Hani ki siz yu%reg~iniz kavi tutun. Yu%reg~inizi kavi ve berrak tutup ve vergili kullar@na la*y@k tutup, ayag~@n@z@n tozunu d@var@n dibine c#al@n. Buyrun c#al@n. C#almaylan ve- cibesini yap@n. Divar@n dibine madeni para at@n. D@var@, bag~@ndan bag~c#as@ndan ay@r@p bas#@na kulunuz Esma'y@ di- ken beyimiz, sultan@m@z; Ala*eddin-i Keykuba*t babam@z@n ahfad@ndan Hac@ Osma*n-@ Veli* c#u%n ku%ll@* s#erlerin @rak, ku%l- l@* hay@rlar@n yak@n ve koynunda olmas@na kavi yu%recikle- rinizle duac@ gelmeyi unutmay@n. Duan@z kars#@ gelsin Buyrun c#al@n...] Bas#@na k@y@s@ boncuklu bir tu%bent dolam@s# bulunan rehber kad@n@n ag~z@nda tu%ku%ru%g~u% kabarm@s#t@. Yutkunma- y@ unutuyor, so%ylediklerin bir aral@k bulup, dudakla r@n@n c#eversinde pamuklas#an tu%kru%g~u% yalay@p yutam@- yordu. Topac# gibi yuvarlak, bodur, topac# gibi c#evik; bir tas# durar@n c#evresinde do%neniyor, kirec#li toza bulanm@s# mavi plastik ayakkab@lar@n@ s@k s@k durvar@n dibine su%rtu%- yordu. Bo%ylelikle, c#og~unlug~u yabanc@ gezginlere ne yap- malar@ gerektig~ini anlatmaya c#al@s#@yordu. Duvardan c#ok yerli rehber kad@nla igilenen, so%yle- diklerinden hemen hemen hic# bir sey anlamay@p sadece, kad@n@n es#inen k@vrak bir tay gibi tozlu lastiklerini f@st f@st o%nu%ndeki y@k@k duvar@n dibine su%rtu%s#u%nu% seyreden bes#-on yabanc@ gezgin, yak@c@ gu%nes#in alt@nda dikilmis#, sas#k@n gu%lu%msu%yorlard@. Baz@lar@, ellerindeki kitaplardan Ala*eddin Keykuba*t bo%lu%mu%nu% bulmaya c#al@s@yorlard@. Bi- ri kad@n, o%teki erkek iki yas#l@ gezgin, sonuc# olarak ayak uc#lar@n@ duvara su%rmeleri gerektig~ini anlam@s#, duvar@n di- bine de pof diye bir ses c#@kar@na rehber kad@n, iki yas#l@ k#unde pof diye bir ses c#okcr@nca rehber kad@n iki yas#i@ gezgini ellerinden yakalad@ h@zla silkeleyip s@kt@: [Gut... Gut... S#o%yne...] dedi. Onlar@ kutlay@p ekledi: [Haaah s#o%yne...] Birer liralar@ ayag~@n@n ucuyla tozun ic#ine itekleyip, gevs#eyen pes#temal@n@ iyice beline s@k@s#t@rd@: [S#imdicik, olmak ic#u%n daha iyi gutve daha fevkal- mas@n madenler... c#@nklas@n ki u%stu%ste, var zaman sizin bes#er s#o%yne atmak hepiniz daha oraya... Atmak ki pofla- duyurmak kavi yu%reklerinizin sesini c#abuk c#abuk oraya; yukar@, Allah@m@za, kurban oldug~um sulta*n@m@za...] Kulaklar@nda iri ku%peler, gu%nes#ten k@zarm@s# do%rt ko%- s#e c#illi bag~r@nda boncuklar olan orta yas#l@ bir kad@n, yu%k- sek perdeden kahkahalar koyvererek liralar@n yan@na bir ikibuc#ukluk att@. Attig~@ ikibuc#ukluk duvara c#arpip rehber kad@n@n ayaklar@ ucuna f@rlad@. Kad@n yine topac# c#eviklig~i ile bir do%ndu%. Go%zu%nu%n ucuyla yak@nlar@ ve uzaklar@ c#a- bucak kolac#an etti. Eg~ildi, paray@ kapip duvar@n dibine att@. Ellerinin tozunu silkeledi. Paraya hic# deg~memis# ve hic# deg~meyecekmis# gibi yapti. F@ld@r f@ld@r do%nen go%zle- rini, kendine duydug~u bir beg~eniyle gezginlerin u%stunde dolas#t@rd@. Yeni evli bir c#ift o%pu%s#tu%ler. Burunlar@n@n ucu k@rm@- z@yd@. Rehber kad@n, bak@s#lar@na bir delicilik ekleyerek onlar@ su%zdu%. Aln@na ve u%st dudag~@na biriken ter damla- c@klar@n@ boncuklu tu%lbentinin ucuyla acele sildi: [D@var, Ala*eddin-i Keykuba*t babam@z@n d@var@ olup gu%nahka*rlar@ bu%tu%n gu%nahlar@ndan ve ay@plar@ndan s@y@r- mak u%zre yerle go%k aras@na ko%pru% kurmus#tur] dedi. [Efen- dimiz, sulta*n@m@z Hac@ Osman-@ Vel@* ag~am@z buray@ kes#- fedip kulu Esma'ay@ bas#@na diktig~inden bu yana bu d@var, her ne kaderleyin s#imdi go%ru%ndu%g~u% gibiydiye de, ilk di kildig~inde ulu bir d@var olup kale gibi sag~lam bulumak- ta idi. Zamanla gu%nahka*r kullar@n gu%nahlar@n@ ve ay@pla- r@n@ go%ru%p, utanc@ndan c#atlam@s# c#atlay@p c#atlay@p bo%yle ku%c#u%lmu%s# bulundug~u da denmektedir. Kimileri bunun bo%yle efsane edildig~ini so%ylemektelerse de, efsane mefsa*- ne, s@g~maz mevla*m desta*ne; desta*neler der bir yalan, y@- lan dilli eder onu bin yalan... D@var@m@n dibi sag~lam, gu%- nahka*ra vermez aman; demeyesin boyu gu%ccu%k, boyu gu%c- cu%k kendi bo%yu%k...] Sar@, s@ska, bioynunda fotog~raf makinesinin yan@ s@ra bir de du%rbu%n asl@ bulunan go%zlu%klu% gezgin, kad@n no%bete yakalanm@s#c#as@na do%nedikc#e, duvar@n c#evresinde pofur- dayan toz y@g~@n@na dikkatle bakt@. Yu%ksek sesle ve Al- manca: [Y@k@lan tas#lar@n hepsi toza do%nu%s#mu%s#] dedi. Bir yo%rsesel oyun seyretmenin ilgisiyle yerli rehber kad@na bak@p duran o%teki gezginler, go%zleriden ay@r@p toza dikti- ler ve: [Ya... Ya...] demek zorunda kald@lar. Rehber kad@n, duvar kal@ns@n@n tarihi u%stu%ne tek gerc#ek olabilecek bu bilgiyi edinemeden sog~uk, kus#kulu bak@s#larla bakt@ c#evresindekilere. Birden, elinden ug~ras#@- n@n c#al@n@vereceg~i korkusuna kap@ld@. Hic# bir gezgine, onaylad@klar@ apac#@k belli olan bu buluntu u%stu%nde uzun boylu du%su%nmek f@rsat@ vermemek istercesine acele acele: [Gut... Gut... Ayag~@n@n tozunu c#alacak yoksa bas#ka- leyin, gec#iyorum s#imdi go%stermek c#u%n sizlere, Ala*eddin-i Keykuba*t babam@z@n burda ilk su ic#tig~i ku%pu%], dedi. H@zla durvar@n kuzey yo%nu%ne seg~irtti. Ag~ac# kabug~unu and@ran elleriyle gezginlere [buraya, buraya] is#areti yapt@. Sar@, s@ska ve du%rbu%nu% gezgin, o%tekilerden geri kal@p elini duvara su%rttu%. Tas@n cinsini anlamaya c#al@s#t@. Tozla- nan parmak uc#lar@n@ go%zlu%klerine yaklas#t@r@p toza daha yak@ndan bakt@. U%c# metre sola yu%ru%du%. Eg~ildi, elini yere su%rdu%. Tozu yeniden yoklad@ parmak uc#lar@yle. Sonra du- var@n bes# metre gu%neyine yu%ru%du%. Iyice uzaklas#t@ duvar kal@nt@s@ndan. Uzaktan bu tas# y@g~@n@na bakt@. Bas#@n@ sal- lad@: [Durvar@n toza deg~is#imi uzun su%reli. Canl@n@n zorla- mas@ yok. Olamaz da. C#evrede bitki yok>. Elini go%zlu%klerine siper edip uzaklara bakt@. Du%rbu%- nu%nu% kald@rd@. Du%rbu%nle daha uzaklara bakt@. C#evrede, ta uzak yamac#lar@ o%rten and@zlardan gayr@ hic# bir bitki o%rtu%su% go%remedi. Yeniden duvara bakt@: [Kalan tas#lar sag~lam. Yu%z y@l sonra bile tu%mu%yle toz- las#amaz. C#atlay@p parc#alanmas@ yeni bir deg~is#ime ug~ra- mas@ ic#in c#ok daha uzun y@llar gerek. Iklim, tas#lar@n toz- las#mas@na tozlas#@p dag~@lmas@na yeterince yard@mc@ ola- maz.] Eski yap@lar@n olduklar@ gibi kalmalar@na hep derin bir o%zlem duymus# ve bu yap@lar@n deg~is#imlerinden hep bu%yu%k sanc@lar c#ekmis# bulunan gezgin, ic#ini rahtlatm@s# olarak tas# duvar kal@nt@s@na bir kez daha bakt@. Sonra ona da, onu c#eviren ve nerdeyse tu%m yas#amas@z go%ru%nen c#o- rak dog~aya da iyice ilgisiz kald@. Az o%nce, rehber kad@n@n, c#evres@nde no%beti tutmus#c#a- s@na do%nedig~i duvar, eski ulug~unu hic# so%ylemeyen, gec#- mis#inden hic# ipucu vermeyen bir y@k@nt@yd@. Ancak ensiz bir sand@k bu%yu%klu%g~u%nde, iri tas#lar@n u%st u%ste konulmas@ ve aralar@n@n harc#la doldurulmas@ sonucu olus#mus#tu. Sa- g~@nda solunda ac#@lm@s# c#entikler, bes# metre berisinden bas#- layarak oraya buraya yuvarlanm@s# iri, do%rt ko%s#e tas#lar, duvar@n zaman ic#inde bu%yu%k kay@plara u%grad@g~@n@ belir- liyordu. Yine de, geride kalan o sand@k bu%yu%klu%g~u%ndeki parc#as@, tas#lar@n aras@n@ dolduran harc@, dengeli boyutla- r@yle oldukc#a sag~lam go%ru%nu%yor, dis# yu%zeyinde c#atlak ve yar@klar go%ze c#arpm@yordu. Gezginlerin sonuncusu da yan@ndan uzaklas#@nca, du- var kal@nt@s@ gu%nsen alt@nda gerindi. Bu%tu%nlu%g~u%nu% daha uzun y@llar koruyacag~@n@ bilmenin gu%veniyle, rehber kad@n@n gelip dibindeki bozuk paralar@ toplayacag~@ gu%nba- @m@ saatlerini bekledi. Kendi ku%c#u%k go%lgesine yasland@. C#ubug~unu yakt@. Kendisini hic# olmad@g~@ denli sag~lam duydu. Baharla gelen ve yaz boyu yu%kselen k@zg@n gu%ne- s#e her zamankinden c#abuk al@s#m@s#t@. U%stu%nden @l@k, dona c#ekmeyen ve d@s# yu%zeyini yer yer c#atlat@p do%kmeyen bir k@s# gec#irmis#i. Sonra bol ve yumus#ak yag~mur surlar@yle y@kanm@s#t@. Bahar boyu y@kanm@s# kurtunu, bo%ceg~ini ar@t- m@s# erimesi gerekli bu%tu%n zararl@ tuzlar@n@ ak@tm@s#t@ go%v- desinden. Taa uzaklardaki birkac# and@za alayla gu%lu%m- su%yordu. And@zlar@n do%llerini savurdug~u, tohumlar@n@ gu%z esin- tileriyle oraya buraya yayd@g~@ do%nemlerde, belli berlisiz de olsa, bir tedirginlig~i yas#ard@ tas# duvar kal@ns@. Sar@ c#ic#eklerin, baharda tozunu u%fu%ru%s#u%ne hafif bir u%rpermey- le bakar, sonra tohumlar@n olgunlas#@p dallarla go%bek ba- g~@n@ kopard@klar@, kopar@p yak@n ve uzak yolculklara bir gu%ven- sizlig~e do%nu%s#u%rdu%. Gu%z yellerinin durup yat@s#acag~@, and@z tohumlar@n@n yolculuklar@n@ k@sa kesmek zorunda kalarak kirec#li toprag~@n ortas@na yorgun serilecekleri gu%nlere dek uykular@n@ uyan@k tutard@. C#u%nku% tas# duvar kal@nt@s@, s@s- ka, sar@ ve du%rbu%nlu% gezginin bile go%remeyceg~i du%s#ma- n@n@n bir yerlerde hep pusuya yatt@g~@n@ bilidi. Devingen du%s#manlar@ ne denli gu%s#u%z, ne denli uzakta olsalar da du%s#manlar@yd@ onun. K@z@l ag~ac#lar ya da at go%zleri, ya da, bo%lgedeki ad@yle and@z otlar@, uzak yamac#larda birden c#og~ald@. Il@k, bol yag~- murlarla beslendi, c#ec#eklendi. Yel esti, kaynas#t@rd@ sar@ c#ic#ek tozlar@n@. Yeniden @l@k, bol yag~murlar yag~d@. Hava, @slakl@g~@n@ uzun s%ure saklad@. Islakl@k and@z diplerinde sak- land@. Onlar@n yeni do%llerini bu%yu%ttu%, olgunlas#t@rd@. Eski and@zlar ise, yerin suyunu ic#ip ko%kleriyle daha iyi tutun- dular toprag~a. Ince, uzun gu%zel bilekler gibi, filliz yes#ili uzad@ dallar@. Gu%nes#li, s@cak gu%nler gelince tunc#las#@p k@- z@llas#t@ bu dallar. Gu%nes#i emip, en taze yes#ille donanm@s# en uc# dallar da k@z@llas#t@. Yuvarlak du%zgu%n, yes#il ve yu- mus#ak yapraklar dibine go%lge y@g~d@. Go%lgesine bahar@n, art@k s#imdi uzaklarda kalm@s# olan bahar@n nemini saklad@. Tohumunu salmaya haz@rland@ and@zlar. Gu%z yag~murlar@n- dan o%nce yel c#@kt@. And@z tohumlar@, paras#u%tlerini tak@n@p uzaklara uc#tular. Baz@lar@ daha da uzaklarda, eris#ebilecek- leri denli uzaklarda yeni ko%kler salmaya, yeni and@zlar bu%yu%tmeye gittiler. Tas# duvar kal@nt@s@, c#ubug~undan bir nefes c#ekti. Yaz sonu tuzag~a du%s#me korkusuyle yorulmus#, yaz boyu taa kars#@ s@rtlarda durmadan yes#eren, durmadan boy at@p dal- lar@n@ gu%nes#te tunc#las#t@ran and@zlardan go%zu%nu% ay@rma- m@s#t@. Kulaklar@n@ en uslu yelin bile sesine ac#@k tutmus#, tekikte beklemis#ti. S#imdi, solgun ekim gu%nes#i alt@nda, at- lat@lan nice yaz sonlar@n@ du%s#u%nu%yordu: [Yine de, yu%z y@l gec#se bo%yle korkulusu olamaz], de- di, yeniden c#ubug~unu tu%ttu%ru%p. O%nceki sabah esen savurgan yel, kendilerini k@z@l dal- lardan ay@r@p paras#u%tu%nu% tak@nan bu%tu%n and@z tohumlar@- n@ gidebilecekleri en uzak bo%lglere, yerles#ebilecekleri en derin ko%s#elere dek tas#@m@s#t@. Tas# duvar kal@nt@s@, iki gu%n iki gece go%zu%nu% k@rpmad@. Sonunda savurgan yel durdu. Havada uc#us#an tohum kelebekleri go%ru%nmez oldular. O zaman tas# duvar, is#te bo%ylece kayk@ld@ ard@na. Derin bir soluk ald@. C#ubug~undan tu%ten durman@n, sinirlerinin ya- t@s#mam@s#l@g~@n@ ele veircesine titreyerek yu%kselis#ine bak- t@. Kendini gu%c#lu% duymak, atlat@lana iyice inanmak ic#in omuzlar@n@ dikip karbard@: [Gerc#i ecdad@m iki kez go%c#mu%s#tu%r] dedi, sanki c#ev- resinde yeni gezginler varm@s#c#as@na. Yeni gezginleri ken- di y@k@lmazl@g~@na inand@rmak istercesine. [Ama o zaman- lar buralar@ hep incirlik, zeytinlikti!] Nerdeyse hayk@rarak so%yledi bunu. Ecdad@n@n tozuna elini su%ru%p bu tozdan cinsini anlamak isteyen du%rbu%nlu% gezgini an@msam@s#t@. Gec#en yaz gu%nlerinin an@s@ olarak kalan bu gezgin ic#in konus#tu yeniden: [O zamanlar bile ancak bir kez bir zeytin ko%ku% yu%- zu%nden c#atlay@p dag~@ld@k biz. Bir kez de, bir yaban inci- riyle bo%lu%ndu%k yamac@m@zdan. Sekiz yu%z y@lda y@lda belmize ikicik darbe yedik]. Gu%venenini buldu. Keyifle kayk@ld@ go%lgesinde: [O gu%nler her yan@m@z incirlik, zeytinlikti] dedi ye- niden. Gu%venini pekis#tirdi. Gu%z yelinin, tek tohumunu bi- le go%zle sec#ilmesi gu%c# o ince c#atlag~@ndan ic#eri s@zd@rama- d@g~@ uzak ve seyrek bitki o%rtu%su%ne bakt@. Go%zlerini k@st@. Alayla: [Zeytinlerden ve yaban incirlerinden daha uzun ya- s#ad@m ben. Sizden mi korkacag~@m?] dedi. And@zlara yum- ruk sallad@. Sonra, iyice yerles#ip tarih ic#indeki temeline, k@s k@s gu%ldu%. Kemiklerini c#at@rdatt@. Tozlu minderine da- ha sag~lamca oturdu. Gerindi. Tetikte durmaktan sertles#en kulunc#lar@n@ yumus#att@. Daha da rahatlay@p genis# bir kah- kaha att@. S@rt@n@ dog~aya c#evirip her y@lki so%ylevini verdi: [Go%kle yer aras@nda ko%pru% olan biz, s#imdi daha sag~- lam@z temel att@g~@m@z yerde. Ko%k sald@k, yar@p kirec# ve tuzlar@n@. As#@nd@k cila*land@k. K@sald@k, azald@k gerc#i, ama o%lmedik ve art@k asla o%meyeceg~iz! Oldug~um yere kaz@k kakacag~@m. Azald@m ve gu%c#len- dim! Att@m artt@m c#u%ru%klerimi!] So%ylev daha da uzun su%rdu%. Gece indi. Ay @s#@g~@nda derin soluyup horlayarak uyudu tas# duvar kal@nt@s@. Uy- kusuz gec#irdig~i tedirgin gecelerin, tetikte beklenen gu%z yellerinin verdig~i yorgunlug~u dindirmek u%zere kendini gevs#etti, koyverdi. Sabaha dog~ru ince, belli belirsiz bir yel c#@kt@. Duva- r@n derin uykusunda sezemeyeceg~i denli narin bir yel. Kars#@ yamac#larda, denize ac#@k s@rtlarda duran birkac# an- d@z, narin yelin, yuvarlak, yumus#ak ve duyarl@ yaprakla- r@na dokunmas@yle uyand@lar. U%stlerinde birkac# tohumu ha*la* bekleten; dog~um sanc@lar@n@ tamaylayamam@s# and@z- lar@n do%l yataklar@ titredi. Yel, kapc#@klar@n@n ic#indeki ku%- c#u%k, esmer tohumlar@ usul usul oks#ad@; uykular@n@n ara- s@nda diriltti onlar@. O zaman ko%ke yak@n and@z dallar@ bile, ku%c#u%k, esmer tohumlar@n tekme vurus#lar@n@ duydu- lar; nerdeyse u%st dallarla birlikte silkindiler. Henu%z yete- rince k@zarmam@s# yeni su%rgu%nler, uzan@p artakalan tohum- lar@n@ sevdiler. Gu%n dog~umuna dek oks#ad@lar onlar@ ve yelin ebelig~inde, uc#lar@nda art@k iyice dolmus# esmer to- humlarla go%bek bag~lar@n@ kesmeye haz@rland@r. Gu%n do- g~arken ekim yelinin h@z@ artt@. Gecikmis# bir son do%l yeli c#abuklug~uyle yumus#ak yapraklar@n dibini yalay@p u%fu%r- du%. Eylu%l sonlar@ndan kalan son and@z tohumlar@n@ da avuc#lad@; o%nu%ne kat@p go%tu%rdu%. Genc# and@z dallar@n@n do- g~umu taman oldu. Sanc@lar@ dindi. U%c#urduklar@ kus#lar@- n@n ard@ndan sevecenlikle bakip @l@k gu%z qu% hes#i alt@nda. kurunmaya durdular. Yel, tohumlar@ sererek, seperek yu%ru%du%. Avucunda kalanlar@ da denizden o%te as#@rmak u%zere go%tu%rdu%. Ancak, tak@nd@klar@ yeni kanatlarla uc#ma acemilg~i c#eken esmer tohumlardan birkac#@, yelin tas# duvar kal@nt@s@ o%nu%nde h@- z@n@ kesmek zorunda kald@g~@ anda, bas#lar@n@ duvara vurup durdular. Ic#lerinden ikisi, duvar@n az berisine f@rlay@p toz- lar@n aras@na kar@s#t@lar. Yine de, ardlar@nda kalan birinin h@z@n@ kestiler. O biri, o%nce hafif bir sersemlemeyle tas# duvar eteklerinde iki do%ndu%. Anayelden kopan ve t@pk@ ku%c#u%k tohumlar gibi tas# duvar@ as#mayan esinti yavrusuy- le do%ndu%, do%ndu%. Bir yere tutunmak, tutunup yas#amak u%zere bu%yu%k c#aba harcayarak kendisini tas# duvar@n, o, go%zle hemen sec#ilemeyecek denli ince c#atlag~@n@n ic#ine, c#atlag~@n derinliklerindeki nemli serinlig~e att@. Az o%nce kesilen go%bek bag~@n@n pu%rtu%klu% noktas@yle tas#@n karanl@k yu%zeyine tutundu. Yuvarlak, kaygan go%vdesini, d@s#ar@ f@r- lamaktan ve kirec#li toz y@g~@n@n bilnmez du%s#manl@kla- r@n@ go%g~u%slemekten korudu. Tas# duvar kal@nt@s@ bo%g~ru%ne k@l@c# saplanm@s# gibi, de rin uykusundan hayk@rarak uyand@. Mil incelig~inde ve durmadan derinlere, daha derlinlere dog~ru ilerleyen san- c@dan inledi. Inlemesi s@ras@nda gu%c#lu%kle kendine gelip sanc@ nedenini tan@d@. O%fkeyle @k@nd@. Ik@n@p, c#atlag~@n de- rinlig~inde ve neminde, henu%z yu%rek c#@rp@nt@lar@n@ yene- memis# bir anl@k bu%yu%k c#abas@n@n yorgunlug~unu u%stu%nden atamam@s# bulunan ku%c#u%k and@z tohumunu c#atlag~@ndan d@- s#ar@ atmay@ denedi. Tohum tutundug~u yerden usulca kay@p, c#atlag~@n ag~- z@na dog~ru su%ru%klenmekte oldug~unu duydu. Yas#amla di- rim aras@nda yuvarlak, kaygan go%vdesini yeniden c#atla- g~@n derinlerine att@. Tek pu%rtu%klu% noktas# olan go%beg~iyle, c#atlag~@n daha derinliklerindeki daha nemli yu%zeyine s@k@- ca sar@ld. Tas#@n nemini emmeye haz@r bir vantuz gibi yap@s#t@rd@ kendini. Tas# duvar kal@nt@s#@, bo%g~ru%nde yeniden bir hanc#erin darbesini duydu. Yeni bir c#abayla ve kas@k- lar@n@n bu%tu%n gu%cu%, yu%zy@llara daynm@s# bu%tu%n kavilg~iy- le @k@nd@. Ama bu kez bu @k@nma, tohumun oldug~u yere daha sag~lam tutumas@na yarad@. Duvar kal@nt@s@, derin soluklar al@p verdikic#e, derin soluklara @k@nd@kc#a, catla- g~@ndan ic#eri dolan hava bas@n@c@, ku%c#u%k tohumun oldug~u yere tutunmas@na yard@mc@ oluyordu. Tas# duvar@n soluk al@s#lar@ genis#, bu%yu%k, gu%c#u%; soluk veris#leri tutuk ve gu%c#- su%zdu%. D@s#@ndaki du%nyan@n hareketi, ic#indeki hareketsiz- lig~i hast@r@yordu. Duvar kal@nt@s@, art@k @k@n@p durman@n yarars@zlig~@n@ anlad@. Korkusu aras@nda sag~layabildig~i k@sa bir dinginlik su%resi ic#inde du%s#u%nmeye zorlad@ kendini. Y@llar boyu ge- c#irilen deneyleri kafas@nda bir bir s@rald@. O zaman bi- rinin deg~ilse o%tekinin mutlak gerc#ekles#eceg~ine inanma- n@n gu%veniyle ilk iki umuda s@k@ca sar@ld@. Yasland@g~@ umutlar@ gelis#tirip bu%yu%ttu%kc#e bo%g~ru%ndeki sanc@y@ unutur gibi oldu. Yag~mur duas@na oturdu. Ilk umudunu gu%z yag~- murlar@na bag~lam@s#@. Bol gu%z yag~murlar@ bas#lad@g~@nda, tas# duvar kal@nt@s@ iliklerine dek y@kan@p ar@nacak. En ince c#atlaklar@n@ bile birer dere yatag~@ haline getirecek olan bol yag~@s#lar, ora- larda birikmis# ne varsa, ak@nt@yla birlikte su%ru%yu%p c#@ka- racak. Go%vdesinde yazdan kalma, yaz@n iliklerine ve ke- miklerine biriktirdig~i, biriktirip romatizma ag~r@lar@n@ az- d@rd@g~@ her s#eyi; c#eri-c#o%pu%; kas@klar@ndaki, belindeki, ek- lemlerindeki bu%tu%n o bo%cek o%lu%lerini, toz birikintilerini, tuzlar@, ince sinek kanatlar@n@, y@lan ve c#@yan go%mlekleri- ni, s#imdi en ince c#atlag~@n@n karanl@k ve nemli bir nokta- s@na go%beg~iyle tutunmus# olan, ilerde kapc#@g~@n@ c#atlat@p en ince ipliklerden daha ince o ilk ko%klerini sal@vermeye ha- z@r tohumu; canl@ cans@z, yar@n daha da canlan@p dirilme- ye aday ne varsa hepsini su%ru%yu%p c#@karacak go%vdesinden. Gu%z yag~murlar@ yeterince bol, yeterince su%rekli ol- mazsa? C#atlaklar@ndan ic#eri taa derinlere s@zamayacak denli gu%c#su%z, k@s@r, m@zm@z olursa yag~@s#lar ya? [H@h, h@hhh...] dedi tas# duvar kal@nt@s@. [O zaman da kurakl@k kurtar@r beni and@z do%lu%nden]. K@zg@n yaz sonu gu%nes#i ha*la* tepesinde as@lm@s# duru- yor. Bu gu%nes# bir su%re daha bu k@zg@nl@g~@n@ su%rdu%ru%rse, yerini bol gu%z yag~@s#lar@na c#abucak b@rakmazsa, c#atlakla- r@ndaki en nemli ko%s#elere dek s@z@p oralar@ da kurutacak- t@r. Gu%nes# duvar@ ilik ve kemiklerinin en ince noktalar@- na dek kurutunca, ince c#atlag~@n o serin, o en nemli nok- tas@ da hic# kus#kusuz, art@k hic# bir canl@y@ bar@nd@ramaya- cak denli kurumus# olacakt@r. Eninde sonunda vu tohum, duvar@n kendi s@cakl@g~@yle k@s# aylar@n@n nemli sog~uklug~u aras@nda ona, uygun bir ortam haz@rlayacak aylara c#@k- mayacakt@r. O zamana kalmayacakt@r. Kal@rsa? [Kal@rsa polislerimi, jandarmalar@m@ su%rerim u%stu%ne] diye du%s#u%ndu% duvar, o%fkesi bas#@na s@rc#ram@s# olarak. [Tas duvar kal@nt@s@, bu umutlanmalar@n@ ve inceden inceye kurdug~u gizli planlar@n@ derinliklerindeki tohuma sezdirmekten kac#@nd@. S@z@s@na katlan@p, dedelerinin ken- disine en iyi o%g~rettikleri bir sab@r ve gurula, kus#kudan, Yak@n deniz, gu%z boyu usul usul kaynad@. Yak@n go%k, geceleri bos# durmad@. Denizden derleyip toplad@g~@ c#ig~ini tas#a toprag~a yag~d@rd@. Sabahlar@, tas# duvar kal@nt@s@n@n c#evresindeki toz y@g@nlar@ @slak bir o%rtu%ye sar@nd@. Gu%nes#, kars#@ yamac#lardaki and@zlar@n yuvarlak, yumus#ak yaprak- lar@n@ her sabah boncuk boncuk terletti. And@z teri top- rag~a birikti. Diplerinde y@llar boyu hic# olmad@g~@ denli pembelik, su%rmene f@s#k@rd@. And@zlar@n go%lgesi d@s#@nda ka- lan yerlerde bile yavs#anotlar@, kay@s#k@ranlar boy verdi. Sanki toprak k@s#a deg~il de yaza haz@rlan@yormus#c#as@na do- nand@. Yabanotlar@ ve and@zlar, hep birlikte gu%ndu%zleri kurundular, geceleri dinlenip sabahlar@ @sland@lar. Toprak nemini hic# eksiltmedi. Yag~an c#ig~, tas# duvar kal@nt@s@n@n ince c#atlag~@ndaki en karanl@k noktay@ da, bir tohumun bahara dek kendini sak- lamasna elveris#li k@ld@. Ayn@ oranda tas# duvar@n korku- sunu, korkusuyle birlikte o%fkesini, o%fkesiyle birlik zor- bal@g~@n@ az@d@rd@. Duvar, c#atlaklar@ndan ic#eri girebilecek her tu%rlu% can- l@n@n; kertenkelerin, bo%ceklerin, sineklerin girmesine izin verdi. Jandarmalar@n@, polislerini yard@ma c#ag~@rd@. Bunlar, bir c#atlag~@n en derinliklerindeki tohumun nemde biriktir- dig~i canl@l@k kokusuna y@g~@s#@p, oraya kendileri yerlesmek ic#in, bas#lar@n@ s@k s@k tas#@n aral@klar@ndan ic#eri uzatt@lar. Ama yaz sonu, kertenkelerin bas#lar@ bu%yu%ktu%. Bo%cekler yorgun, sinekler iriydi. Kuyruklar@, mahmuzlar@ ve ig~ne- den dipc#ikleriyle tohumu az@c@k du%rtu%kleyip can@n@ yakti- lar. Yine de, ince c#atlag~@n en derinlerindeki, bir tohum ic#in korunmas@ en elveris#li noktaya ulas#amad@lar. Oraya ancak, anas@n@n b@rakt@g~@ salyan@n ince iplig~ine tutunan bir o%ru%mcek yavrusu s@zabildi. Tohumu go%rdu%. Tohumun c#evresine ince bir ag~ o%rdu%. Ince c#atlag~@n ag~@zlar@na s@zabi- lirlig~i olan en ince kanatl@ sinekleri yedi. Onlarla doydu. Doydukc#a ag~@n@ daha genis# ve daha kal@n o%rdu%, pekis#tirdi. Bo%ylece o%ru%mcek, iriles#en go%vdesiyle, istediyse de yeni- den d@s#ar@ c#@kamad@. Ag~@na vuranlarla beslendi ve and@z tohumunun, kapc#@g~@ yar@p ko%ku%nu% sal@p gu%n @s@g~@na dog~ru uzanarak kendisine de bir yol ac#acag~@ gu%nleri bek- ledi. Dondurucu k@s# geceleri ic#in tohumun c#evresini @l@k tuttu. C#ig~in en bol oldug~u geceler tas# duvar, nemden ger- ginlig~ini yitirdi. Ik@nmas@, yas# bir dal@n diklenemez, dik- lenip sert darbelerini indiremez esneklig~ine do%nu%s#tu%. Tas# duvar kal@nt@s@ ilk kez, gurundan hic# bir s#ey eksiltme- ye yanas#maks@z@n, soyuna sopuna ilendi. Ku%c#u%k bir to- humla bas#a c#@kamayacak koca bir duvar olus#una lanetler etti. Yag~@s#lardan bekledig~i umut da azald@. Yag~@s#lar@n, bir o%ru%mcek ag~@n@ su%ru%klemekte yeterince k@vrak ve hu%nerli olamayacag~@ndan korktu. Yine de, bas#@ go%kyu%zu%nde, art@k iyice yitirilmis# uykular@n@n bin tu%rlu% ikircikle yog~- rulmus# bitmez tu%kenmez gu%nleri ve gecelerinde yu%zu% bu- rus#tukc#a burus#tu. Yag~@s#lar ekim bas#lad@. Yayvan ve gevs#ek yag~- murlard@. Su%rekilig~i olan, ama asla bir c#atlag~@n derinle- rine s@zabilecek k@l@c# keskinlig~ini tas#@mayan yag~murlar. Gu%z yag~murlar@n@n en gu%zeli, en bereketlisi, en dog~urga- n@ tas# duvar@n c#evresindeki kirec#li tozu bile sevindirdi. Tozun kirecini, tuzunu eritti. Verimli bir ince tabakay@ usul usul duvar@n temeline su%zu%p s@zd@rd@. Orada toprag~@ yeniden serinletti, yumus#att@, kabartt@. Temeldeki toprak, kabard@kc#a tas# duvar@n iliklerine dog~ru yu%ru%du%. Yag~@s#lar @l@kl@g~@n@ giderek yitirdi. Giderek sog~uyup kat@las#t@. Is@nmak tas#lar@n yazdan kalma s@cakl@g~@na kos#tu. Ilk sog~uk yag~@s#lar hemen gevs#eyip, kal@n tas#lar@n ince c#atlag~@ndan ic#eri s@zd@lar. Orda @l@n@p, tohumun kap- c#@g~@n@ yumus#att@lar. Tohum, kapc#@g~@n@n ic#inde bos# durma- d@. En ince is# ustalar@ndan daha usta, iplig~ini eg~irdi. do- kusunu dokudu, kapc#@g~@ yar@p d@s#ar@ uzatacag~@ su%rgu%nu% haz@r etti. Ilk @l@k gu%nes# @s@nlar@n@n yo%nu%nu% titizlikle he- sabetti. Pusulas@n@ bu @s@nlara ayarlasd@. Zaman@n ibresini go%zledi. Daha sonra du%s#en sog~uk yag~@s#lar tas#lar@n yu%zeyinde kald@lar. Orada biriktiler. Tas# duvar@n soluk al@s#lar@ da- rald@. Art@k c#ok ender tutturabildig~i k@sa su%reli uykular@n- dan s@c#rayarak uyand@. Iliklerinin sog~uktan donmamas@ ic#in, atalar@ndan kalan onuruna matem tutarak, uzak bir kandil gibi derinlerinde duran tohumun @l@k nefes al@p veris#leriyle @s@nmaya c#al@s#t@. Ko%tu% du%s#lerle dolu bir yar@m uykudan bir kez daha s@c#rayarak uyand@. Go%kte, bulan@k sudan dondurulmus# bir buz parc#as@ donuklug~uyle @s@lda- yan ava bakt@. Onu yard@ma c#ag~@rd@. Ay, y@ld@z pes#indeydi. Hovardal@k gecelerinin ko%s#e- kapmacas@nda, eski tas# duvar kal@nt@s@n@n burus#uk ve ka- t@ yu%zu%ne ilgisiz kald@. Duvar kal@nt@s@ aya da ilendi. Onu hovardal@klar@ndan vazgec#irmeye c#al@st@; o%g~u%tler s@rald@. Ay, duvar@ is#itmedi bile. O zaman tas# duvar, yaln@zl@g~@ ic#inde, u%rku%ntu%su%nu% kas@klar@nda gizlemeye c#al@s#arak ye- ni bir so%ylev haz@rlad@. So%ylevi ic#in tohuma kars#@ en kor- kutucu, en ku%c#u%ltu%cu% so%xcu%kleri o%zenle sec#ti. Sesini, c#@kar- tabileceg~i en gu%mbu%rtu%lu% tona ayarlad@ ve bas#lad@: [Yu%ce soyumun sag~lam temelleri u%stu%nde duran ben, s#unu bilmenizi isterim ki, kuru ve c#elimsiz bir tohum be- nim bu%tu%nlu%g~u%mu% bozamayacakt@r. Buna izin verilmeye- cektir. Hay@r! Tohum gu%nes#i asla go%remeyecektir! Bas#@n@ go%vdemden d@s#ar@ uzatamayacakt@r! Yu%zy@llara dayanm@s# olan ben, tohumun ag~@rl@g~@n- dan yu%z bin kat daha ag~@r olan ben, onu ag~@rl@g~@mla eze- ceg~im! Kapc#@g~@n@n ic#inden go%zu%nu% ac#ar ac#maz, kirecimi, kumumu, tozumu, bo%ceg~imi go%zlerine dolduracag~@m! Is#te ona ac@mas@z savas# ac#@yorum! Onu en ac@mas@z bombala- r@mla bombalayacag~@m. Bu serseri tohumu er gec# tu%kete- ceg~im! Tohumlar@n hepsi serserdir! Duyuyor musunuz?.. Hepsi serseri, hepsi to%re bilmez, hepsi aylak, hepsi es#k@- ya! Bir serseri es#k@yay@ yok etmenin gururunu o%mru%m bo- yu tas#@yacag~@m. Dedelerinin bas#aramad@g~@n@ ben bas#ara- cag~@m. C#evremede yeni seyircilerim olacak. Fakir fukara, eteklerime at@lan bahs#is#lerle sevinecek. C#evremdeki se- yircilerin o%nu%nde daha yu%zlerce y@l go%rkemli, gu%c#lu% ve tu%kenmez duracag~@m! Heey! Her sey! Go%k, ay, deniz, yag~- mur, gu%nes#, kus#lar, y@lanlar, c#@yanlar! Duydunuz mu be- ni? Tarih ic#indeki yerimi daha da sag~lamlast@rarak ben, hep yas#ayacag~@m!] Eg~lence du%s#ku%nu% ay, pelerinini omuzuna att@. Kendi- sine go%z k@rpan y@ld@zlar@ c#evresine toplay@p onlara yas#l@ duvar@n bos#lug~a hayk@rs#@n@ go%sterdi. Duvar, sog~uk gece- de, du%s#ku%n bir krald@ sanki. Ay gu%ldu%. Y@ld@zlar da gu%ldu%- ler. Eg~lenceli gecelerini su%rdu%rmeye gittiler. Duvar, c#ok uzaklardan gu%mu%s# tekerleki arabalar@n, gu%mu%s# c#@ng@rakla- r@n@ s#@ng@rdatarak, ordan oraya kay@p gittiklerini duydu. Ay, pelerinini bir kez daha savurdu. Pelerinin parlak yu%- zu%ne sar@nd@, beyaz at@n@ k@rbac#lad@. Yeniden y@ld@zlar@n. pes#ine du%stu%. Kendisine go%z k@rpan her y@ld@za, dinleyici- siz bir du%s#ku%n kral@n o%yku%su%nu% anlat@p onlar@ eg~lendirdi. Ay, her zamankinden daha hos#sohbetti. Tas# duvar kal@nt@s@, art@k yaln@z kendisinin duyabile- ceg~i bir sesle: [Ben], dedi, [hep yas#ayacag~@m!.] [Ala*eddin-i Keykuba*t babam@z@n diktirdig~i duvar bu] dedi yerli rehber kad@n. [Selc#uku dedelerimiz buraya ilk c#@kt@klar@nda bast@k- lar@ yer temel al@nm@s# olup, Ka*be d@var@ diye bilinmekte- dir. Ala*eddin-i Keykuba*t babam@z, kalesini yapt@rmadan, yazl@k saraylar@n@ kurdurmadan o%nce ve Bizansl@y@ bura- lardan su%ru%yu%p c#@karmas@yle dikilmis# bulunmaktad@r ve ka*fir Bizansl@ buralarda oturmakta bulunmakta idi. Ka*- fir B@zansl@ oturmakta bulunmadan o%nceleyin de, haydut- lar her yan@ sarm@s# bulunmakta idi. Haydut bas#@n@n at@- n@n nal izidir diye so%yledikleri izin, naha is#te, u%stu%nde durdug~u s#u kayadan sonra, ilkin bu d@var buraya kurul- mus#tur. Ala*eddin-i Keykub*t dedemin ayag~@n@n tozunu ilk deg~dirdig~i yere kurbanlar kesilip bismillahlarla birlik temeli at@lm@s# olmakla, ben deyim dokus yu%z y@l, sen de bin y@l o%nce, bizim o%z toprag~@m@a lunuyordu ki, eni o zamanlar u%c# buc#uk metre idi, yu%k- seklig~i on u%c# buc#uk metre idi. Bir ucu tee s#u tepelere, o%te ucu tee uzak deryan@n bo%g~ru%ne dek dayanmakta idi. S#im- di, kadir mevla*m@n izniyle kars#@n@zda durmakta olan bu k@s@m@ en kavi k@s@m@ olup, durdug~u yerde go%c#mesinin ar- t@k mu%mku%nu% bulunmad@g~@n@ a*limler bize so%ylemektedir- ler...] Ac#@k yes#il renkli bir su%rgu%n, tas# duvar kal@nt@s@n@n ince c#atlag~@ aras@ndan bas#@n@ bahar gu%nes#ine uzatm@s#@. Su%rgu%nu%n ucunda iki yumus#ak, yuvarlak, diri ve gu%lec# yaprak, rehber kad@n@n anlatt@klar@yla pek az igilenen gezginlere bak@yordu. Onlar@ tan@maya c#al@s#yordu. Yap- raklar, usul usul esen bahar yelinin alt@nda k@p@rdan@yor, her k@p@rdan@s#larda c#atlag~@n derinlerindeki ko%kleri bi- raz daha gu%c#lenip kal@nlas#@yordu. Su%rgu%nu%n kal@nlas#an ko%klerinden gu%c# alan yapraklar, gezginlere el sall@yor, on- lar@n durag~an, donuk seyirci o%zelliklerini uyan@k bir ilgi- ye do%nu%s#tu%rmeye c#al@s#@yordu. Gezgin toplulug~u, rehber kad@n@n duvar c#evresinde bir eski c#ag~ bu%yu%cu%su% gibi do%nenmesine, ag~z@n@n ko%pu%r- mesine s#as#k@n bak@yor mavi plastik ayakkab@lar@n@ f@st f@st duvar@n dibine su%rtmeleriyle eg~lenip gu%lu%s#u%yorlard@. Ic#lerinden tarihe biraz ilgi duyanlar@ ellerindeki, gezgin- ler ic#in haz@rlanm@s# ku%c#u%k ve ucuz bilgi dag~arac@klar@n@ di- dikleyip, sayfalar aras@nda Selc#ukular bo%lu%mu%nu% bulma- ya c#abal@yorlard@. Bas#@n@ duvar c#atlag~@ndan gu%nes#e uzatm@s# taze su%rgu%n, gezgin grubunun az berisindeki ku%c#u%k bir c#ocukla go%z go%- ze geldi. C#ocuk, tatil gezginine benzemiyordu. C#elimsiz, kuru omuzlar@n@n u%stu%nde ku%c#u%k bir sand@k tas#@yordu. Sand@g~@ ikide bir yere indirtip, ic#inden o%zenle birtak@m aletler c#@karan ve bunlar@ birbirine ekleyen ya da birbi- rinden ay@rarak durmadan c#evrenin filmin c#eken bir gez- ginin ard@nda, tetik duruyordu. Yapraklar@n tam da, bakt@klar@ s#eyin bu%tunu%nu% kav- rayamayan seyircilere kars@ h@rc#@nlas#t@klar@ and@. C#ocuk, sand@ktan c#ok, rehber kad@n@n hareketsiz bir tas# y@g~@n@ ic#in onca didinmesinden ve ard@nda bekledig~i gezginin bo%yle bir y@k@nt@ ic#in bu kadar c#ok alet kullanmas@ndan yorulmus#tu. Bak@s#lar@, bu%tu%n bu olanlar@n d@s@nda, genc#, diri, gu%lec# ona gu%nes#in yak@c@l@g~@n@ unutturacak bir s#ey- ler bulma pes#indeydi. Genc# su%rgu%nu%n yapraklar@n@ o s@ra go%rdu%. Yapraklar ona gu%lu%msediler. Yanlar@na c#ag~@rd@lar. C#ocuk, tas# duvar@n aras@ndan kendine el eden su%rgu%ne dog~ru ancak iki ad@m atabildi. Rehber kad@na: [Bak teyze, bir dal. Onu da anlat] dedi. Rehber kad@n, pek az deg~is#iklikle s@k s@k yineledig~i so%ylevine ve lastik pabuc#lar@n@ duvar@n dibine su%rt- meye ara verdi. Duvarla ilgili olarak so%ylenebilecek her s#ey u%stu%nde kendinden gayr@ kimsenin hakk@ olmamal@y- d@. Kendinden gayr@ kimsenin, duvarla ilgili olarak hic# bir s#ey bilmemesi gerekirdi. K@skanc#l@kla, c#ocug~u hemen du- var kal@nt@s@ndan beri itti. Duvar c#atlag~@ndan d@s#ar@ uza- nan su%rgu%nu% kendisinin de ilk kez go%rdu%g~u%nu% belli etmedi. Gezginlerin, duvar u%stu%ndeki eksik bilgisinden kus#kulana- caklar@n@ du%s#u%nerek, rehberlik so%zlerine hemen yeni bir parantez ac#t@; yeni bir bo%lu%m ekledi: [Mukaddes dald@r. Yu%z y@lda bir c#@kar. Yazlar@, k@z- g@n gu%nes#e dayanamay@p kurur. Yes#iliken dala dokunan sevaba girer. Varl@g~@, sag~l@g~@ artar. Dal genc#lig~ini sag~- l@g@n@ ona elini su%renlere gec#irir. Buyrun su%ru%n... Buyrun su%ru%n...] dedi. Elini dala su%rdu%. Dudaklar@n@ k@p@rdatt@. Duas@n@ bi- tirince yu %u%nu% s@vazlad@ ve: [Dala elini su%ren dibine ka*g~@t para ats@n. Daldan al- d@g~@n@ o%desin,] dedi. [Buyrun at@n...] Yerli gezginlerden biri, kad@n@n so%ylediklerini yaban- c@ gezginlere aktarmaya c#al@s#t@. Gu%nes#in alt@nda c#at@r c#a- t@r c#at@rdayan ve dumaks@z@n yap@s@nda en bu%yu%k bir canl@y@ bar@nd@rmayacag~@n@ hayk@ran; halk bahc#elerinde bulduklar@ her yu%kselti u%stu%ne c#@karak hep ayn@ konu u%s- tu%ne hep ayn@ so%ylevi veren go%nu%llu% so%ylevciler gibi, sa- dece bunu hayk@ran kuru bir tas# duvar@n aras@ndan, na- s@l olup da taze bir su%rgu%nu%n f@s#k@rd@g~@ gezgin grubunu c#ok k@sa bir su%re du%s#u%ndu%rdu%. Ic#lerinden biri: [Ne dal@ bu?] diye sormay@ ak@l etti. Fakat gezginlerden c#og~u rehber kad@n@ nas@l anlama- d@larsa, kad@n da bu soruyu anlayamad@. Soru yan@ts@z kald@. Gezginler, rehber kad@n@n bu%tu%n anlatt@klar@n@ hic# anlamam@s# olsalar da, eski kal@nt@lar@ gezdirelere para verilmesi gerektig~ini o%g~renmis#lerdi. Ama bu kal@nt@lar ic#inden f@s#k@rm@s# dallar, su%rgu%nler ic#in bir o%deme yap@l- mas@ gerektig~ini bilmiyorlad@. Bu yu%zden, kendilerini gezdiren kad@n@n ezberine katt@g~@ yeni bo%lu%m de, bu ilk ad@mda o%dentsiz kald@. Rehber kad@n, go%zlerini k@s@p su%rgu%ne bakt@. Su%rgu%- nu%n her an eski duvar@ c#at@rdatt@g~@n@ biraz daha c#at@r- datt@g~@n@ duydu. Kendi geleceg~ini bir kez daha gu%encesiz go%rdu%. Hemen f@rdo%ndu%. Gezgin kad@nlardan birinin gu%vencesiz g~inden bir iplik kopard@. Seg~irtip iplig~i su%rgu%ne bag~lad@. Gezginlerden daha c#ok ilgi duydu su%rgu%ne: Su%rgu%nu%n ad@- n@ [adak otu] koydu. Oysa duvar, kad@n@n su%rgu%nu% c#ekip ko%ku%yle birlik yo- lacacag~@n@ unmus#tu. Rehber kad@n@n duvar@ da, kendisini de en kestirmeden kurtarmay@ ak@l edemeyis#ine c#@g@nlar gi- bi o%fkelendi. O denli o%fkelendi ki, u%st tas#lar@ndan birini c#atlat@p su%rgu%nu%n tepesine f@rlatt@. Su%rgu%n her an bek- ledig~i, ama zaman@n@ tam kestiremedig~i bu darbeyle sar- s@ld@. Duydug~u ku%c#u%k bayg~@nl@g~a yenilmemek ic#in, ko%ku%- nu% c#atlag~@n dibindeki nemli toprag~a biraz daha dald@rd@. Ko%ku%nu% dald@rd@kc#a gu%cu% art@. Boynunu kald@rd@. Yap- raklar@n tozunu silkeledi. gu%nes#e ac#t@. Ha*la* kendisine bakmakta olan c#ocug~a yeni- den gu%lu%msedi. O zamam c#ocuk da su%rgu%ne gu%lu%msedi. Az o%nce yabanc@ gezginlere, rehber kad@n@n anlatt@klar@n@ kendi dillerinde aktaran adama bak@p durdu: [Bu dal bu%yu%r mu% orada, amca?] Adam, gezgin olman@n kos#ullar@ndan yorgundu. Iyi bir gezgin olmak ic#in gerekli her s#eyi t@pat@p yapmaktan yorgundu. Kale duvarlar@, burc#lar, hanlar, hammamlar; her- kes gittig~i ic#in kendisinin de gitmek zorunlug~unu duydu- g~u her yer; sonra gezginlere gezgin es#yas@ satan du%kka*n- lar, gezginlere gezgin yemekleri sunan lokantalar ve gez- ginlerden gezgin hayranl@g~@ ile gezgin zenginlig~i isteyen her s#eyin yu%ku%mlu%g~u%nden yorgundu. Bir tas# duvar ara- s@ndan f@s#k@rm@s# herhangi bir su%rgu%ne duyulmayacak ilgi- nin, gezgin olmay@ zedeleyecek bir yo%nu% yoktu. Bundan vazgec#ebilirdi. Kural d@s#@ say@lmazd@. Hele eli yu%zu% kirli ve gezgin c#antas@ tas#@yan bir c#ocug~un sorusuna kars#@l@k vermemenin kural bozucu hic# bir yan@ yoktu. Tam kars#@t@. Iyi bir gezgin olman@n kos#ullar@ndan biriyidi bu; kirli c#o- cuklara takma bir gu%lu%msemeyle bakmak, onlar@ ne denli sevdiklerini belli etmek ve onlarla asla yak@ndan konus#- mamak. Ama bu gezgin, hallk@yla bu%tu%nles#meyi seven bir gezgindi. O sevgisinden o%tu%ru% c#ocug~un sorusunu kars#@l@k- s@z b@rakmad@. Yan@ndan yu%ru%yu%p gec#erken: [Bilmem] dedi, [belki bu%yu%r, belki bu%yu%mez]. C#ocuk, su%rgu%ne, onun gu%nes#e do%nu%k dirilig~ine bakt@. Su%rgu%nu%n bu%yu%yeceg~ini, bu%yu%yu%p tas# duvar u%stu%nde bol yaprakl@ bir ag~ac# olacag~@n@ du%s#ledi. Ama ag~ac@n toprag~a eg~ik mi, yoksa dikey mi duracag~@n@ kestiremedi. Rehber kad@n, gezginleri, Alaeddin Keykubat dedesi- nin ilk su ic#tig~i ku%pu% go%stermek u%zure, tas# duvar@n kuzey yo%nu%ne itti. Zihninde, bundan sonraki gezginlere vereceg~i yeni bilgileri gelis#tiryordu. Tas# duvar, dibindeki tozlara gezginlerin pof pof att@klar@ bir liralara, ikibuc#uk lirala- ra ikircikli bak@s#larla bakt@. Sonra, rehber kad@n@n ard@n- dan bag~@rabildig~i denli yu%ksek bir sesle bag~@rd@: [Nanko%r!] Kad@n bu hayk@r@s#@ duyamad@. C#ocuk yu%ku%nu% tas#@d@g~@ gezginin ard@nda, duvar@n ku- zeyine dog~ru uzaklas#@rken do%nu%p do%nu%p, duvar c#atlag~@n@n aras@ndan kendisine el sallayan su%rgu%ne bakt@. Su%rgu%n ona usulca f@s@ldad@: [Birkac# y@l sonra yine gel]. C#ocuk, su%rgu%nu%n f@s@lt@s@n@ duydu. Bas#@n@ sallad@: Su%r- gu%ne so%z verdi. Su%rgu%n c#ocug~un kendi o%zgu%rlu%g~u% ile geleceg~i gu%nler ic#in haz@r etti kendini. Gece gu%ndu%z uyumad@. Tetikte durdu ko%ku%yle her dakika toprag~@ daha derin kazd@. C#at- lag~@n dibindeki ince toprag~@ ve ondan sonraki tas#@ delip daha derinlere indikc#e go%vdesinde yeni su%rgu%nler uc# ver- di. Kal@nlas#t@. Sog~uk k@s# gu%nleri ic#in koltuk altlar@nda be- sin biriktirdi. Biriktirdig~i besin torbalar@yle tas# duvar@n bo%g~ru%nu% zorlad@. Her zorlay@s#ta tas# duvar ac@s@ndan k@v- rand@. Gu%cu%nu% tu%ketti. Sonunda and@za o%ru%mceg~i elc#i go%n- dermek istedi. Fakat o%ru%mcek, daha ilk and@z filizi c#atla- g~@n arasz@ndan bas#@n@ gu%nes#e uzatmaz gebe karn@n@ ic#ine c#ekmis#, su%rgu%nu%n ucuna tak@g~@ ag~ iplikc#ig~i d@s#ar@ uzatm@s# ve iplikc#ik onu c#oktan c#ekip d@s#ar@, uzaklara go%- tu%rmu%s#tu%. Tohumla o%ru%mceg~in, uzun bir birlikteliklig~i iz- leyen ayr@l@klar@ bu denli yal@n ve k@sa bir to%renle olmus#- tu. Tas# duvar, o%fkesi, kendi so%ylev gu%ru%ltu%leri ve zorba c#at@rt@lar@ aras@nda o%ru%mceg~in gidis#ini duyamam@s#t@. Tas# duvar kal@nt@s@, bu kez ac@ ac@ du%s#u%ndu%. Daha iyi du%s#u%nebilmek ic#in c#ubug~unu yakt@. Ama ilk nefeste t@- kan@r gibi oldu. Bog~uk bog~uk o%ksu%rdu%. Gu%c nefes al@yor- du. Ko%kten c#@kan yeni su%rgu%nler nefes borular@na, kas#@k- lar@na, kemiklerine bas@nc# yap@yordu. C#ubug~unu acele so%ndu%rdu%. O%ksu%ru%g~u%nu% engellemek ve birazc@k olsun rahat nefes alabilmek ic#in kendini c#at@rdatt@. C#at@rdat@p go%vde- sinde yeni yar@klar ac#t@. O zaman su%rgu%n c#atlag~@ da ge- nis#ledi. Yeni su%rgu%n uc#lar@ hemen bas#lar@n@ genis#leyen c#atlaktan d@s#ar@, gu%nes#e uzatt@lar. Ac#@k havada o%zgu%rce, di- rice gerindiler. Kaslar@n@ oynatt@lar ve c#atlag~@ biraz daha genis#lettiler. Ko%k, su%rgu%n uc#lar@ arac@l@g~@yle biraz daha kal@nlas#@p gu%c#lendi. Temel tas#lar@n@ biraz daha zorlad@. Tas# duvar kal@nt@s@, oldug~u yerde salland@. Iyice c#at@rda- y@p kag~s#@d@. Temelindeki en iri tas#lar@n du%zensiz parc#ala- ra ayr@ld@g~@n@ duydu. Hic#k@rd@. Sakal@na tutundu. [Hac@ Osma*n-@ Vel@*nin mu%barek ad@na kad@r mevla*- m@n ihsan buyurdug~u tohumdan olmus#tur bu ag~ac#] dedi rehber kad@n c#eversindekilere. [Ala*eddin-i Keykuba*t dedemizin ahfad@ndan Hac@ Os- ma*n-@ Vel@* efendimiz bir gu%n buralarda gezinirken ken- disine go%kten bir nu*r inmis#. Nu*run ic#inden bir huri c#@k- m@s# ve huri Hac@ Osma*n-@ Vel@* efendimize: - Ey Hac@ Osama*n-@ Vel@* sen ki bu%yu%k soydan gel- mesin. Fukara kullar@n@ giydirdin, ac# kullar@n@ doyurdun, yorgun yolcular@ evinde konuk ettin, yat@rdan. Dam alt@n- da serinlettin. Amma vela*kin bir ag~ac# dikmedin. Yar@n seni bulamayacaklar@ du%s#tu%medin. Yar@n seni bulama- yacak @rak yol yolcular@n@n nerde serinlenip hangi dal al- t@nda dinleneceklerini akletmedin. Ihsan@n@ tam eyle ki, yar@n her kim ki ad@n@ anar, hay@rla ans@n. Hay@rla an@p sana dileg~ini ulats@n. Ulanan dileg~i duy. O%te du%nyada da vecibesini yap, buyurmus#. Derken efendim nu*r u%stu%ne binip yeniden go%g~e uc#- mus# huri. Hac@ Osma*n-@ Vel@* babam@z, rivayete go%re, is#te s#urda c#ak@l@p kalm@s#. Ne yapacag~@n@, ne edeceg~ini s#as#@r- m@s#. Alt@ rekat namaz kilm@s#. Namaz@ tamam edip kadir mevla*ma seslenmis#: - Ey kadir mevla*m! Bu bana go%nderdig~in nedir? In midir, cin midir? Yoksa ben erdim mi? diye suval eylemis#. Suvaline cevap bekleriken bir de ne go%rsu%n? Diken bitirmeyen toprakta, tam da bastig~@ yerde bir de ne go%rsu%n? Diken vermemis# mi bu kadir mevla*m@n cevab@d@r. Su%rgu%nu% her aks#am, her sa- bah sulam@s#. Sulay@p bu%yu%tmu%s. Og~ullar@na da vasiyet et- mis# ki, her kim derdine deva, hastal@g~@na s#ifa bulmaz, gel- sin ag~aca yalvars@n. Ag~ac# mukaddestir, demis#. Ag~aca yal- var@p, u5stu%nden bir bez kopars@n, ona bag~las@n. Dileg~ini ermis# baban@z@n ruhuna ulats@n. Bana bu ag~ac@ ihsan eden kadir mevla*m, bedim vas@tamla kullar@n@n dertlerine s#ifa bulmas@n olamaz demis#.] Kad@n bas#@na ac@ yes#il renkte bir naylon es#arp bag~la- m@s#t@. S@r@m gibi uzun, kara kuru, ag~ac@n yan@bas#@nda du- ruyor, hic# inis#i c#@k@s#@ olmayan bir sesle konus#uyordu. Is#- sizler, borc#lular, c#ocug~u olmayan kad@nlar, og~lunu gelinin- den sog~utmak isteyen kaynanlar, kaynanas@n@n dilini bag~lamak isteyen gelinler, c#ocug~unun ishali dursun iste- yen analar, beli ag~r@yan nineler, dizi ag~r@yan dedeler, ka- rasevdal@ delikanl@lar; c#evredeki bu%tu%n ko%ylerden, kasa- balardan bo%lu%k bo%lu%k gelen; kad@n@ ve erkeg~i ayr@ gelen bu%tu%n bu dertli toplulug~u, gu%n boyu ag~aca bezler, iplik- ler bag~l@yor, ag~ac@n c#evresinde halkalan@p halkalan@p da- g~@l@yordu. Rehber kad@n birden uzam@s# ve bo%yle o%lc#u%su%z uzama- n@n sonucu, ko%ku%nden yeterince beslenemeyerek kuruyup kalm@s# bir dald@ sanki. Ag~z@ da bir c#izgiyi and@r@yordu. Kus#ku ile du%s#manl@g~@n, o%dleklike sald@rganl@g~@n c#arp@s#t@g@ kemikli bir yu%zu% vard@. Bu yu%zu%n alt yan@n@ nerdeyse bo%- len ag~@z c#izgisi su%rekli olarak ayn@ so%zleri f@s@ld@yordu. Ag~a- c@n dibine konmus# bir konserve kutusuna c#ak@l@ go%zleri, yu%reg~inin c#orakl@g~@n@ gizliyordu. Konserve kutusu, aks#a- ma dog~ru yar@s@na dek bozuk paralara dolmus# oluyordu. Gu%n bat@mlar@nda dertli kalabal@g~@n@n ard@ kesilince, ka- d@n hemen yere bag~das# kuruyor, teneke kutuyu o%nu%ne bos#alt@yordu. O zaman, yakalad@g~@ av@ kapt@rmamak ic#in bu%tu%n kaslar@n@ germis#, kendisini ve av@n@ savunmaya ha- z@r bir hayvan@ and@r@yordu. G@rtlag~@ndan nerdeyse bir hi- r@lt@ bos#an@yor ve kad@n bu h@r@lt@lar aras@nda bozuk para- lar@ acele acele say@yordu. Sayd@g~@ paralar@n bu%yu%k bo%lu%- mu%nu%, koynunun ta derinliklerinden c#@kard@g~@ bir keseye dolduruyordu. Keseyi iyice du%g~u%mlu%yor ve yine koynunun taa derinliklerine gizliyordu. Kalan parlar@ avucunun ic#inde s@karak kalk@yor, bunlar@ az sonra anas@ Esma'_ n@n kucag~@na f@rlatmak, o%lu%mu% her gu%n geciken bu huy- suz, bu inmeli, kendisine bas#@ndaki s#u naylon es#arptan gayr@ nic# bir s#ey vermemis# anaya ilenerek bir tas c#orba pis#irmek u%zere ag~ac# olarak is#levinin bir duvar@ y@k@p da, bir dertil y@g~@n@n@n pac#avarlar@n@ dallar@nda tas#@maktan o%teye gidememesindeki hu%zu%nlu% o%fkeyi yas#@yordu. Henu%z genc# bir su%rgu%nken, s@k@s#t@g~@ yerde onu sec#meyi bilmis#, kendisine ilgiyle bakm@s#olan c#ocug~u du%s#u%nu%yordu. Adakc#@ kad@n@n anas@n@n verdig~i adla "adak ag~ac@"n@ gecenin bekc#ilig~ine b@rakt@g~@ bir aks#amu%stu%, yamac#lardan as#ag~@ bir yolcu indi. Genc#ti, yag~@zd@, elleri bu%yu%k ve gu%c#- lu%ydu%. Tek deg~ildi sanki. Binelerceydi. Bir duvar c#atlag~n- dan kendisine el sallam@s# genc# su%rgu%nu% arand@. Tas# duvar kal@nt@s@n@n yerinde, u%stu%ne c#es#it c#es#it ipler, bez parc#ala- r@ bag~lanm@s#, yapraklar@ yumus#ak ve yuvarlak, boyu k@sa, yap@s@ ince, ama ko%kleri kal@n bir ag~ac# go%rdu%. Ag~ac@n cev- resine iri tas# parc#alar@ dag~@lm@s#t@. Tas#lardan baz@lar@ c#ok- tan toza do%nu%s#mu%s#tu%. Iri do%rt ko%se duvar tas#lar@ndan ba- z@lar@ da c#ak@l tas#@ irilig~inde parc#alara bo%lu%nmu%s#tu%. Yolcu, ag~ac@n yapraklar@n@ o%rten, bu yapraklar@ ner- deyse go%ru%nmez k@lan pac#avra bollug~una bakt@. Ag~ac#, dal- lar@ndaki pac#avara y@g~@n@n@n alt@ndan ku%c#u%k bir c#ocug~un go%zlerini tan@d@. Ayr@ topraklarda, ama ayn@ h@zla birlik te bu%yu%du%klerini bildi. Sevindi. Ona, pac#avralara dolu kollar@n@ uzatt@. Dallara s@k@ s@k@ du%g~u%mlenmis# bez ve ip- likler nerdeyse bahar@n aks#am yelini kesiyor, sar@ c#ic#ek tozlar@n@n do%llenmesine engel oluyordu. Yolcu, kazmas@n@ toprag~a saplay@p bir an durdu. Ag~a- c@n tutsakl@g~@na bakti. Du%s#u%ndu%. Sonra dallardaki pac#av- ralar@ iplikleri, bez parc#alar@n@ du%g~u%mlerinden teker te- ker c#o%zmeye koyuldu. Her bir parc#ay@ birbirine dolas#t@r- mamaya ve ag~ac@n yeni su%rgu%nleri ucundaki sar@ c#ic#ek- lerin do%l yataklar@n@ incitmemeye o%zen go%stererek c#o%zme- ye koyuldu. C#o%zdu%kc#e parc#lar@, parc#alar@n dokunduklar@ iplikleri daha yak@ndan tan@d@. Bo%ylece, bu ipliklerin dokundug~u parc#lar@ bu parc#a- lar@n o%rdu%g~u% duvar@ y@kmak ic#in o da, kendi kavgas@n@n yollar@n@ o%g~rendi. Kulag~@, yuvarlak ve yumus#ak yaprak- lar@n esen yelde usul usul anlatt@g~@ duvar o%yku%s#u%nde ve bir tohumdan daha devingen oldug~unu bilmenin gu%veniy- le eg~ildi toprag~a; kazmas@n@ s@rtlad@. Trendeyim. C#ok sevinc#liyim. Bir trene bindig~im ic#in bo%yle sevinc#li olabileceg~imi sanmazd@m. Bu aks#amu%stu%, bir ara, iki gu%nlu%g~u%ne geldig~im bu kentte tutuklan@p alakonulmus#un duygusuna kap@ld@m. Sanki bir daha hic# evime, is#imin bas#ina tand@d@g~@m sokak- lara, caddelere do%nemeyecektim. Bu%yu%tmu%s#u%m. Trende- yim is#te. Tipi su%ru%yor. Ama art@k tipinin su%rdu%g~u%nden bile ha- bersizim. Oysa, az o%nce tek du%s#u%ncem buydu. Her s#ey be- ni bu du%s#uZ%nce ic#inde tutuyordu. Her yer dizboyu kar. Du%n kalkmas@ gereken uc#ak kalkmad@. O uc#ak bugu%n de kalk- mad@. Otobu%sler yollarda c#ak@ld@ kald@. Devletin ekipleri arac#lar@n@ homurdatarak ve g@c@rdatatak karla savas#maya gittiler. O%nce yak@nmlardan bas#lad@lar. Sonra daha uzakla- ra gittiler. O%nceki gu%n is#lerimi bitirmis#tim. Uc#ak biletim cebim- deydi. Birkac# saat sonra yeniden eski kabug~umda olacak- t@m. Kafamda her s#ey s@ral@ sekiliydi. Gu%ne nerden bas#la- yacag~@m@ bilecektim. Gideceg~im adresleri aramayacakt@m. Yol kavs#aklar@nda s#as#@rmayacakt@m. Yemek listelerine ba- k@p [Ne yesem?] diye du%s#u%nmeyecektim. Aks#amlar@, is#- yerleri kapand@ktan sonra ne yapacag~@m neyle vakit ge- c#ireceg~im diye bir sorunum olmayacakt@. Bu trene bir dog~u ilimizden bindim. Trende bile yer- bulma olanag~@ nerdeyse tu%mden ortadan kallm@st@. So- nunda kendimi bu yolcu treninin bir ko%s#esine atmay@ be- cerince, derin bir soluk ald@m. Hatta*, bulundug~um kom- part@mana biraz s@k@s#arak daha iki kis#inin bile yerles#e- bileceg~ini go%rmek beni s#as#@rtt@. Bas#ka zaman olsa, buraya art@k asla tek kis#inin bile s@g~amayacag~@n@ du%s#u%nu%rdu%m. Kompart@man, bu%tu%n o%tekiler gibi ag~@r kokuyordu. Ama s@cakt@. Kokuyu c#abuk unuttum. Kompart@man@n s@- cakl@g~@ndan oldukc#a bu%yu%k bir mutluluk bile duydum. Camdan uzag~@m. Kap@n@n yan@nday@m. Bu yu%zden d@s#a- r@n@n ayaz@n@ da c#abuk unuttum. Cam@n o%nu%nde yas#l@ bir adam oturuyor. Kars#@s@nda, orta yas#l@ bir adam uyuyor. Onun yan@nda bir kad@nla bir de k@z var. Pufbo%reg~i yiyorlar. Ben onlar@n yannday@m. Kars#@mda, yas#l@ adam@n yan@nda yas#l@ bir adamla bir de og~lu ya da torunu yerinde go%ru%nen bir delikanl@ oturuyor. Adam. sar@l@g~a yakalanm@s# gibi. Ince beyaz seyrek sakallar@, lekelere dolu safan sar@s@ bir derinin u%stu%nde tu%y gibi duruyor; sanki uc#us#uyor. Delikanl@, ara- da bir eg~ilip on bak@yor. Uyuyup uyumad@g~@n@, ya da o%lu%p o%lmedig~ini anlamak istiyor. Ellerini s@k s@k iki bacag~@n@n aras@na koyuyor, derin geriniyor; sonra yine b@rak@yor el- lerini. Ic#eri girince herkese bas#@mla sela*m vermis#tim. Sar@- l@g~a yakaland@g~@n@ du%s#u%ndu%g~u%m adamla uyuyan adam d@- s#@nda o%tekiler de bana bas#lar@yle sela*m vermis#lerdi. Cam o%nu%nde oturan yas#l@ adam, omuzlar@n@ dikeltmis#ti: [- Buyruuuun, buyrun!] demis#ti. Sesi, yas#@ndan beklenmeyecek denli gu%rdu%. U%stu%nde, modas@ gec#mis# tak@m bir elbise. Gri renkli c#irkin bir yu%n yeleg~in alt@nda kravat@ da go%ru%nu%yor. Kravat@ c#ok ince ve kirli. Sac#lar@ gu%zel ama. Uzun, parlak, dalgal@ beyaz. Go%zleri boncuk gibi. Burus#uk go%zkapaklar@ ve uzun kas#- lar@ alt@nda s@k s@k yok oluyor bu ku%c#u%k, boncuk go%zler. Bana bir ev sahibi gibi: [- Buyuuuun, buyrun!] delip yerinde dikelerek ge- ri oturduktan sonra, o%tekilerin hemen hepsi derin bir so- luk al@p vermis#lerdi. Beni sela*mlad@klar@nda sanki bir kurtulus#a ermis#lerdi. O%nce anlamad@m. Yad@rgad@m. Ge- nellikle, fazla s@k@s#mamak ic#in, belli say@dan sonra bir kompart@mana giren her yeni kis#iye can s@k@nt@siyle ba- k@l@r da ondan... Oysa burdakiler beni hic# de hos#nutsuz- lukla kars#@lamad@lar. Ic#imdeki k@vanc# duygusuyle, usulca kap@ yan@ndaki yere ilis#tim. Ic#eri girince, cam@n o%nu%ndeki ak sac@l@ beni en cos#- kuyla kars#@layan kimse olmus#tu dog~rusu. O%yle olmamas@ gerekirdi. Besbelli so%zu%nu% kesmis#tim. Bir s#ey anlatmakta oldug~u apac#@kt@. Hem de, anlat@lmakta olan@n yar@da ke- silmesinin suc# say@lbileceg~i bir tuktu vard@ anlat@s#@nda. Ama belli oldu: Du%s#u%nce zincirini koparamazad@m. Anlat- t@klar@n@ bozamazd@m. Ben oturur oturmaz, kald@g~@ yerden su%rdu%rdu%: [- ... Efendime so%yleyim, en c#ok kuru incir veri- yorlard@. Hem besliyor hem de s@cak tutuyordu. Hasta- lanmaktan c#ok korkar@m. O zamanlar daha c#ok korkar- d@m. Elden ayakatan du%s#erim de, is#-gu%c# kalakal@r diye... Eh, askersin de... Kim kime, dum duma... Bir hastalan@r- san, efendime so%yleyeyim, yandin!.. Ondan bir y@l o%nce ne yapt@m, biliyor musunuz? Iki kat@r@m vard@. Birini verdim askerlig~ime kars#@l@k. Katir c#ok la*z@md@. Iki kat@r veren hic# askerlik de yapmayabilirdi. Fakat ben, kat@r- lar@m@z@n anca birini verdim. O%tekini veremezdim. Ver- sem. iyice batar@m. Efendime so%yleyim, ertesi y@l bes# kat@r da versen art@k nafileydi ya... Bu%tu%n kat@rlar@n@ ve- renler, ard@ndan tek tek kendileri de al@nd@lar. Ben de gittim... Neyse kat@r@n biri kald@ hic# deg~il. Hos#, ona da bakamam@s#lar ben askerken. Ot yok yem yok, sap yok, saman yok... O%lmu%s# hayvan. C#ok ko%tu% oldum. Ne deyim size, evin es#ig~ine oturup ag~lad@m bile. Zaten deg~nek gibi kalm@s#@m. S#o%yle, hayali fener. Iste hep o kuru inciri ye- mekten. Ben buldum mu yiyorum. Has#lay@p veriyorlard@. Bazen yag~da da pis#iriyorlard@. Gu%zel de oluyordu. Sever- dim. Ondan daha kuvvet verilirse... Derken efendim, ben bir ishale yakalanay@m u%zerinize afiyet. Ard@ndan hadi c#evirdi mi dizanteriye. Art@k ifla*h olmam diyordum. O halde kac#ak koval@yoruz. Dizlerimde derman yok. Der- ken, bir gu%n ko%yu%n birine bask@m ki ben, bask@n yapt@g~@m@z leyeim. Sonra, bir de bakt@m ki ben, bask@n yapt@g~@m@z evlerden birinde kendimi bilmez yatmaktay@m. Orda du%- s#u%p kalmasayd@m, bunlar da bana bakmasalarm@s# gitmis#- tim canim... Sonra bo%lu%g~u%me kat@lay@m dedimse de, bo%lu%k nerde, ara da bul...] O%teki yolcular dinler go%ru%nu%yorlar, ama dinelemiyor- lar. Oysa anlatt@klar@ ne kadar ilginc#! Tatl@ da anlat@yor u%stelik. Bu uzun gece yolculug~u nas@l gec#er bas#ka? Kampart@mandaki herkes, benden c#ok o%nce binmis#ti trene. Belki u%c#, belki bes# saat o%nce. Yas#l@ adam@n anlat- t@klar@na ilgi duymamalar@na s#as#t@m dog~rusu. Benli oyali- yor. Ben sadece dinler go%ru%nmu%yorum, dinliyorum. Bo%y- lece zaman daha h@zl@ gec#iyor. Trende bir yer bulmaktan duydug~um sevinc# hemen azalmam@s# oluyor. Tek s#ey te- dirgin ediyor beni: Ak sac#l@ anlat@rken, kendi kendine bir soru sormas@ gerektig~inde, ya da bir s#eyin u%stu%ne dik- kati c#ekmek istedig~inde yan@nda oturan, sar@l@g~a tutul- mus# oldug~unu sand@g~@m yasl@ adam@ du%rtu%yor. Adamca- g~@z o zaman hafifc#e bir s@cr@yor, og~lu oldug~unu sand@g~@m delikanl@ da yerinden s#o%yle bir k@m@ld@yor her seferinde. Berikinin o%lmemis# oldug~unu anlay@p ic#i rahatl@yor, ama hasta adamcag~@z@n uyand@r@lm@s# bulunmas@na da can@ s@- k@l@yor. Bu durum s@k s@k yineleniyor. Delikanl@, galiba bir kez yer deg~is#tirmeyi denedi, fakat hem ak sac#l@n@n so%- zu%nu% kesemedig~i, hem de tu%y sakall@n@n her s@cray@s#tan sonra hemen yeniden o%lu%me ya da uykuya kaym@s# oldu- g~unu go%rdu%g~u% ic#in, bir aral@k bulup tassar@s@n@ gerc#ekles#- tiremedi. [- ...Derken efendime so%yleyeyim, Mudurnu'nun ora- larda bir kac#akla arkadas# olduk. Ben bo%lu%g~u% bulsam ka- c#ag~@ hemen teslim edeceg~im ya, vurur murur diye hic# belli etmiyorum. Sanki kendim de kac#akm@s#@m gibi ya- p@yorum. Adam beni s@rt@nda bile tas#@d@ nemela*z@m. O%y- le dermans@z kalm@s#@m can@m, ne diyorsunuz... Ikide bir oturu oturuveriyorum. Kac#ak, bas@yor bana ku%fu%ru% bir yandan, yine de b@rakm@yor, tas#@yor beni. Bo%lu%g~u%mu% ara- d@g~@m@ so%yleyemedig~im ic#in, ister istemez ko%yu%ne, evimin kap@s@na kadar go%tu%rdu% beni. Kat@ra nas@l ag~lad@g~@m@ o da go%rdu% yaa... Neyse, ben de onu az saklamad@m. Bo%lu%g~u% bulsam teslim edecektim tabi@*. Bulamay@nca, eh o kadar da kahr@m@ c#ekmis#, biz saklad@k bunu. Kac# ay sonra bo%- lu%g~u%n, ko%yu%n arkas@nda, Aktepe'de oldug~unu duydum. Ulan evi basarlar masarlar da... En iyisi, kus#an@p gittim. Giderken, bizim arkadas#a, mecburiyet oldu, so%yledim. Bo%yle, bo%yle ahbap, dedim. Kus#an@p gittim. Bo%lu%kte beni o%ldu%m sanm@s#lar. Art@k is#te laf kavuttuk. Ne deyim, o%le- bilirdim de can@m... - Yar@n ko%ye bask@n mask@n olur. Sen git. Ben de buyum demis#tim kac#ag~a. Sonra essahtan da bizim ko%ye bask@n ic#in emir geldi. Bizim evi bile bast@k. Bir yandan da diyorum, efendime so%yleyim, ister misin bu herif bana inanmas@n, ya da nas@lsa kendi evidir, basmaz en emniyetli yerdir, diye gitmemis# olsun? Ah@rlar@m@za ne dal@p c#@k@yoruz ya, ben- de hep kac#ag~@ bir ko%s#ede buluverme korkusu. Go%zleri de c#ak@r c#ak@rd@ bunun. Karanl@kta bile hemen belli eder kendini. Eh efendim, ne bileyim deg~il mi, kal@r kak@l@r da buralarda... Anama kas# go%z ediyorum. Gitti mi, deme- ye getiriyorum, anlam@yor. Gec# anlard@ rahmatli. Zaten go%zlerinden biri de iyi go%rmezdi. Eee o%teki, bizimki c#@- kamaz. C#@ksa da yu%zu% go%zu% du%ru%lu%; anlas#abilirsen anlas#. Herif yok, gitmis# neyse... Bir "ohhh" c#ektim efendi- me so%yleyeyim. Bizim damda, ah@rda ne yakalanmad@ ya, art@k nerde yakalan@rsa yakalans@n...Biz o gu%n o gece ko%yde tam dokuz kac#ak yakalad@k. Ic#lerinde bizimki de vard@. Bazen derim, efendime so%yleyim: -Ulan kac#ak olacag~@na kac#ak kovalasayd@n, senin de bir madalyan olurdu s#imdi...] Ben ak sac#l@n@n anas@ndan daha ko%ru%m anlas#@lan. Bu- raya kadar adamcag~@z@n yakas@nda sallanan madalyay@ go%rmemis#im. Oysa k@l@g~@n@, k@yafetini iyice go%ru%p anlam@s#- t@m. Sanki koca madalya go%ru%lmez mi? Demek rozet, du%g~- me falan go%ru%r gibi bakm@s#@m koskoca madalyaya... [- Haaa, bize o%nce bu madalyay@ vermediler. O%yle s#@rp diye verdiklerini sanmay@n can@m! O zamanlar, Kur- tulus#'tan sonra ko%yu%n ic#inde tella*l dolas#t@yd@. S#u s#u za- manlarda askerlik yapm@s# olanlar kumandanl@g~a gidip, s#u s#u kadar da bir para verip taltifnamelerini als@nlar diye. C#ok bi para deg~ildi ama, c#ok kimsede o bile yoktu. Ben- de de pek yoktu ya, bizimki heveslendi. C#ok istedi bu ka*ad@ alay@m. D@rd@r@ndan kurtulay@m diye gittim. Biz de efendime so%yleyim, is#te bo%ylece pulu bast@r@p ka*ad@ alm@st@k o zamanlar. - Ne is#e yarar bu ka*at? demis#tim. Kald@r@p atm@s#- t@m sand@g~@n go%zu%ne. Unutup gitmis#tim bile. C#ok k@zm@s#- t@m fakat. Taltifna*menin bir bu%ku%lu% ka*at olacag~@n@ ne bi- leyim? Kafas@zl@g~@ma o%fkeleniyordum. Gidip almayanalara imrenmis#tim. Onlar@ c#ok takdir etmis#tim. - Bilsem gitmezdim!.. Bo%yle o%fkeli o%fkeli dolan@yorum ko%yu%n ic#inde. Neyse efendime so%yleyim, zama gec#ti de o%fkem yat@s#t@yd@. C#ocuklar arada bir derlerdi: -Baba s#u ka*at sef@l oluyor suralarda. Bir gu%n kay- bolup gidecek... - Giderse gitsin, derdim ben de. Bir seferindee bizimki hatta*: - Efendi, kurdelesi ne solmus#. C#o%zu%lu%p dag~@lm@s#. Ne olacak bu? demisti de sand@g~@ yerles#tirirken; - At gitsin! demis#tim ben de, efendime so%yleyeyim, iyi ki atmam@s#. Ondan sonra ug~ras# dur. Ispat et ki, s#u za- man s#urdu, s#urdu savas#t@n. - Kuru madalya, n'olur, dediydim. Maas#a bag~land@k halbukiyse. U%c# ayda bir gidiyorum. param@ al@yorum. Memurlar hemen yap@veriyorlar is#imi. Siz bile s#imdi, bana bak@yorsunuz: -Efendi amca buyur, deyip yol veriyorsunuz. En bas# ko%s#eye oturtuyosunuz. Ne deyim, mahcup ediyorsu- nuz. Gerc#i efendime so%yleyeyim, ben de hak etmedim de- g~il. Ettim hak. Etmeyenler de alm@s#lar ya, sen nerden bi- lecksin? Yar@n o da biner trene, onun da o%nu%nde eg~ilir- ler. Onu da bas# kos#eye oturturlar sizin bana yapt@g~@n@z gibi. Ne diyorum can@m, kul deg~il miyiz, bilemeyiz. An- layamay@z. Arada kimlere k@smet olmad@ bu madalyalar, u%c# ay@l@klar... Gerc#i, yine de olsun. Bana da k@smet olma- yabilirdi, efendime so%yleyim, ben de kaynar giderdim, gidenler olmad@ m@? Bu%tu%n trenlere bedava biniyorum. Binip oraya gidi- yorum, binip buraya gidiyorum. Evvelsi hafta tam iki se- fer Eskis#ehir'e var@p geldim. Orada iniyorum, do%nene bi- niyorum. Bu yanda iniyorum, o%te yana gidene biniyorum. Kimse bir s#ey sormuyor. - Hani biletin? demiyor. Basamaklar@ c#@k@yorum. - Istikla*l Madalyal@, diyorum. Zaten is#te yakamda. Hemen kenara c#ekiliyorlar. S#o%y- le terbiyeli terbiyeli bas#lar@n@ eg~iyorlar. -Buyrun efendim. Buyrun efendim... deyip yol ve- riyorlar. Buyurup gec#iyorum. Bu%tu%n hatlara bindim efendime so%leyeyim, binmedimse binmedimse bir...] Ak sac#l@ konus#uyor. Memur biletleri go%rmeye geldi. Benimkini go%sterdim. O%tekiler daha o%nce go%stermemis#ler miydi, bilmem ki. Onlar da go%sterdiler. Ak sac#@, go%g~su%nu% ileri c#@kard@, durdu. Memur: [- Oooo beyamca, yine nereye] dedi. Bu tu%r bir soru ak sac#l@n@n can@n@ s@kt@. Ku%smu%s# gi- biydi. Boncuk go%zleri yuvalar@nda kayboldu. [- Tan@d@n demek beni?] dedi k@rg@nl@kla bo%bu%rlen- me aras@nda. [- Tan@maz olur muyum beyamca? Art@k insaf!] de- di memur. Sonra bizlere bakt@. Gu%lerek: [- Bu ay sekizinci], dedi. Omuz silkti. C#@kt@. Dog~rusu memurun davran@s#@n@ c#ok insafs@z buldum. Yu%zu%ne vurmayabilirdi. Bize ac#@klamayabilirdi... Ak sac# l@n@n hevesi kac#m@s#t@. Yine de konus#maya hemen bas#lar sanm@s#t@m. Bas#lamad@. C#ok yaz@k. Go%zleri c#ukurlar@na gi- rip c#@kt@ birkac# kez. "Puf" diye hafifc#e bir gu%ldu% sonra. Yan@ndaki delikannl@ya: [- Demek baban ha bu senin?] dedi. Delikanl@ bas#@n@ sallad@. [- Demek epey hasta?] Delikanl@ yine bas#@n@ sallad@. Yine kollar@n@ dizlerinin aras@na koyup c#ekti, gerindi. Kad@nla k@z@ pufbo%reklerini bitirmis#lerdi. S#imdi sak@z c#ig~niyorlar. Ak sac#@ arkas@na yasland@. Kars#@s@nda uyuyan orta yas#l@ adama bakt@. Uzun kas#lar@ c#abuk c#abuk inip kallkt@. Derken bana do%ndu%: [- Bu da hep uyuyor. Kac# saattie uyuyor], dedi. [Biz savas#@rken efendime so%yleyeyim, uyku-durak ne ke- lime, ohooo!.. Dog~ru du%ru%st yemek de yok. En c#ok kuru incir veriyorlard@. Bazen has#lay@p verirlerdi. Bazen yag~da da pis#irirlerdi. Hastalanmaktan c#ok korkar@m. O zaman- lar daha c#ok korkard@m. Biz bu kuru incirleri yiye yiye, efendime so%yleyeyim...] Tren bir yerde durdu. Ak sac#l@, trenin durdug~unu bi- le anlamadan so%zu%nu% su%rdu%ru%yor: [- Bir hastalan@rsan, ne diyorum can@m, yand@n... O zamanlar biz kac#ak pes#indeydik. Kat@rm@n birini daha o%nce vermis#tim ama, o%tekini de vermek istememis#tim. Hos#, iyi ki de vermemis#im... C#u%nku%, kat@rlar@n@ paralar@n@ verenler de sonunda...] Bir jandararmayla bir polis, [Destur destur] diyerek koridordaki yolcular@ aralay@p bizim kompart@mana bas#- lar@n@ uzatt@lar. Ortalar@na, ancak lise o%g~rencisi olabilcek yas#ta bir delikanl@y@ alm@s#lard@. Delikanl@n@n bir eli poli- sin o%teki eline bitis#ikti. Ellerinin birles#tig~i yerin u%stu%ne ceket gibi bir s#ey at@lm@st#@, ama anlad@m: C#ocuk polise kelepc#eliydi. Yu%zu% morarm@s#t@. Burnundan ince bir kan s@zmis#, dudaklar@n@n u%stu%nde kurumus#tu, Belki de buz tutmus#tu kan. Kan@n ne zamandan kald@g~@n@ anlamak gu%c#. Go%zleri c#ok k@rm@z@yd@ c#ocug~un. S#is#ti. Bir kis#inin hem ayakata duramyacak denli bitkin, hem de bo%yle dimdik olus#unu bir arada go%rdu%m ilk kez. Kitaplarda anlat@l@r da, insan tam go%zu%nu%n o%nu%ne getiremez. [Bitkin ama dik] denir. Bu go%vde de bitkindi ama, ona bo%yle dik bir go%ru%- nu%m veren, kaslar@n, kemiklerin d@s#@nda bas#ka bir s#ey ol- mal@yd@. Jandarmayla polis [Destur, destur] diye kalabal@g~@ yar@p bizim kompart@mana bas#lar@n@ uzat@nca, ak sac#l@ da hemen ev sahiplig~ini tak@n@p, [Buyruuun, buyrun] c#ek- mis#ti. Polis: [- S@k@s#@n ac@k hele. Bittik] dedi. S@k@s#t@k ama, u%c# kis#yi alacak kadar yer ac#@lmad@. Ak sac#l@ da, yeni gelenlerin bir tutukluya birlikte olduklar@- n@ anlay@p ko%s#esine c#ekildi. Bacaklar@n@ hemen hic# topla- mad@. Nedense, c#ocug~u ayakta b@rakacaklar@ndan kork- tum. Oysa olamazd@ bo%yle bir s#ey. Ya hep birlikte otu- racaklar, ya da oturamayacaklard@. Kalkt@m: [- Siz gec#in. Ben dinlendim] dedim. Sak@z c#ig~neyen k@z, iyice anas@na sokluldu. Anas@ di- yorum art@k. Her halde anas@d@r. C#ok benziyorlar. Anas@, uyuklayan orta yas#l@ adama pek sokulamad@. Benim yer veris#ime k@zd@. Ko%tu% ko%tu% bas#@n@ sallad@. Polis ve liseli c#ocuk nerdeyse kucak kucag~a s@k@s#t@lar kallt@g~@m yere. Babas@ sar@l@g~a yakalanm@s# sand@g~@m delikanl@n@n yan@na da jandarma illis#ti. D@s#ar@ c#ikmak istedim ama, kompar- t@man@n kap@ o%nu%nden gayr@ gidecek yer yok gibi. U%stelik de ak sac#l@, bu kez art@k boncuk go%zlerini tu%mden u%stu%mr c#ivilemis#: [- Biz candarmayken c#ok kac#ak kovalad@k...] diye veniden bas#lam@s#t@ so%ze. Anlatt@klar@n@ dizanteri oldum. C#ok kuru incir ye- Ne denir? Dinliyormus# gibi yap@yorum ben de. [- Bir sefrinde dizanteri oldum. C#ok kuru incir ye- meg~i yemis#tim. Askerlik bu. Ne verirlese onu yiyorsun. U%stelik kuru incir de, efendime so%yleyeyim, hem s@cak tutuyor, hem de besleyici. Kac#ak da koval@yorduk. Ne di- yorum can@m, her gu%n bir yere bask@n. Ben do%nmu%s#u%m hayali fenere. Bir seferinde, bask@n yapt@g~@m@z evlerden birinde bo%ylece du%s#u%p kalm@s#@m. Onlar bana bakmasalar- m@s coktan o%lmu%s#tu%m can@m. Bu madalyan@n yu%zu%nu% fa- lan da go%receg~im yokmus# o zaman. O%yle s#@rp diye de ver- diklerini sanmay@n!.. Ohooo, c#ok daha sonra. O%nce boru. gibi bu%ku%lu% bir ka*at verdilerdi. Kurtulus# ertesi. Hos# bu madalyay@ verdiklerinde de o%nce ne is#e yarayacag~@n@ an- lamam@s#t@m. Kanun c#@k@nca, efendime so%yleyim, go%tu%r- du%m ka*ad@m@ du bunu tak@verdilerdi yakama. Ben de di- yordum bizimkine hep: [At@ver gitsin...] Neyse, biz bun- lar@ tak@nd@k. Maas# da bag~lad@lar. Trenler bedava...] Jandarma, yorgunlug~undan s@r@l@p hemen eg~ildi ak sac#l@ya. Kesti so%zu%nu%: [- Her yere bedava m@?] [- Her yere bedava] dedi ak sac#l@, yan go%zle tutuk- luya bak@p. [- O%mu%r boyu mu?] [- O%mu%r boyu] diye kars#@l@k verdi ak sac#l@. [Hem istedig~in kadar git gel. Kimse sormuyor. Yol veriyorlar. Buyur ediyorlar...] Jandarma polise bakt@. Imrenerek konus#tu: [- Go%rdu%n mu%? Isan yabana atmamal@ can@m. Bir gu%n bir yerden yine de ses veriyor demek yapt@klar@n...] Bu kez polis sordu ak sac#l@ya: [- Siz de kac#ak tutumus#tunuz, o%yle mi? Tutup teslim verdiniz?] [- O%yle] dedi ak sac#l@. [Kurtulus#ta... Bizim kendi adamlar@m@z asker kac#ag@ idiler ya?...] [-Bizimki asker kac#ag~@ kovalamaktan daha beter] dedi jandarma. [Kars#@nda bir du%s#mun olur, deg~il mi ya? Savas#mak gerekir. Eh, savas#tan kac#an@ tutmak sevap. Biz seni niye tuttuk len, biliyor muyuz?] Du%rttu% lise o%g~rencisini. O%g~renci, - o%g~renci diyorum art@k-, bayg@nl@kla canl@l@k aras@nda: [- Size de bas#ka tu%rlu% bir madalya verirler can@m] dedi. Ak sac#l@ hemen onaylad@ tutuklyu: [- O%yle, o%yle... Elbet Istikla*l Madalyas@ vermezler, fakat, ne bileyim., o%nemine go%re, bas#ka tu%rlu% bir madalya verirler belki. Maas#a bag~lamaslar bile, bas#ka bi tak@m istifadeleriniz olur ilerde belki. Bizim oldu is#te c#ok s#u%- ku%r...] Birden sustu. Uzun du%s#u%ndu%. Jandarmayla polis de uzun uzun du%s#u%nu%yorlar. Derken ak sac#l@, bas#@yle tu- tukluyu go%sterip: [- Ne kac#ag~@y@m@s# bu?] diye sordu. [- Ne bileyim? Anars#ist kac#ag~@ diyorlar] dedi jan- darma silkinip. [O%yle deg~il mi len?] Dizini du%rttu% c#ocug~un. C#ocuk duymam@s# gibi durdu. Hic# kars#@l@k vermedi. Ak sac#l@, daha uzun du%s#u%ndu%. Yerin- de k@m@ldad@. Sonra dald@. Ince hesaplardan c#@k@p yeniden k@m@ldad@: [- Bunun ic#in sivillere bile para veriyorlar bugu%n, ya... Sizin is# daha iyi. Belki ilerde size bu%tu%n vas@talar be- dava olur. Belki, efendime so%yleyeyim, bas#kca iyi isti- fadeleriniz de olur. Benim kadar beklemezsinz de belki...] G@rtlag~@nda bir yutkunma oldu. Giderilmeyecek bir ac@l@k duygusunu bast@rmak isteyen dili, dudaklar@n@n u%s- tu%nde acele dolan@p eski yerine do%ndu%. [- Hem baksana siz kac#aklar@ trenle mirenle tas#@- yorsunuz... Bizse, ohooo.... Ne diyorum can@m, s#imdiki is#- ler hem daha kolay, hem rahat@, yarar@ daha bol...] Sar@l@g~a yakaland@g~@n@ sand@g~@m adam@n og~lu f@rlay@p kalkt@ yerinden. Beni itti, dis#lar@ c#@kt@. Jandarma, polis ve ak sac#l@, delikanl@n@n ard@ndan bakald@lar. U%stlerinde, sanki f@rt@naya gebe bir esinti doland@. Tutuklu da, bag~- r@n@ bu esitiye vermis#c#esine, ilk kez rahatc#a yasland@ ar- kas@na. Kelepc#esini o%rten ceketimsi s#eyi sallay@p yere du%- s#u%rdu%. Bu bir kaza m@yd@? Anlayamad@m. C#ocuk bak@s#@m@ go%rdu%. Gu%lu%msedi. Dudag~@n@n u%stu%ndeki kurumus# kan c#at- lad@ sanki. Trendeyim. Her yer c#ok ag~@r kokuyor. Kompart@man- lar kadar koridorlar da. Kafamda s@ral@ sekili duran her s#ey h@zla s@ras@n@ bozuyor. Bir yerlerden s@zan @slak sog~uk, yollar@n tipisini ve keski ayaz@ her an u%stu%me u%stu%me y@g~@yor. Do%no%p dolas#@yorum. Ilk girdig~im kompart@man- dan ic#eri bak@yorum ara s@ra. Tutuklu dineleniyor. Ak sac#- l@n@n konus#tug~unu go%ru%yorum. C#ok s@k@l@yorum. Sog~uk ve karanl@k beni yemesin diye, tutuklunun dudag~@nda bir gu%lu%semeyle c#atlayan kurumus# kan@ ic#imde gezdirerek, kanl@y@ ar@yorum. Onu gozden yitirmezsem, yol boyu bu treni ic#inde oldug~unu bilirsem, eninde sonunda bitecek, ama yine de uzun olan bu yolculug~a kolayca katlanabili- rim san@yorum. [Nanko%rler! Beni unuttular. Herkes beni unuttu. Kim- se beni anlamad@. O%zgu%r olal@m, o%zgu%r olsunlar, diye o%m- ru%mu% verdim onlara. Ne oldu? Hic# Art@k ne halleri var- sa go%rsu%nler. Onlar beni unuttuysa, ben de onlar@ unut- tum. Onlar@n yu%zu%nden bir gu%n bile o%zgu%r olamad@m. Bir gu%n izin vermediler o%zgu%r olmama. Ben onlara go%steri- rim! [Kar@m beni hic# anlamad@. Tiyatrolar@n ilk gecelerine go%tu%ru%rdu%m. C#aylara go%tu%ru%rdu%m. Gece kulu%plerine go%- tu%ru%rdu%m. Her seferinde yu%zu%mu%n derisi yere gec#erdi. Ya pabucunun o%kc#esi as#@nm@s# olurdu, ya sac#@ darmadag~@n@k. Eve do%nu%nce c#@k@s#@rd@m. Ars@zlas#@rd@! -- Verdig~in parayla bu kadar olur, derdi. Go%rgu%su%z. Ne so%ylesem para laf@ eder. Para laf@ et- meden konus#amaz. Do%rt c#ocuk dog~urdu. Do%rt c#ocug~umun anas@ oldu. Ne fayda? Bana lay@k olmay@ bilemedi. Ben de, do%rt c#ocukla birlik onun v@z@lt@lar@ndan kafam s#is#tik- c#e sevgililerime giderdim. Bir iki saatc#ik o%zgu%r olmak is- terdim. [Hic# bir sevgilim beni anlamad@. Istedig~im kad@n@ hic# bulamad@m. Hep ya aptal@na, ya isteksizine, ya dik kafa- l@s@na c#att@m. Biri olsun huyumca, suyumca gitmedi. De- g~erimi bilmedi. Derdime ortak olmad@. Biriyle ayn@ evde bile oturduk bir su%re. Beni rahatc#a bekleyebileceg~i bir evi vard@. Daha ne olsun? Deg~erini bilmedi. O da bas#ka tu%rlu% c#@kt@. Bakar@m, sabahlar@ koymus# kahvalt@y@ masa- ya, gitmis#. Ben uyan@nca, sevdig~im kad@n@ bas#ucumda go%r- mek isterim. Bu kad@n bunu hic# anlayamad@. Her sabah sekiz buc#ukta kap@y@ o%rtu%p gitti. On sular@nda uyan@rd@m. Bir de bakard@m, yapayaln@z bir evde, yapayaln@z bir ada- m@m. Bir gu%n dedim ki: -- Sabahlar@ ben uyurken neden c#@k@p c#@k@p gidiyor- sun? As#k bo%yle mi olur? Bir y@g~@n do%ku%ntu% laf etti: Is#e gitmek zorundaym@s#. Tam dokuzda imza defterine imza koymas@ gerekiyormus#. Yoksa is#inden c#@kar@l@rm@s#. Is#inden c#@kar@lmak istemez- mis#. -- C#@kar@l@rsan c#@kar@l. Ben is#inden daha m@ az o%nem- liyim? dedim. Bas#lad@ ucuz ucuz konus#maya: Gec#imden so%z etti. Ev kiras@ndan so%z etti. Bu kadar basit oldug=unu bilmezdim. Biz ona o%zu%rlu%k sunuyoruz, o kalkm@s# kiradan dem vu- ruyor. Bunlar@ dinleyecek adam m@y@m? Kar@mdan kurta- rabilsem, hemen orac@kta ev kiras@n@ verirdim. Ama ka- r@m bundan daha para du%s#ku%nu%. Hep, do%rt c#ocug~una para yetis#tiremedig~inden yak@n@r dururdu. Ne kazansam, elim- dekinin yar@s@na yak@n@n@ al@rd@. Kalan@yla ancak, hos#lan- d@g~@m bir kad@nla gu%zel bir lokantaya gidebiliyordum. Bir gemiye binip k@y@ k@y@ geziyordum. Kar@m, arada tuttururdu: -- Bir is#e gireceg~im. C#al@s#acag~@m. Sana minnet ede- ceg~ime hizmetc#ilik ederim daha iyi, diye bar bar bag~@r@rd@. O zaman do%rt c#ocug~a kim bakacak, kim onlar@n h@r- kas@n@, tulumunu o%recek, du%s#u%nmezdi. Beceriksizlig~inden habersizdir. Beni bo%yle yu%zu%stu% koydu. Triko atelyesi ac#- m@s#. Yar@n is#c#ileri grev yaparlarsa go%ru%r o. Ko%rdu% is#c#ileri sanki. Kar@m@n beceriksizlig~ini hemen anlarlar. Hos# onla- ra da bir s#ey anlatamad@m ya. O kadar so%yledim. Anla- salard@ s#imdiye c#oktan grev yaparlard@. Kar@m da atelye- yi kapamak zorunda kal@rd@. Aylar var, evde k@zarm@s# bir ko%fte yemedim. [Kar@m gibi, o sevgilim de anlay@s#s#@z@n biriydi. Ben ona o%zgu%rlu%kten so%z ediyorum, o bana evin kiras@n@ anla- t@yordu. Ben, ev kiras@ym@s#, kasap borcuymus#; bo%yle gu%n- lu%k s#eyleri dinleyecek adam m@y@m? Bana musluklar@n bo- zuldug~undan so%z ediyorlar. -- Aks#ama gelecek misin? diye soruyorlar. Ben ne bileyim taa o%g~lenden, aks#ama ne yapacag~@m@? [Bir otelin o%nu%nden gec#iyor oluyorsun. Bak@yorsun, bir tan@d@k c#ekip alm@s# seni ic#eri. Barda bir ic#ki @smar- lam@s#. Insanlar@m@z@ konus#maya dalm@s#@z. Kad@nlar da o%y- le gu%zelles#tiler ki son zamanlarda. Nerdeyse her masada bir afet. Eskiden, ben daha genc#ken, bo%yle diri diri k@z- larla dolup tas#mazd@ otel teraslar@, barlar@. Bazen ic#eri biri girerdi; su%klu%m pu%klu%m. Yan@nda da hep koruyucu- lar@ olurdu. O%yle ha deyince "Merhaba"y@, "Buyrun ye- meg~i birlikte yiyelim"i bast@ramazd@n. S#imdi o%yle deg~il ki. Ortal@k gardiyans@z k@zlarla dolu. Ama onlar da bu o%zgu%rlu%klerinin fark@nda deg~iller. Bazen go~zu~me kestir- dig~ime gidiyorum: -- Buyrun, yemeg~i birlikte yiyelim, diyorum. Art@k hangisi gelirse onunla gidiyorum. Gelenlerin de hep bir derdi olur. Bana ac#@lmak isterler. Ben onlar@n gu%nlu%k dertlerini dinleyecek adam m@y@m? Hic# anlamaz- l@g~a gelirim. Konus#turmam. Konus#tursam sonu gelmez. Bir seferinde bunlardan biri: -- Eee, bu%tu%n gece seni dinledik. Kafam@ s#is#irdin be! Yok ucuz naylon o%teberiye esir etmemeliymis#iz kendimi- zi, yok bilmem ne... Ben ipek don giyecek kadar o%zgu%r de- g~ilim. Naylon don giyecek kadar o%zgu%ru%m! demesin mi? Evet, k@zlar c#ok gu%zelles#tiler. Ama terbiyeleri noksan. Kar@m@ hic# adam edemedim ya, bunlar@ da edemedim. C#o- g~u, iki kez yatt@ktan sonra gebe kal@yor. Gebe kalmamak ic#in hic# bir s#ey yapm@yorlar. Para verecekmis#im de, c#o- cug~u ald@racaklarm@s#. Kendi elimle c#ocuk bog~duracak adam m@y@m ben? Gebe kalmas@nlar! Onlarla m@ ug~ras#a- cag~@m? Bas#kas@ndan gebe kals@nlar. Benim do%rt c#ocug~um vard@ zaten. Go%revimi yapm@s#t@m. [Bir seferinde bu k@zlardan birini c#ok sevmis#tim. On- dan c#ok hos#lanm@s#t@m. Elimden kac#@rmak istemiyordum. Yeniden yapayaln@z kalmak istemiyordum. -- Gebe kalacaksan yatmayal@m, bile dedim ona. Onca fedaka*rl@g~@ go%ze ald@m da ne oldu sanki? Su- rat@ma bir tokat as#ketti. Kap@y@ vurup gitti. Cehennemin dibine. C#ocuk olursa ben mi bakacag~@m? Onun iyilig~i ic#in so%yledim. O%zgu%rlu%g~u% elinden gitmesin istedim. Iyilikten anlayan kim? [Is#te o kad@n da, hani her sabah is#e giden, o da yal- n@z anlay@s#s#@z deg~il, ayn@ zamanda fas#ist ruhlunun biri c#@kt@. Son gidis#imde bana kap@y@ ac#mad@. Zili c#ald@m c#al- d@m; hic# oral@ olmad@. -- Pes#imde polisler var, dedim de, ona bile ald@rmad@. Ya arkamda polis olsayd@? Bence bu kad@n casustu. Onunla ayn@ c#at@ alt@nda nas@l oturdum, nas@l yatt@m ayn@ yatakta bilmem. Bir gu%n bir toplant@da rastlam@s#t@m. -- Kap@y@ neden ac#mad@n? diye yu%zu%ne vurdum. Ne pis#kinmis#! -- Sana ne? Ev benim deg~il mi? Ister ac#ar@m kap@s@- n@, istersem ac#mam, dedi. Kiray@ o%desem sesi c#@kmazd@ ama. Ne olacak, men- faat du%nyas@... U%st u%ste do%rt gu%n gitmedik, bo%yle yapt@. Iyi oldu. Beni yu%rekten sevmedig~ini anlad@m bo%ylece. Be- ni yu%rekten sevmeyenle benim is#im ne? Yu%reg~ine sansu%r koymus# meg~er, ne bilirim? S#uraya kadar evet, s#urdan sonra hay@r. [Hele o es#-dost!.. Hele o es#-dost!.. Ic#lerinde bir tane bile anlay@s#l@s@na rastlamad@m. Onlar@ birer ev faresi ol- maktan kurtarmak, o denli o%zgu%rles#tirmek @stedim. Biri anlamad@. Biri kafay@ c#al@s#t@rmad@. Kar@m eski es#yalar@m@z@ att@rm@yor. Ben de, bari es#- dost anlasalar; eski es#yalar@n ko%lesi olmasalar, diyorum. Bir arakadas#@m@n kar@s@ kocas@ndan bos#an@rken bu%tu%n es- ki-pu%sku%leri eskiciye vermis#ti. Satamad@klar@n@ kocas@na b@rakm@s#t@. Yeni evine yeni es#ylar alm@s#, eski evden de en gu%zellerini sec#ip go%tu%rmu%s#tu%. O kad@n@ hep go%zu%m tu- tard@ zaten. Yenilikc#iydi. O%zgu%r du%s#u%nceliydi. Bulus#urduk arada s@rada. Fakat bakt@m, beni aptal yerine koyuyor. Yedig~i karideslerin paras@n@ hep bana o%detiyor. Karides- leri hep ben o%dedim o gitti baskas@yla evlendi. O da nan- ko%ru%n biriymis#! Zaten beni hic# konus#turmuyordu. Hep kendisi konus#uyordu. Kurtuldug~uma sevindim bile. Insan es#ini dostunu aramaz m@? Ben de arad@m. Ic#im- den gelirdi. Kalkar, ic#imden geldig~i anda, bir gece yar@s@ kap@lar@n@ c#alard@m. Iki kadeh ic#kilerini ic#erdim. Iki ka- deh ic#kinin so%zu% mu% olur? Bir, bes# derken bakt@m, yavas# yavas# bunlarda bir surat. Kars#@mda esniyorlar, uyuklu- yorlar. Ay@p deg~il mi? Onlara ne o%nemli s#eylerden so%z ediyorum. Pazar hamallar@n@ kullanmamalar@n@, pazarda hamal tuttukc#a onlar@n, o%zgu%rlu%kleri ic#in ku%feleriyle Mec- lise yu%ru%melerine engel olduklar@n@ anlat@yorum. Sec#im- lerde hangi parti kazanmal@, onu bile so%yleyiveriyorum. Onlar da nanko%rlu%klerine doymas@nlar. Bu tan@d@klardan biri, bir gece, sabaha dog~ru ite kaka beni evlerinden d@- s#ar@ c#@kard@: -- Bir daha, geleceksen vakitli gel, vakitli git, dedi. Hepsi de tavuk gibi, gece yar@s@ olmadan yat@yorlar. Sabah saat sekiz olmadan kalk@yorlar. Hadi bakal@m, yol- lara du%s#u%yorlar. Sanki c#al@s#acaklar da memleketi o%zgu%r- les#tirecekler. Ben gu%nde iki saat c#al@s#@rd@m. S#urda burda iki so%ylev patlat@rd@m, memleket yerinden oynard@. Is# di- ye buna derim ben. Dostlar@mdan birine demedim de de- g~il: -- Su%mu%klu%bo%cek gibi nedir o, bu%tu%n gu%n planlar@n, projelerin bas#@nda? Hayat m@ seninki? dedim. Bana hep ekonomik raporlar verirdi. Ne zaman iste- sem gerekli bilgileri toplar verirdi. Zaten s@k s@k bu yu%z- den go%ru%rdu%m. Kac# y@ld@r tan@yorum. Onunla o%zgu%rce ko- nus#mayacag~@m da kiminle konus#acag~@m? Hay@r ama, so%y- lemeyeceksin. En yak@n dostuna bile iki yu%zlu%lu%k edecek- sin. Iki yu%zlu%lu%k edecek adam m@y@m ben? Dost gibi dost olsa, s#u kafay@ biraz c#al@s#t@rsa, davran@s#@m@n deg~erini bi- lirdi. Nerdeee... Memleket kendisi gibi enayilerle dolu ol- dug~u ic#in ben varm@s#@m zaten. Memleket onun gibi enayi su%mu%klu%bo%ceklerle dolu olmasaym@s#, bak bakal@m ben olur muymus#um!.. Su%ru%nu%rmu%s#u%m, su%ru%nu%r! So%zu%mona kac# y@ll@k dost. Nerdeyse su%ru%nmemi istiyor. Sonunda ard@ma polis bile takm@s#t@r bu benim. O gu%n c#ok kavga etmis#tik c#u%nku%. Bana: -- Bencil pezevenk! dedi. "Bencil" demeseydi yine hos#go%ru%rdu%m. Art@k hos#go%- remem. Adamdan sayd@k da, kac# y@l kar@s@na bile yan go%z- le bakmad@k. Bilseydim bo%yle diyeceg~ini, hic# deg~il kap@ arkas@nda bir kez o%perdim kad@n@. C#ok can@m c#ekerdi her zaman. S#eker gibi de bir s#eydi. [Benim as@l umudum c#ocuklar@mdayd@. Ama onlar da deg~erimi bilmediler. Teker teker hepsi beni b@rak@p, her biri bir bas#ka is#in, bir bas#ka du%s#u%ncenin pes#inden gitti- ler. Beni, kendi yetis#tirdiklerimin bile o%zgu%rlu%g~u%nu% doya doya go%rmekten mahrum ettiler. Bana, bunu tatma o%zgu%r- lu%g~u%nu% c#ok go%rdu%ler. C#ocuklar@m, daha ku%c#u%kken de hic# anlamazlard@ beni. Ikide bir okul taksidi, defter paras@, ciklet paras@ diye tuttururlard@. Analar@na so%ylesler ya. Analar@ her ay ber- berdeydi. Berbere gideceg~ine c#ocuklar@n@n kitab@n@, def- terini du%s#u%nseydi. Suc# bende mi? Hem sanki ayda bir kez berbere gidecek de ne olacak? Kus# mu konacak bas#@na? Iki gu%n bak@ml@, yirmi sekiz gu%n bak@ms@z. Yatag~a girer- ken bile ko%fte kokard@. [Bir gu%n, eskiden tan@d@g~@m bir kad@na rastlam@s#t@m. Gu%zel mi gu%zel, s#@k m@ s#@k. Mis gibi de kokuyor. Bakt@m, elleri yine o%yle, pamuk gibi. T@rnaklar@ ic# ac#@c@ bir boyay- la boyanm@s#. Bak@ml@ kad@nlara ayr@ bir du%s#ku%nlu%g~u%m var- d@r. Suyun hakk@n@ verir onlar. Dustan yeni c#@km@s# gibi- dirler hep. -- Hadi bir yere gidelim, dedim. O da beni hic# anlamam@s#t@. Yas# gittikc#e ilerliyor. Biz ha*la* o%zgu%rlu%k pes#indeyiz. Yar@n bu gu%nler de gider elden. O zaman o%zgu%r olmus#, kac# para? Anlamad@ beni: -- C#oktanf@r kar@n@ go%rmedim. Buyur hadi, size gi- delim, dedi. Bu kadar aptall@k kars#@s@@nda ne yap@l@r? -- Olmaz, bize gitmeyelim, de denilmez tabii*. Zaten benden c#ok kar@m@n tan@d@g~@. Vakit o%g~len. Du%s#u%ndu%m, aks#ama daha c#ok var. Hele o%nce bir bize gidelim de, sonras@ biraz da benim hu%neri- me kalm@s# art@k. Gittik. Bakt@m, ocakta bir paket makar- na has#lan@yor. Kar@m, ben eve do%rtmem sanm@s#. C#acuk- lara makarna yedirecek de mutfak paras@yle pabuc# ala- cak... Bilmez miyim onu ben? Usulca kulag~@na eg~ildim: -- Bir ko%fte yap@ver bari, dedim. Ne zaman bir yemek du%s#u%nsem akl@ma ko%fte gelir. C#ok severim de ondan m@, yemesi kolay gelir de ondan m@, bilmem. O%teki etleri kesmek ic#in k@rk saat ug~ras#@rs@n. Kasaba gitsen: -- Etlerin niye bo%ylesi sert yahu? desen, s@r@t@yor: -- O%ku%zler yu%ru%yu%s# grevinde. Durmadan yu%ru%yorlar. Etleri sinir tutuyor, sertles#iyor, diye kars#@l@k veriyor. Kar@m@n atelyesindeki is#c#iler grev yapacag~@na hep o%ku%zler grev yapt@ zaten. Ucu da hep bana dokundu. Ney- se, diyeceg~im, ko%fte iyi oluyor. Yuvarla yut. U%stelik ba- harat, tuz, biber; is#te art@k ne gerekliyse, o%nceden k@y- maya iyice bir yedirmis# oluyor kar@m. Uzun uzun yogur- tuyorum. Adamak@ll@ yog~rulmus#unu seviyorum. O gu%n de istemis#tim: -- Bir ko%fte yap@ver, demis#tim. Kar@m, o her zamanki anlay@s#s@zl@g~@yla: -- Evde k@yma yok, dedi. Og~lan@ kos#turup ald@rmas@n@ so%yledim. Hic# oral@ ol- mad@. Ama onun derdi ne, biliyorum ben. Beni kad@nla yaln@z oturtmayacak. Bu%tu%n plan@ o. Ille og~lan@n da pes#i- ne ben du%s#eceg~im. K@ymay@ kasaptan ben getirteceg~im. Og~lumda bari bana kars#@ biraz anlay@s# olsayd@, nerdeee... Kar@ma verdig~im mutfak hesab@ndan istemedim de, k@y- ma paras@n@ bile cebimden verdim: -- Kos# og~lum, s#urdan bir kilo k@yma kap da gel, de- dim. Konug~un yan@nda bana: -- Sabah defter paras@ istedim de, bes# param yok, de- mis#tin, demesin mi? S#eytan dedi, kald@r patlat s#u og~lana! Hergeleye bak. Bir og~luma bile cebimdeki paran@n hesab@n@ vermek zo- runda kal@yorum. Att@g~@m her ad@m@n, so%yledig~im her so%- zu%n hesab@n@ vermek zorunda kal@yorum. O%zgu%rlu%k mu% bu? [O%zgu%rsu%zlu%kten c#ekmedig~im kalmad@. Herkes o%zgu%r- lu%g~u%me engel olmaya c#al@s#t@. Bense hep o%zgu%rlu%k ic#in c#a- l@s#t@m. Kim bildi deg~erini? Kim anlad@? S#imdi s@k s@k hastalan@yorum. Geride kalan birkac# es#-dost gec#mis# olsuna geliyorlar: -- Gec#mis# olsun, pek u%zu%ldu%k, diyorlar. U%zu%lmek kac# para? Is# is#ten gec#tikten sonra? U%zu%l- du%klerine de inanm@yorum zaten. Hastalanan kendileri deg~il ki. "Gec#mis# olsun" demesi kolay. [Her yan@m anlay@s#s@zlarla dolu. Her yan@m nanko%r- lerle dolu. C#ok yaln@z@m. Issiz bir adaya c#ekileceg~im. Benimle gelecek anlay@s#l@ bir kad@n bulsam c#oktan gitmis#tim. Bulamad@m. C#ok yaln@z@m. AVRUPA'ya gideceg~im] Is#te dost, sen s#imdi beni bir go%ru%p gec#eceksin. Yar@n hic# tan@mamis# gibi olacaks@n. Onun ic#in bunu sana anlat- mak istiyorum. Anlatacaklar@m@ iyi dinle. Beni unut, ama, anlatacaklar@m@ unutma. Sorumu kars#@larsan, ic#imden bir uru c#@kar@p atm@s# olacag~@m. Deg~ilse, o%mru%m boyu karn@mda bu sanc@ ile ge- zeceg~im. O sanc@ s#imdi bak, nah s#uramda. Bag~@rsaklar@m@ kan@rt@p duruyor. Anlatmak ic#in seni sec#tig~ime s#as#ma. Bugu%n ic#in en iyisini yapt@g~@m@ san@yorum. Bu%tu%n onlar@ tan@yan birine anlatamazd@m. Art@k beni tan@yan birine de anlatamaz- d@m. Neden dersen, biz bunlar@, eg~risi dog~rusu, hep bir- likte, yas#ad@k. Salg@n gibi bir sanc@y@, bu sanc@m@ her an, her dakika bir bas#kas@na da bulas#t@rabilirdim. Sana bulas#- maz, c#u%nku% sen hastal@k ortam@ndan deg~ilsin. O zamanlar kentin tepesinde sanki kocaman; bu%tu%n evlere, caddelere, sokaklara, parklara ayn@ anda nis#an ala- bilen bir tu%fek as@l@yd@. Ya da s#o%yle anlatay@m sana: Bir el, go%kten durmadan dag~ gibi tas#lar yag~d@r@yordu insan- lar@n u%stu%ne. Tas#lar rastlayana rastl@yor, rastlamayan, ko- ca bir tas#@n tepesine du%s#ebileceg~i an@ bekliyordu. Kimile- ri, girebilecekleri en u%cra deliklere giriyorlard@. Sanki o deliklerin de bir tepesi yokmus#, o tepeden de ayn@ irilikte tas#lar yag~m@yormus# gibi... Kimileri de, ya gerc#ekten yi- g~it olduklar@, ya yig~it go%ru%nmek istedikleri ic#in, ya da ug~ras#lar@ kac#@n@lmaz bic#imde ortada dolas#mak, alanlardan gec#mek, caddeleri katetmek oldug~undan, o iri tas# yag~mu- ru alt@nda, ya da o kocaman; bu%tu%n bir kenti bir anda, ayn@ anda boy hedefi alabilen namlunun ates# c#emberi ic#inde, art@k bir daha asla kendi adlar@na bir yar@nlar@, ol- mayacakm@s# gibi gidip geliyorlard@. Kendilerini deliklere t@k@p, al@nabilecek her tu%r o%nlemi almaya c#al@s#anlar d@s#@n- daki bunlar@n birc#og~una bir c#ocuk umursamazl@g~@ da gel- mis#ti: O%yle gu%nler oldu ki, inanmazs@n, kafas@na tas#@ yi- yen kurtulmus# bile say@l@rd@. Tas#@ yemeyi beklemekten, hep bu namlu ucunun boy hedefi olarak dolas#maktan iyiy- di art@k vurulmak ya da kafana tas#@ yiyip boylu boyuna serilmek. Buna benzer bir umursamazl@k bende de vard@. Ama o%nceleri benim umursamazl@g~@m@n nedeni bas#kayd@. O za- manlar ben oralara yeni ayak basm@s#t@m. Bir depoda is# bulmus#tum. Fakat yat@p kalkacak yerim yoktu. C#ocuklu- g~umda tan@d@g~@m biri, o s@ralar askere gitti. Bu da bir c#e- s#it umursamazl@k bedeliymis ya, neyse, sana anlatmak is- tedig~im bas#kad@r benim s#imdi. Bu, c#ocuklug~umda tan@d@- g~@m arkadas, yirmi-otuz go%zlu% bir yap@n@n bir go%zu%nde oturuyormus#. Bir go%z deyip gec#me haaa!.. O go%zu%n de ic#inde birkac# go%z oluyor ayr@ca. Neyse, giderken, kendine de babas@ndan artakalan bu evini bana b@rakti is#te. Ora- da, kendisi askerden do%nene, belki de o koca namlu ag~z@- n@ o%rtene dek, yat@p kalkmama izin verdi. Yani ben ora- larda, hele bu yap@da, nerdeyse herkesi boy hedefi alan bir namlunun tepemizde as@l@ durdug~undan ac#@k sec#ik ha- berli deg~ildim bas#lang@c#ta. Umursamazl@g~@m ondand@; yi- g~itlig~imden deg~il. Ne de yig~it go%ru%nmek istememden. C#u%n- ku% ben, --k@nayabilirsin belki, ama k@nama--, ilk kez ba- s#@m@n u%stu%nde dog~ru du%ru%st bir tavan go%ru%yordum. O ta- vanda da as@l@ duran s#eyi hemen go%rebilmem ic#in go%zle- rimin o%nce bu tavana al@s#mas@ gerekiyordu. Depodaki is#ime gidip geliyordum. Paydoslarda, elleri- mi ceplerime sokup kenti dolas#@yorum. Caddeleri ars#@nl@- yorum. Alanlar@ gec#iyorum. Heykellere bak@yorum. Eve do%nerken ekmek peynir falan al@yorum. Bol yiyecekli vit- rinleri, bol yiyecekli raflar@; insanlar@n yan yana, omuz omuza oturduklar@ pastane o%nlerini, c#ay bahc#elerini geri- de b@rak@yorum. Eve do%nu%nce, musluklardan su ak@yorsa, bir gu%zel y@kan@yorum. Sonra, c#ocukluck arkadas#@m@n bal- konuna kurulup usul usul ekmekle peynirimi yiyorum. Ic#imden c#ocukluk arkadas#@ma tes#ekku%rlerimi sunuyorum. Gu%nes#in bat@s#@n@ seyrediyorum. Bir radyom yok. Gazete de alm@yorum, c#u%nku% iyi okuyam@yorum. Onun ic#in, gu%n- lu%k ne o%g~renirsem hep s#urdan burdan, kulaktan kapma o%g~reniyorum. Gu%n batt@ktan az sonra ag~@r yorgunlug~umu duyuyorum. Ama sabah olunca, depodaki is#in yorgunlu- g~u yine hic# go%ru%nu%yor bana. Aks#ama nas@l olsa o rahat do%s#ekte uyuyacag~@m@ du%s#u%nu%yorum c#u%nku%. Balkondan yi- ne, o otuz go%zlu% yap@ya girip c#@kan ince beylerle ince ha- n@mlar@ seyredeceg~imi, avludaki c#ocuklar@n gu%lu%s#lerini dinleyeceg~imi du%s#u%nu%yorum. Bo%yle bo%yle bir iki ay gec#ti nerdeyse. Bir sabah erken- den, o otuz go%zlu% yap@n@n oras@ndan buras@ndan keskin ya- n@k ka*g~@t kokular@n@n yu%kseldig~ini duydum. Dedim kendi kendime; baksana herkes yaz haz@rl@g~@nda... Evlerde yaz haz@rl@g~@ yap@l@yor sand@m. Bu%yu%k yaz temizlig~i, derler ya, is#te o%yle. Kimse pencerelerini ac#mad@, hal@lar@n@, kilimle- rini c#@rpmad@ da ben, bu nas@l yaz temizlig~idir bo%yle, sa- fi ka*g~@t kitap tu%tmesi u%stu%ne, diye sormad@m kendime. Bir daha nerde yan@k bir ka*g~@t kokusu duyarsan, sen sen ol, bunu sor. Yaln@z kendine deg~il, bu%tu%n kap@lar@ tek tek c#a- larak sor. Bir is#, bas#@n@n u%stu%nde de ilk kez tavana benzer bir tavan bulmus# olman@n sevinciyle c#@ld@rsan bile, yine sor haa, unutma. U%c# gu%n sonra, bir gece vakti kap@ c#al@nd@. Ac#t@m, bo%- lu%p yorgun uykumu. Kars#@mda duran delikanl@ nefes ne- feseydi. Kim oldug~umu sordu. Anlatt@m. Kalmak ic#in gel- mis#ti besbelli. Ama, c#ocuklug~umdan tan@d@g~@m kimsenin askerde oldug~unu o%g~renince inanmaz inanmaz bakt@ yu%- zu%me. Kendini hic# anlatmad@ ve hic# bir s#ey demeden f@r- lad@, gitti. Benimle kalmak istememis#ti. S#as#@rm@s#t@m. Dog~- ru konus#mam@s#@m gibi davranmas@na u%zu%lmu%s#tu%m. Bana ko%tu%, c#ekinilesi biriymis#im gibi kus#kuyla bakmas@ ic#ime bir s@k@nt@ sald@. O%yle bir s@k@nt@ ki, sana nas@l anlatsam; bu%tu%n gece uykumdan uyard@ durdu beni. Uyuyup uyan@p elimle go%g~su%mu% yokluyorum. S@k@nt@ orda duruyor. Koyup gitmek bilmiyor. Bu, s#imdi bag~@rsaklar@m@ kan@rt@p duran sanc@ var ya, ur gibi s#uramda bu%yu%mu%s# duran; is#te o san- c@l@ ur, derim baz@, belki de o gece uc# vermis#tir buramda... Delikanl@y@ tutmal@yd@m. Ona sormal@yd@m. Elimi omuzu- na koymal@yd@m. Yeniden sormal@yd@m. Yine so%ylu%yorum iste; sen sen ol, sor. Bilerek sor. Soramazsan, sormana izin verilmezse, yani o delikanl@yla benim aramda gec#tig~i gibi, kus#ku yu%zu%nden buna hic# izin verilmezse, kus#kuyu du%s#u%n. O%yle bir s@k@nt@n@n s#uranda bar@namayacag~i, ordan defolup gideceg~i gu%ne dek du%s#u%n. Iki gu%n daha gec#ti. U%c#u%ncu% gu%n aks#am, oturdug~um yap@n@n avlusundan balkona dolan c#ocuk seslerinde bir deg~is#iklik sezdim. Sanki uzun bir kahkaha, belinin orta- s@na bir nacak yemis# de, ikiye bo%lu%nu%vermis#ti. Kahkaha orta yerinden ikiye bo%lu%nmu%s# ve susmus#tu ama, nacak se- si durmam@s#t@. C#at c#at, tak tak; c#ata c#at, taka tak ederek, art@k dinmis# bir gu%lu%s#u% do%rde, sekize, on alt@ya bo%lu%yor; durmaks@z@n bo%lu%p ufal@yordu. Balkondan uzan@p bakt@m. Aks#am@n gec# bir saatinde, yap@n@n o%nu%nde iki cip ve bir ceyemse duruyordu. Bos#al- m@s# ceyemsenin beri yan@nda bir dizi asker, tompsonlar@n@ oturdug~umuz yap@ya yo%neltmis# bekliyorlard@. Sonunda iki er, iki yanlar@nda birer kocaman ve ag~@r c#uvalla kap@da go%ru%ndu%ler. C#uvallar@ ciplere yu%klediler. Iki yu%bas#@ ile teg~men de sac#lar@ k@rlas#m@s# t@knazca bir beyi aralar@nda go%tu%rerek ciplerden birine bindirdiler. Onlar k@r sac#l@ ada- m@ bindirirlerken, sanki kendilerini birer sipere atm@s#, bakis#lar@, nerdeyse bir oyun oynaman@n takma u%rkeklig~i ile yu%klu% c#ocuklar, bir k@z@ o%ne ittiler. On iki yas#lar@nda bir k@zd@. Dag~@n@k sac#lar@ hop hop omuzlar@n@ do%ven bu k@z, subaylar@n o%nu%nu% kesip k@r-sac#l@ya: [Baba, nereye?] diyecek oldu, ama subaylar onu o%nlediler. Tompsonlu er- ler ise k@z@, tompsonlar@n@n ucuyla yederek ic#eri soktular. Balkonlardan birinden bir kad@n, elindeki go%zlu%g~u% as#ag~@ du%s#u%rdu%. Go%zlu%k, k@z@ yap@ya sokup do%nen erlerden biri- nin ayaklar@ alt@nda ezildi. K@r sac#l@ t@knaz adam, go%zle- rini k@rp@s#t@rarak ve sanki bir aks#am karanl@g~@na al@s#t@r- maya c#al@s#arak bindi cibe. Onlar gittiler. Ard@ndan da tompsonlu erler, sila*hlar@n@n ucunu toplay@p dolus#tular ceyemseye. Ceyemse de ciplerin ard@ndan, art@k unufak dag~@lm@s# gu%lu%s#leri, tuz u%stu%nde gider gibi c#ig~neyip g@c@r- datarak uzaklas#t@. Bu%tu%n bunlardan bos#alan yeri birden s#as#k@n, u%rkek ve bos#alan bu yeri ha*la* bos#mus# go%steren bu%yu%k sessizli- g~iyle bir kalabal@k doldurdu. Hepsi, bas#lar@n@ teker teker, elinden go%zlu%k du%s#u%ren kad@n@n bulundug~u balkona kal- d@rd@lar. Giden k@r sac#l@n@n ard@ndan kad@n@ iyice yaln@z- las#t@r@c@ bak@s#larla bakt@lar ona. Kad@n ic#eri girdi. Fakat oralardan gec#en herkes, bir bir durup, o%tekilerin bas#lar@n@ kald@rarak bakt@klar@ yo%ne bakt@. Derken ben, kalabal@- g~@n aras@nda, bir bastona dayanm@s# bir yan@n@ da ilk cum- huriyet y@llar@m@z@n ilk o%g~retmen kad@nlar@m@z@nkine ben- zer erkek s#apkal@ bir kad@na yaslanm@s# duran; bir zaman- lar mutlak kendisi de bir o%g~retmen ya da belki ilk kad@n milletvekillerimizden olan; bacaklar@ romatizmadam bo- g~um bog~um s#is#mis#, c#enesinde k@llar bitmis#, --yani bitmis#- tir sand@g~@m--, sag~ elinin is#aret parmag~@n@ konus#urken mutlak insan@n go%zu%ne-go%zu%ne sallayan; u%c# sokak ilerde ki- min oturdug~unu mutlak bilen; mutlak s#imdi de kasaba, bo- zulan etlerle bozulan memleket hakk@nda uzun, ayr@nt@l@ ve ayr@nt@lar@ s@k s@k [Fena Fena]lar ve [c@k c@k c@k...]larla su%slenmis# bir nutuk c#ektinden sonra kedisine biraz cig~er almaktan do%nen; evinde her s#eyi biriktiren; yaln@z para ve pulu deg#il, paket ka*g~@tlar@n@ du%zgu%n bir yerde eliyle u%tu%leye u%tu%leye do%rde, sekize, on alt@ya katlay@p birikti- ren, paket sicimlerini birbirine bitis#tirdig~i do%rt parmag~@ c#evresinde do%ndu%ru%p do%ndu%ru%p yumak ederek biriktiren; du%s#en terlik ponponlar@n@, gevs#eyen c#orap lastiklerini, bo- s#alan ila*c# s#is#elerini, do%ku%len sac#lar@n@ biriktiren; ordan burdan c#@kan vidalar@ asla c#ikt@g~@ yere takmadan ve tak- t@rmadan bir kap ic#inde biriktiren; senet ve sepetleri ay- r@ bir kutuda biriktiren, bu%tu%n bunlar@ du%zenli c#ekmece- lere du%zenle yerles#tiren, durmadan, b@k@p unsanmadan yer- les#tiren ve sen ne dersen de, kocas@ mutlak kendinden o%n- ce o%lmu%s# olan ve o o%lmu%s# kocadan salt ko%tu% gu%n an@lar@n@ biriktiren ve salt, art@k yerlerine tak@lmayan vidalar yu%- zu%nden o vida tak@c@s@n@n eksiklig~ini biriktiren kad@nlar- dan biriyle go%z go%ze geldim. Her yerde, biriktirilmesi gerekli her s#eyin d@s#@nda her s#eyi biriktiren bu kad@n, kus#kuyu biriktirmek ic#in de eskimis# go%zlerini sec#mis#ti inan. Bak@s#lar@, o tepeleme bi- rikmis# kus#ku kalabal@g~@n@ bir c#@rp@da u%stu%me yig~d@. Der- ken bu kad@n, naftalinli go%zlerini benden ay@r@p yan@nda- ki o%g~retmen emeklisi kad@na, sen ne dersen de, mutlak kardes#i olan ve mutlak ablas@ndan daha s@k hastalanan ve onunla altm@s# alt@ oynay@p hep m@z@kc#@l@k eden, yenilirse uykusu kac#an ve uykusu kac#t@g~i@ s@ralar ablas@na so%yleye- mediklerini ic#inde biriktiren ve ic#inde biriktirdiklerinden o%tu%ru% ablas@n@n kedilerini c#imdikleyen, o kedileri sevme- yen, o kedilerin tu%ylerinin hep genzine kac#t@g~@ndan yak@- nan ve mutlak ablas@na y@lbas#lar@ ic#in genis, ko%tu% renkli h@rkalar o%ren ve mutlak ablas@n@n y@lbas#lar@nda kendisi ic#in sat@n ald@g~@ pazen gecelikleri giymek zorunda kalan ve yine ne dersen de, enis#tesinin o%ldu%g~u%ne en c#ok u%zu%len kad@na eg~ildi. Eg~ilip kulag~@na bir s#eyler m@r@ldand@. Mut- lak kardes#i olan da, o s@ra ablas@n@n kedilerini c#imdikleye- medig~inden, aranan; hep c#imdiklemek u%zere bir s#eyler aranan go%zleriyle bak@n@p beni buldu. Sonra, o da hemen kac#@rd@ go%zlerini. M@r@l m@r@l konus#tu ablas@n@n kulag~@na. Bir olup yeniden bakt@lar bana. Sonra onlar da kac#t@lar; bir gece kap@ya gelip de benden, ama nas@l anlatsam, ap- ayri bir kus#kuyla kac#an delikanl@n@n yapt@g~@ gibi. O iki kad@n fakat, o delikanl@ gibi her yerden birden kac#mad@- lar. Her yerden birden uzaklas#mad@lar. Beni go%rmu%s#, ol- maktan kac#@p, kus#kular@n@ az beride duran avc@ kasketli bir bayla paylas#mak u%zere kac#t@lar. Avc@ kasketli bay, bacaklar@n@ c#izmeli bir subay@n ba- caklar@ gibi ac#m@s#, boynunu, her s#eye du%zen vermeye al@- s#@k b@r bic#imde dikmis#, yine de vermek istedig~i du%zenin ne oldug~unu pek az kesinlikle bilebilen bir o%rdek tedir- ginlig~iyle ve o%nu%ne at@lacak yemi kapmaya haz@r bir o%r- dek c#@rp@n@s#@yle dikiliyordu orda; ciplerden ve ceyemse- lerden bos#alan yerde ve o yeri, ciplerle ceyemselerin yok- lug~unda hep varm@s#lar gibi u%rku%tu%cu% tutmaya haz@r. Az o%nce, kap@ o%nu%nde gu%lu%s#leri dag#@l@p ufalanm@s# c#o- cuklara: [-- Adam olun art@k, adam!] diye bag~@rm@s#t@. O zaman, o%nceki gu%n bir caddeyi katederken biz; bir y@g~@n is#c#i, hizmetc#i, c#o%pc#u%; hep gecikmis# olman@n tela*s#@y- le kars#@dan kars#@ya gec#mek isterken hepimiz, bir trafik polisinin du%du%g~u%nu% o%ttu%ru%p sopas@n@ sallayarak ve yeni bir du%zene c#arc#abuk al@s#mis#, kendisini uzun su%re aylak bekleyen go%revini is#te en sonunda kulag~@ndan yakalay@- vermis# bulunman@n "s#imdi go%ru%rsu%n"cu%lu%g~u%yle: [--Adam olun art@k dangalaklar, adam!] diye bag~@r- d@g~@n@ ans@m@s#t@m. S#imdi o trafik polisiyle bu avc@ kasketli, kafamda bir- biri u%stu%ne ve t@pk@ depodaki bic#ilmis# kapaklar gibi t@pa- t@p denk du%s#u%nce birbirine, damarlar@mda kan c#ok k@sa bir su%re h@zla devindi ve bu devinimden o%tu%ru% bir s@cak- l@k yu%zu%mu% h@zla dag~lay@p gec#ti. Tam o s@rayd@, inan, avc@ kasketli de bas#@n@ bana kald@rm@s#t@. Iki k@z kardes#, sanki avc@ kasketliye beni go%sterenler kendileri deg~ilmis#, gibi, bambas#ka bir yo%ne bak@yorlar. Bakt@klar@ yo%nde go%rdu%kleri hic# bir s#ey yok, kal@b@m@ ba- sar@m. Daha dog~rusu var olan@ go%rdu%kleri yok, go%recekleri de... Onlar, baslar@ o gu%zelim ve o, bunca yap@ aras@nda tek bas#@na kalm@s# badem ag~ac@na da do%nu%k olsa, yine beni, avc@ kasketlinin bana bak@s#@n@ go%ru%yorlar. Avc@ kasketlinin hakk@mda nas@l bir du%s#u%nceye varacag~@n@ merak ediyor- lar. O%yle merak ediyorlar ki bunu, orada y@g~@l@p kalabilir- ler. Art@k biriktirecekleri hic# bir yerleri kalmam@s# oldu- g~undan, art@k hic# bir yerlerine s@g~@s#t@ramayacaklar@ndan, bu merak onlar@ bog~abilir. Ag~@rl@g~@ alt@nda ezebilir. [C#abuk, c#abuk, hadi c#abuk olun, soy%leyin ne olacak, ne olacag~@z? Bilin durumumuzu, yeniden ve daha c#ok o%te- beri biriktirmek u%zere c#ekmeler, dolaplar, kap@ arkalar@, somya altlar@, ka*se ic#leri sag~layacak karar@n@z@ c#abuk al@n, c#abuk!..] Allah bin bela*m@ versin eg~er, birinin kuru, o%te- kinin yuvarlak s@rt@ aynen bo%yle bag~@rm@yorduysa... Avc@ kasketli, yu%zu%me gereg~inden uzun bakt@g~@n@ an- lam@s#t@. Ben de, c#ok uykulu oldug~unuz zamanlarda go%zle- rinizi nas@l du%s#u%rdu%g~u%nu%z yerden toplayamazsan@z, o%yle toplayamam@s#t@m bak@s#lar@m@ onun go%zlerinden. O silki- nince ben de silkindim. Hemen kalk@p ic#eri girmem gerekirdi. Ama sanki or- da, as#ag~@da mahkemem go%ru%lu%yordu da, yarg@c#lar ve as- kerler ve mu%bas#irler c#ekip gitmeme izin vermiyorlard@. Avc@ kasketli, ayr@k bacaklar@n@ usul usul yan yana getirmis#ti. Onlar@ bitis#tirmis#ti. K@z kardes#ler ise, yu%zleri- ni hic# bu yana do%ndu%rmeden, bas#lar@n@ avc@ kasketlinin c#enesi alt@na sokmus#lard@. Avc@ kasketli onlar@n tonton omuzlar@na t@p t@p vurdu. Yu%reklerinin at@s#@n@ susturdu. Seyredeni aptal yerine koyan beceriksiz bir sinema oyun- cusu gibi; bir gu%lu%s#u%n en son akla gelebileceg~i anda, yani yu%zu%ne, yu%reg~ine, her s#eyine, inan her s#eyine en ayk@r@ olabilecek tek s#eyi yapt@: Gu%ldu%. O%gretmen emeklisi ya da milletvekili eskisi k@z kardes#ler de, hic# beklemedikleri bir anda g@d@klanm@s#c#as@na, o s@rada en gu%c# yapabilecekleri tek s#eyi yapt@lar: Gu%ldu%ler. Avc@ kasketli, c#enesinin alt@nda duran k@z kardes#lere, seyredeni iyice aptal yerine koyman@n en gu%zel o%rneg~ini veren o en ko%tu% oyuncunun yapt@g~@ gibi, bana da duyur- may@ hesaplayarak: [--Yaaa, ya... Balkonlar@ gu%lkurusuna boyatmal@. Bu y@l boyatacaksak gu%lkurusu olsun], dedi. K@z kardes#ler de: [--Hih hih hih hih... Gu%lkurusu... Ya... Ne gu%zel!] dediler hayk@r@rcas@na. Avc@ kasketli, daha sonra onlar@n kulag~@na eg~ilip f@- s@ldad@. Sanki gu%lkurusu bir rengin ard@ndan so%ylenebi- lecekler c#ok ay@p so%zler, ya da c#ok o%nemli gizlerden bas#- ka hic# bir s#ey olamazm@s# gibi... Bunun u%stu%ne k@z kar- des#ler de art@k, evde kendilerini ve cig~erini bekleyen ke- dilerine kavus#mak u%zere yu%ru%du%ler. Oturdug~umuz yap@ya girdiler. Onlar c#ekilince avc@ kasketli avluda dolas#t@. Ayakla- r@n@n ucuyla tak tak, c#ocuklar@n futbol toplar@yle as#@n- d@rd@klar@ c#imen k@y@l@klar@na vurdu. C#imlerin u%stu%ne at@l- m@s# c#ukulata ka*g~@tlar@n@, portakal kabuklar@n@ toplad@. Toplarken, so%zu%mona belli etmeksizin, yeniden bana bak- t@. Bu%tu%n bu, asl@nda pek k@sa su%ren ku%c#u%k ve acemi oyu- nun ne demeye geldig~ini anlam@yordum. Fakat, hic# bir sey anlamam@s# oldug~unu go%stermek istemeyen o gerc#ekten budala seyircinin, budalal@g~@n@ ele vermemek ic#in yapt@g~@ gibi, gu%lu%msedim ben de. Avc@ kasketli acele dog~ruldu ve suc#u%stu% yakalanman@n s#as#k@nl@g~@yle avlunun ortas@nda amac#s@z bir iki daire c#izdi. Onunla yen@den go%z go%ze gel- mek istemiyordum. Elinden go%zlu%k du%s#u%ren kad@n gibi, nedense beni de durmadan yaln@zlas#t@ran bu oyunu art@k seyretmek istemiyordum. Ic#eri girdim. Balkon kap@s@n@ o%rttu%m. Mutfag~a gidip, aks#am gelirken ald@g~@m iki yumurtay@ bir sahana k@rmak istedim. Ama yumurtalardan birini yere du%su%rdu%m. Yal- n@z ellerimin deg~il, her yan@m@n titremekte oldug~unu o zaman farkettim. Yu%zu%mu% y@karsam du%zelirim sand@m. Sular kesikti. Bir an o%nce gecenin bast@rmas@n@, uykumun gelmesini dilemeye bas#lad@m. Fakat ilk kez o gece uyku hic# ug~ramad@ yan@ma. Birkac# gece o%nce gelen delikanl@y@, cipleri, ceyemseyi, subaylar@, erleri, c#ocuklar@, ezilen go%z- lu%g~u%, go%zlu%k sahibini, o kad@n@, ku%c#u%k k@z@, o eskimis# k@z kardes#leri ve avc@ kasketliyi yeniden yeniden du%s#u%ndu%m. Du%s#u%ndu%kc#e, delikanl@n@n gelip gittig~i gece s#uramda uc# veren s@k@nt@ yavas# yavas# nas@l bela* bir ag~r@ olmaya bas#- lad@, bilemezsin. Gu%n ag~ar@rken giyindim. Is#e gitmeden o%nce sokaklar- da dolas#mak u%zere c#@kt@m. As#ag~@ya inince, tam merdiven- lerin sag~@na gelen caml@ kap@ya as@lm@s# bir levhada iri harflerle s#o%yle yaz@lm@s oldug~unu so%ktu%m: YABANCILARIN GIRMESI YASAKTIR. KONUK- LARINIZI YO%NETICIYE BILDIRINIZ RICA OLUNUR. YO%NETICI. Levhaya bak@yordum durmadan. Fakat orda art@k, is- ter gu%l bana, ister deli de, hep aks#amki k@z kardes#leri ve avc@ kasketliyi go%ru%yordum. Ben levhaya bakt@kc#a onlar c#og~al@yorlar ve hangi bic#ime girerlerse girsinler, t@pat@p kendilerine benzeyerek art@yor, levha yaz@s@n@n harfleri kadar oluyorlar. Bu%tu%n gu%n depoda, acaba yo%neticiye kendimi kendi- min mi haber vermesi gerektig~ini, yoksa askere giden ar- kadas#@ma bir mektup ulas#t@r@p, onun mu beni yo%neticiye haber vermesi gerektig~ini du%s#u%nu%p durdum. Kendimi ken- dim haber verebilirdim. Fakat bu fikre her yaklas#@s#@mda, hani o, bir gece gelip giden delikanl@ var ya, akl@ma o du%- su%yor, t@pk@ onun gibi yo%neticinin de bana inanmayacag~@- na karar veriyordum. Bu konuda arkadas#@ma haber ulas#- t@r@p beni yo%neticiye bildirmesini istesem, bir gu%n o%nce, aks#am u%stu% seyrettiklerimi arkadas#@m da seyretmis# olma- d@g~@ndan, beni gereksiz bir kus#kuya ve korkuya kap@lm@- s#@m san@r diye c#ekiniyordum. Dahas@, bo%ylece arkadas#@m- da da gereksiz bir tedirginlik. Karanl@k bir kus#ku yarat- maktan korkuyordum. Ayr@ca, o levhan@n oraya salt be- nim ic#in mi as@lm@s# olup olmad@g~@n@ tam tam@na c#o%zebil- mis# deg~ildim. Askere giden arkadas#@m, oturdug~u yerde bir su%re benim oturacag~@m@ yo%neticiye o%nceden haber vermis# olabilirdi. Sormam@s#t@m. Bunun gerekli olup olmad@g~@n@ bilmiyordum ki. O da bu konuda bir s#ey so%ylememis#ti. Gerekliyse, kendisi her halde yo%neticiye haber vermis#tir. O zaman levha benim ic#in as@lm@s olamazd@, deg~il mi? Ama ya haber vermemis#se? Du%s#u%nceyi kafamda do%ndu%ru%p durmaktan yorulmus#- tum. Sonra, birdenbire, beni bu%tu%n bunlar@ du%s#u%nmek zo- runda b@rakan s#eyin ne oldug~unu du%s#u%nmeye bas#lad@m. Ve kafam@ bu%tu%n bu sac#ma sapanl@klarla ug~ras#t@r@p durma- n@n sonucu, okkal@ bir ku%fu%r savurmak oldu. Sadece as- kere giden arkadas#@mla benim aramdaki bir anlas#maya, o yo%netici mi, ne haltsa, ne hakla burnunu sokacakm@s#? Bo%y- le diyordum ama, aks#am ayn@ levhay@ ayn@ yerde yine go%- ru%nce, yine bas#lad@m s@rayla her s#eyi kafamda tek tek evi- rip c#evirmeye. Ertesi sabahtan bas#layarak yeni bir s#ey daha oluyor- du: Depoda c#al@s#an arkadas#lar@m her gu%n biraz daha ses- sizles#iyorlard@. Benim yan@mda her gu%n biraz daha az ko- nus#uyorlard@. Onlarla konus#malar@m@z azald@kc#a, ben yan- lar@ndan gec#erken onlar@n konus#malar@n@ kesiverdiklerine tan@k oldukc#a, ben de, o yo%netici kimse, onunla art@k hic# konus#amayacag~@ma inan@yordum. Ama bu kez [ne hakla?] falan gibi at@p tutmalar@m nedeniyle deg~il... Kendime hic# m@ hic# gu%venim kalmam@s# oldug~undan... Aks#am u%stleri, eve girerken, kap@c@n@n beni go%zetledi- g~ini farkediyordum. Yaln@z o deg~il, yap@da oturan daha pek c#ok kis#inin giris#imle c#@k@s#@mla yak@ndan ilgili olduk- lar@n@ seziyordum. Kimse ac#@kc#a bir s#ey so%ylemiyordu ama. Bu yu%zden ben de kimseye ac#ikc#a bir s#ey so%yleyemiyor- dum. Ac#@kc#a so%ylenmis# tek s#ey; o iri harflerle yaz@l@ lev- ha ise orada hep duruyordu. S#uramdaki sanc@ gittikc#e bu%yu%yordu. Zaman zaman dayan@lmaz oluyordu. Depoda iyice art@yordu. C#evremi ko%- tu%, ag~ir bir sesizlik alm@s#t@. Ag~r@m bu sesizlikte kendi- ni daha c#ok duyuruyordu. Ben depo arkadas#lar@ma yak- las#may@ umarken, onlar benden uzaklas#m@s#lard@. Kendi- leriyle benim arama ses vermez, soluk vermez bir duvar c#ekmis#lerdi sanki. En c#ok ag~@r@ma giden de buydyu. Bo%yle bo%yle birkac# gu%n daha gec#ti. Insan s#uras@nda su%rekli bu%yu%yen bir ag~r@yla bas# bas#a kal@nca o ag~r@y@ bu%s- bu%tu%n tas#@yamaz olur, bilirsin. Ag~r@y@ tas#@yabilmek ic#in ben de kendimi @sl@k c#almaya al@s#t@rd@m. Sesim ko%tu%du%r benim. Tu%rku% c#ag~@rmay@ severim de, kulaklar@m sesime dayanamad@g~@ ic#in so%ylemem. Ic#imden gec#iririm tu%rku%le- ri. Kulaklar@mdan gizlerim. Anlatt@g~@m gibi, o%yle bir du- rumday@m ki, sonunda sesimin c#irkinlig~ine bile al@s#t@r- d@m kulaklar@m@. Isl@ktan dudaklar@m yorulunca da gu%cu%- mu% g@rtlag~@ma verdim. Is#te o gu%n, aks#amu%stu%, @sl@k c#ala c#ala merdivenleri t@rmanm@s, eve girmis#tim. Merdivenleri c#@karken @sl@k c#a- l@yordum ama, depodaki arkadas#lar@m@n @sl@g~@mdan s@k@l- d@klar@n@, bo%yle @sl@k c#alis#@m@n onlar@ bu%sbu%tu%n suskunlu- g~a ittig~@n@ de du%s#u%nu%yordum. Depoda, arada bir toparla- n@p @sl@g~@m@ s@k s@k kesmek, fakat o ag~@r sessizlikten kur- tulmak ic#in, duymamak ic#in s#u cenabet sanc@y@, s@k s@k yeniden bas#lamak zorunda kalm@s#t@m. Merdivenleri c#@kar- ken daha bir rahat duydum kendimi tabii*. Onun ic#in de genis#leterek ve uzatarak c#ald@m @sl@g~@m@. Eve girince, alt@ c#@kan postal@m@ m@hlamaya koyuldum. Elimde c#ekic#, bir yandan postal@m@ C#ak@yor, bir yandan da ko%tu% sesimle tu%rku% c#ig~@r@yordum. Kap@n@n zili uzun uzun c#al@nd@. Herhalde epeydir c#al@n@yordu da ben, c#e- kic# sesinden ve kendi sesimden duymam@s#t@m. Kap@n@n c#al@n@s#@n@ c#ekici vurmad@g~@m ve tu%rku%me de, ku%c#u%k bir soluk almak u%zere ara verdig~im bir s@rada duydum. Ko- s#up ac#t@m. Kap@n@n o%nu%nde o avc@ kasketli ile kap@c@, yanlar@nda da c#ilingir ustas@ gibi biriyle memur k@l@kl@ biri daha du- ruyorlard@. Merdivenlerde ise, yar@m du%zine c#ocug~un as#a- g~@ sarkan bas#lar@ go%ru%nu%yordu. Ben kap@y@ ac#ar ac#maz avc@ kasketli bir ad@m geri s@c#- rad@ ve hemen, bog~uk bir sesle bag~@rd@: [-- Silah@ at!] S#as#@rmis#t@m. C#evreme bak@n@yordum. Ne demek iste- dig~ini anlam@yordum. Parmag~@n@ elimdeki c#ekice uzatt@: [-- Onu... Onu...] C#ekic# elimden du%s#tu%. Kap@c@ o%ne f@rlad@. Ard@ndan, c#i- lingire benzeyen adam da... U%stu%me at@l@p ceplerimi yok- lad@lar. Sonra, do%rdu% bir olup kap@n@n c#evresini tuttular. Avc@ kasketli yine bir solukta: [--Yo%neticiye, yani bana bas# vurman@ istemis#tim. Oral@ olmad@n. Aram@zda... bu gu%zel, du%zenli du%nyam@zda... bu munis ve anlas#m@s# ku%c#u%k cemaatimiz ic#inde art@k bir yabanc@n@n... yani o%yle ne oldug~unu bilmedig~imiz birinin daha yer almas@n@ istem@yor kimse... Her gece kus#ku ic#in- de yatmaktan usand@lar... Kim oldug~unu bilmiyoruz. Ben- de kimlig~in yok. Yo%neticiye, yani bana, kimlig~ini bildir- medig~in gibi, kap@y@ da ac#m@yorsun. Sorumluyum ben... Bas#@mda dert istemiyorum] dedi, kesti. Sen so%yle, ne diyebilir insan? Nerden bas#layabilir... Ne anlatabilir? Yine de anlatacak tek s#ey var, biliyorum: Askere giden arkadas#@m@n bana yapt@g~@ iyilik. Ama en gu%c# is#, meg~er o gu%nler insanlara bunu anlatmakm@s#. Hele bir yo%neticiye... O munis, anlas#m@s# cemaatin bas#kan@na... [-- Buyrun, girin, konus#al@m] dedimse de hepsi c#e- kindiler. Girmediler. Yo%netici olan avc@ kasketli: [-- Hu%viyetin?] dedi k@saca. Hu%viyetim depoda alakonulmus#tu. Geri almay@ du%- s#u%nmemis#tim. [-- Hu%viyetim is#yerimde. Yar@n getiririm] dedim. Do%rdu%, bilgic# bilgic# bakt@lar birbirlerine. Kap@c@ sin- silik etti: [-- Yar@na kadaaar...] dedi. Avc@ kasketli ay@l@p ekledi: [-- Ne gide, ne kala?.. S#imdi go%ster hu%viyetini]. [-- Dedim ya, hu%viyetim is#yerimde]. [-- Is#yerin neresi?] Deponun ad@n@ so%yledim. Memura benzeyen adam, [cu%zzaml@] diyeceg~i yerde sanki dili su%rc#mu%s# gibi: [-- Isc#iymis#!..] dedi. [-- Is#c#iyim evet. Ne var bunda?] Neyse, o memura benzeyen adam@n gammazc@ surat@ akl@m@ bas#@ma getirmis#ti. Dilim c#o%zu%lmu%s#tu%: [-- Uzatmay@n. Evin sahibini tan@yorsunuz. O da be- ni tan@yor. C#ok eski bir arkadas#@m. Kendisinin askere git- tig~ini de biliyorsunuz herhalde. Eeee?] dedim. Yo%netici h@k m@k etti ama, yine de altta kalmad@ haaa... [-- Askere gittig~ini bilmiyoruz. Kac#t@g~@n@ biliyoruz], dedi. Bu kez gu%ldu%m. Kas@ld@m. Adresi, taburuna, bo%lu%g~u%ne kadar cebimdeydi. C#@kar@p go%sterdim: [-- Is#te. Buna m@ inanacag~@m, size mi?] dedim. Yo%netici at@ld@. Uzan@p ka*g~@d@ ald@, bakt@: [-- H@mmm... Bu adres bizde de vard@. Yazd@k. Sor- duk. Askerde maskerde olmad@g~@n@ o%g~rendik. S#ubeden aray@p duruyorlar zaten] dedi. Ka*g~@d@ o%nu%me, yere at@- verdi. S#imdi dur bakal@m. Iyice du%s#u%nu%p tas#@nmadan arka- das#@m hakk@nda bir karar verme. Evet, demek arkadas#@m bana gu%venmemis#ti. Bana hic# bir s#eyi ac#@kc#a anlatmam@s#- t@. Sadece: [Ev mi? Is#te s#uras@ bos#. Git orda otur] demis#- ti. Bo%yle yapm@s#sa, bo%yle yapmas@ gerekmis#ti. Iyice tart@p bic#ersen bulursun. Tabii* insan o%nce bir s#as#@r@yor, k@r@l@- yor, arkadas#@n@n bir du%zenbaz olabileceg~ini bile du%s#u%nu%- yor ama, kafay@ bir saniye c#al@s#t@rmak yeter is#in dog~rusu- nu bulmak ic#in. Benim de toparlanmam uzun su%rmedi: [-- Ee be, askerde deg~ilse deg~il. Size ne onun nerde oldug~undan ve benim kim oldug~umdan? Gu%venlik me- muru musunuz?] diye yap@s#t@rd@m. Avc@ kasketli, hamama girmis# gibi k@pk@rm@z@ kesildi o zaman. K@c#@n@ hafifc#e bir k@rarak: [-- Evet efendim, gu%venlik memuruyum] dedi tizle- s#en sesiyle. [Bugu%nler her yo%netici bir gu%venlik memu- rudur, bilmiyor musunuz yoksa?] dedi. Yumrug~unu kap@ c#erc#evesine vurup: [Bu go%rev resmen verilmis#tir bize] diye ekledi. Cebinden tamime falan benzer bir ka*g~@t c#@kard@. Bur- numa uzatt@. Yu%reg~imde gu%nlerdir su%ren tedirginlig~in yerini iyiden iyiye bir o%fke alm@s#t@. Bu o%fke en c#ok da o avc@ s#apkal@n@n eski arkadas#@mdan ku%c#u%mseyici bir tonla so%z etmesinden sonra birikmis#ti ic#imde. Sen bilmezsin belki, bizim ora- larda, sevip sayd@g~@n, inand@g~@n, u%stelik de sana iyilig~i do- kunmus# birinin ard@ndan, s#u avc@ kasketli gibi k@c#@k@r@k birinin kalk@p da imal@ bir laf etmesi bile o%detilir o k@c#@- k@r@g~a. Bedeli ag~@r olur bo%yle du%rzu%lu%klerin. Zaten ben de yanar yanar, ha*la* o avc@ s#apkal@ du%rzu%yu% orac@kta niye haklay@vermedig~ime yanar@m ya... Neylersin ki, kent du%r- zu%lu%g~u% ince is. Birden so%kemiyor insan. Gizliden bir o%fke biriktiriyor adam@n ic#inde, is#te o kadar. Bizim oralarda du%rzu% du%rzu%lu%g~u%nu% ayna gibi koyar ortaya. O%yle bir ko- yar ki, senin de bunu hic# oyalanmadan, hemen dakkas@n- da o%detmen emrihak olur art@k. Bunlar o%yle yapm@yorlar. O%nce u%rkeklikleriyle, k@c# k@v@rmalar@yle, adam@n elinde bir c#ekip go%ru%p de u%c# ad@m geri kac#malar@yle ve u%stu%nu% bas#kalar@na arat@p, kendileri uzaktan cart-curt etmeleriyle is#i kesinkes halletmekten alakoyuyorlar insan@. Bunu da bo%ylece bilesin. Ne diyordum? Haa, burnuma bir ka*g~@t dayad@ ya, ben o ka*g~@d@ ancak s#o%yle bir itebildim. Zaten so%ylemis#tim bel- ki, o%yle ince yaz@lar@ so%kebilecek kadar okumam yazmam yok. Ilkokulu bitireli y@llar olmus#. Ancak iri harflerle ya- z@lm@s# levhalar@ falan okuyabiliyorum. [-- Oku... Oku da anla...] dedi memur k@l@kl@. [-- Ne okuyacag~@m? Okumam yok benim] dedim ben de. Yeniden ve art@k her tu%r kus#kular@n@ iyice pekis#tir- mis# olarak do%rdu% birbirlerine bakt@lar. Yine o saat anla- d@m ki, bunlar@n meramlar@ neyse, o%yle dobra dobra yu%- ru%yemezler o meramlar@n@n u%stu%ne. Yani do%rdu% bir olup da beni yaka pac#a edemezler ordan. Fakat el alt@ndan bir s#eyler c#evirebilirler. Bak bunu iyi becerirler. Ama o da biraz zaman ister. O zamana dek ben de depodan hu%viye- timi getiririm, olur biter. Du%s#u%ndu%g~u%m gibi bunlar: [-- Biz bilmeyiz... Ya bize kim oldug~unu @sbat et, ya da...] deyip gittiler. Bu [ya da...] ne demekse? Hos#, ne demek oldug~unu gece, bir ara balkona c#@kt@g~@mda anlad@m. Iki cip dolusu asker, oturdug~umuz yap@n@n o%nu%nde, ard@nda tedbir alm@s#- lard@. Peki, ben sabahleyin depodaki is#ime giderken b@ra- kacaklar m@yd@ beni ki gec#eyim? Sen bos# ver. Ben art@k neye k@z@yorum dersin? Kendime. Rahat do%s#eg~i bulunca can@m@ kurtard@m sanm@s#@m. [Vay ho%du%k!] dedim bu%tu%n gece kendi kendime. [Vay vay! Ulan depodaki is#inle s#u rahat ev aras@nda du%nyadan habersizsin ko%pog~lu. Tapusu senin elinde mi buran@n es#s#ek? Oturturlar m@ seni burda, hayvan?] Ve dinle, bo%ylece bas#lad@ m@ o tavandan benim de tepeme tas#lar yag~maya... Ne tas#@d@r bunlar, nerden yag~@- yor, nic#in? Bunlar@ bir bir o%g~renmeliyim. Bir bir... Sa- bah olsa da depodaki is#ime bir gitsem... Gitsem de, is# ar- kadas#lar@m@ omuzlar@ndan tutup silksem. [Konus#un be, konus#un!.. Bo%yle, bo%yle, bo%yle... Neyin nesi bu%tu%n bunlar?] diye sorsam. Benim yan@mda suskunlas#malar@na izin ver- mesem. Anlatt@rsam. Ne biliyorlarsa anlatt@rsam... Ama bakal@m onlar benim bildig~imden c#ok mu biliyorlar? Yi- ne de, [Olsun] diyorum kendi kendime, [bildiklerimizi bir- birine ekler, bir yere var@r@z...] Sabah evden c#@kt@m. Her delikte bir go%z. Ciplerle as- kerler de o%yle duruyorlar c#epec#evre. Bunlar gecekiler mi, yenileri ile deg~is#mis#ler mi, bilemiyorum ki... Hepsi bir- birinin ayn@. Nerden bilebilirsin. Sen olsan bilebilir mi- sin? Biz depodakiler, s#o%yle uzaktan bakt@n m@ nas@l bir- birimizin ayn@ysak, bunlar da o%yle... Hic# c#akt@rmadan yu%ru%yorum, ama ne olsa yu%reg~im s@k@s#@k. Ilis#meseler, depoya kadar bir gidebilsem, tamam. Fakat, ilis#meyecek olsalar bunca insan ne diye burda bo%y- le beklesin, deg~il mi? Ya bir aral@k bulup kiris#i k@rarsam? Sen de du%s#u%ndu%g~u%n s#eye bak. Bunlar@n istedig~i ne zaten? Burdan c#ekilip gitmem. Avc@ kasketlinin munis cemiye- tinden... Gel go%r ki, bende bir inat bas#lad@. Yoksa rahata m@ al@s#t@m, diyorum kendi kendime. Ic#imi yokluyorum, de- g~il. Du%pedu%z, o avc@ kasketliden c#ok kap@c@yla c#ilingir su- ratl@ya bozuluyorum ben. Onlar@n o%nu%nde ve onlarla kar- s#@ kars#@ya gelmem dokunuyor kan@ma ve salt onlara inat, burdan o%te bir ad@m gitmem, diye du%s#u%nu%yorum. Beri yan- dan da, avc@ s#apkal@ bir k@c#@k@r@g~@n emrine bo%yle bir du%zi- ne askeri amade k@lanlara bas@yorum ku%fu%ru%, bas@yorum ku%fu%ru%. Hele bunu du%s#u%ndu%kc#e bu%tu%n sakallar@m@n, b@y@k- lar@m@n k@llar@, sac# tellerim diken diken ayag~a kalk@yor. O avc@ kasketlinin de, avc@ kasketlinin so%zu%ne kulak asa- n@n da... Yahu, sahi, diyorum, nas@l bir gu%c# bu avc@ kas- ketlideki? Go%rdu%g~u%m kadar@ o%dleg~in biri... E, nas@l oluyor da bunca yig~ide bo%yle gece gu%ndu%z kap@, sokak bekletebi- liyor? Ona bir arka alan var ama, bilemiyorum ki... Ona da, onun o munis, anlas#m@s# cemaatine de... Is#te, ic#imden bir onla, bir bunla, bir kendimle dalas#a dalas#a yu%ru%yu%p c#@kmak istedim caddeye. Kap@dan sonra on ad@m gitmeme izin verdiler. On birinci ad@mda erler silahlar@n@ u%stu%me c#evirdiler. Daha o%nce bir go%zlu%k du%- s#u%ru%lmu%s# olan balkondan sanki belli belirsiz bir kad@n c#@g~l@g~@ duyuldu. Gerc#ekten, kendi derdime dalm@s#, kad@n@ unutmus#tum. K@r sac#l@ ne olmus#tu acaba? Go%zlu%ksu%z?.. Erin biri, namluyu burnuma dikti: [-- Hu%viyetin?] dedi. Bir hu%viyet merak@d@r gidiyor, diyorum. [-- Depoda...] [---Hu%viyetsiz dolas#mak yasak], dedi er. Bir bas#ka er de: [-- Gel bizimle] dedi. Hep birlikte cibin birine bindik. O%tekiler de derlenip topland@lar. Bunca tes#kila*t bir bunu yapmak ic#inmis# bak- sana. Neden aks#amdan gelip, kap@m@ c#al@p [buyur bizim- le] demediklerine s#as#m@s#t@m. Sonra anlad@m ki tutuklama emri yok. Tutuklama gerekc#esi yok. Tutuklama gerekc#esi olmay@nca tutuklamay@ gerektirecek bir s#ey olacak. Bu s#art bir kere. Yani go%revli biri o%nu%nu% kesecek, [hu%viye- tin?] diye soracak o%nce. Tabii* kimi go%tu%rmek istiyorlarsa ona soracaklar. [Yok] dedin mi sen, tamam. Go%tu%ru%lme- yi haketmis# oluyorsun. Go%rdu%g~u%n gibi, haks@z hic# bir is#- lem yap@lm@yor. Her s#ey kitab@na uygun oluyor. Go%tu%ru%ldu%g~u%m yerde bir du%zen bozucu; o ku%c#u%k, mu- nis cemiyetlerden birini bozucu olup olmad@g~@m falan, her s#eyim s@k@ s@k@ aras#t@r@ld@. Yo%netici, du%s#tu%g~u% c#aresiz durumdan kurtar@ld@. C#ektig~i dert tart@ld@, deg~erlendirildi ve bana o%detildi. Birkac# tokat yedim. Go%revlinin biri de kazayla yap@yormus# gibi, gelip gec#tikc#e ayaklar@m@ c#ig~- nedi durdu. Bizim avc@ s#apkal@ olsa, bu%tu%n bu ve buna benzer is#lemlerden sonra belki bir daha bacaklar@n@ o%yle pergel gibi ac#arak ayakta duramazd@ ama, bizim oralarda bizler dayan@kl@y@zd@r. Neler go%rdu%k. Bunlar bana hic# ge- liyor. Daha ileri gitmesinler de. U%stu%me u%c# kurs#un s@kma- s@nlar da. Bu da olabilir, olamaz m@ yani? Surat@ma tokat- lar atmalar@, ayag~@ma bas@p durmalar@, su ic#irmemeleri ya da bog~acak kadar c#ok ic#irmeleri, bas#@m@ hela* tas#lar@na su%rtmeleri, donuma ettirmeleri; depodan hu%viyetim gele- ne dek, --art@k bo%yle diyorum, ne diyeyim,-- olan bu%tu%n bu is#ler s@ras@nda bir s#eyler kurcal@yor kafam@: Yahu bun- lar bir s#ayden korkuyorlar? Neden korkuyorlar? Uzatmayal@m, do%rt gu%n sonra ancak sal@verdiler beni. Yine iyi. Ama ben oradan c#@k@p dosdog~ru depoya gidin- ce, kendi kendime, [kes#ke sal@vermeselerdi] de dedim ha- ni. Bundan o%nce olanlar, bundan sonra olanlar@n yan@nda bir bak@ma hic#. Depoya girince bu%tu%n is# arkadas#lar@m beni kucakla- yacaklar, bag~@rlar@na basacaklar sand@m. Nerdee... Hemen hepsi bir sela*m@ bile c#ok go%rdu%ler bana. Bas#lar@n@ is#lerin- den hic# kald@rmad@lar. Kendi kendime bir is#in ucundan tuttum. Kimse, ne yap dedi, ne de yapma. Bu bana, ba- s#@m@n hela* tas#lar@na su%rtu%lmesinden daha ag~@r, geldi. C#ok ag~@r geldi. Birkac# kez onlara bu%tu%n olup bitenleri anlat- mak, bu durumda ne yapmam gerektig~ini sormak istedim. Gel de anlat. Gel de sor. Depo kiris#lerini tutan beton ayak- lardan biri olsam, belki bo%ylesi yok saymazlard@ beni. Paydos zili c#al@nca, yevmiyelerimizi almak ic#in usta- bas#@n@n o%nu%nde s@ra olduk. Ben tabii* bu%tu%n haftay@ ala- mayacag~@m. Ondan on%ceki iki gu%nu% ve bir o gu%nu% alaca- g~@m. Ustabas#@ hic# is# vermedig~ine go%re kendilig~inden, bel- ki o gu%nu% de alamayacag~@m. Iyi ama, sabah fis#imi damga- lad@. Fis#imi damgalarken, [c#al@s#ma] demedi. [Nerdeydin?] de demedi. O kadar@n@ biliyorlard@r. Ben, bana ne yapt@k- lar@n@ anlatmaya kalkm@st@m da, [tamam, tamam], de- mis#ti. S@ram gelince ustabas#@ bana bir is#aret yapt@: [-- Sen gec# so%yle. Bekle biraz] dedi. Anlas#@lan o%teki gu%nleri alamayacag~@m. Yine de gec#ip bekledim. Bu%tu%n is# arkadas#lar@m haftal@klar@n@ al@p gitti- ler, al@p gittiler. Sonunda biz ustabas@yla yaln@z kald@k. Ustabas#@ bana b@r zarf uzatt@: [-- Burda yedi gu%nlu%k yevmiye var, u%c# gu%nlu%k yeri- ne] dedi. Bir s#ey soramad@m. Bir tes#ekku%r edemedim. Ustabas#@ sesini iyice alc#altarak hemen ekledi c#u%nku%: [-- Kusura bakma], dedi, [seni aralar@nda istemiyor arkadas#lar@n. Belki hals@zl@k ediyorlar ama, bas#tan beri iyi bir mahallede oturman, onlardan ayr@ks@ yas#aman, o%n- ce go%tu%ru%lu%p sonra b@rak@lman... Is#te, huyland@lar bir kez. Ic#leri rahat deg~il...] Yu%zu%ne bakakalm@s#@m. Go%zlerini kald@rm@yor ki, y@k- k@nl@g~@m@ anlas@n. Hemen, o dakkaya rastlayan, y@kk@nl@- g~@m@. [-- O c#al@s#acaksa, biz c#al@s#may@z, diyorlar], diye su%r- du%rdu% ustabas@. [Diyorlar ki: Belki haks@zl@k ediyoruz. Kusura balmas@n. Haks@zl@k ediyorsak eg~er, bedelini eli- mizden geldig~ince o%demeye c#al@s#t@k. Ancak do%rt yevmiye denkles#tirebildik, diyorlar...] Do%rt yevmiyeyi geri vermek istedim. Fakat bakt@m, ben c#al@s#mazsam bir kis#i is#s#iz kalm@s# olacak. Onlar c#al@s#- mazsa... Neyse is#te. Sas#acaks@n ama, sonra du%s#u%ndu%kc#e, t@pk@ evini bana b@rakan eski arkadas#@m gibi, ustabas#@n@ da, de- po arkadas#lar@m@ da k@nayamam@s#t@m. O mahallede bir bas#kald@r@c@, bir du%zen bozucu olarak bilinen ben, bu de- poda da bir ajand@m ac#@kc#as@. Bana tak@lan ya da tak@ld@g~@n@ sand@g~@m her iki ad@ da hemen o%g~rendig~imi, bunlar@n ne demeye geldig~ini he- men o gu%n bilebildig~imi sanma. Ohooo, sonra, c#ok sonra. Bunlar@ ve bunlar@n anlam@n@ kavrayabilmek ic#in c#ok uzun bir yolculuk yapt@m. Buraya dek yu%ru%du%m. Ve bu- raya dek kendi kendime sordum. Yaln@z bune sordum: Bir c#ocukluk arkadas#@n@z@n size yu%rekten bir iyilik yapmas@na engel olan ne? Sizi, ilk kez buldug~unuz bir is ve bo%yle bir tavan hic# olmam@s# m@yd@ o zamanlar? Is#te dost, sana bunlar@ anlatt@m. Cevab@n ne? Sen de bas#kalar@na anlat ve sor cevab@n@. [-- Bizden bizim, kendimizin deg~il, Menderes'in he- sab@n@ soruyorlar. Menderes as@ld@g~@nda ben on yas#@mday- d@m. Bunu en iyi sen bilirsin, baba]. Tel bo%lmenin ard@ndayd@ Kaya. Tel bo%lmenin ard@n- da daha bas#kalar@ da vard@. Go%ru%s# bo%lmesinin by yan@nda da. Hepsi birbiriyle ic#ic#e, hepsi birbirlerinin omuz bas#- lar@ndan uzan@yorlar, telden kafeslere daha yak@n olmaya c#al@s#@yorlard@. Bu yanda kad@nl@ erkekli bir kalabal@k. O%te yanda, ic#erde, salt erkek. Ama as@l, bu yan@ o%te yandan en go%ze c#arp@c@ bic#imde ay@ran, c#ocuklar. Beri yandakile- rin en genci on sekizinde. Bu yandakilerin ic#inde ise kun- daktakiler bile var. U%c# yas#@nda, bes# yas#@nda, on yas#@nda- kiler de... Kaya, belki de c#ocuklar@n u%stu%nde b@rakt@g~@ etkiyle bo%yle konus#mus#tu. Mahmut Bey, og~lunun so%zu%nu% duyma- mazl@g~a geldi: [-- Avukat@nla konus#tum. Niye diretiyorsun o%yle de- g~ilim demekte? Ne gec#ecek eline?] Kaya, damarlar@nda kan@n sog~udug~unu duydu. Az o%n- ce, babas@yle kendisini ay@ran tel bo%lmenin bu yan@nda onu go%ru%nce, yu%reg~inde bir @l@nma oluvermis#ti. Sevinmis#ti nerdeyse. Babas@n@n yu%zu%nu% sekiz ayd@r ilk kez go%ru%yor- du. Kesik, k@r@k, bir tu%rlu% ac#@l@p akamayan, yine de arada- ki yabanc@l@g~@ eritmeye c#al@s#an so%zlerin ard@ndan susulu- vermis#ti. Sonra babas@n@, t@pk@ c#ocuklug~undaki gibi sessiz, bir kez daha dinlemis#ti. Ama onu dinlerken sessiz sabr@n@ su%rdu%remeyeceg~ini anlam@s ve: [Bizden Menderes'in o%cu%- nu% al@yorsunuz] demek istemisti. As@l bo%yle so%ylemek is- temis#ti. Fakat, bu ilk kars#@las#man@n getirdig~i bir incelikle, ic#inden gec#eni deg~is#tirmis#, genelles#tirmis#: [-- Bizden Menderes'in hesab@n@ soruyorlar], demis#ti. Buna babas@ndan gelen yan@t, hele o [ne gec#ecek eli- ne?] diye sorus#u Kaya'y@ o%fkelendirdi. Babas@ndan c#ok kendineydi o%fkesi. Ne diye alttan alm@s#t@ sanki az o%nce? Parmaklar@n@ tel bo%lmenin deliklerinden gec#irdi. S@m- s@k@ kavrad@ tel kafesi. Yu%zu%nu%, babas@n@n, ku%c#u%k do%rt ko%- s#e deliklerin iyice zevksiz, iyice kaba bir mozayike do%- nu%s#tu%rdu%g~u% terlemis# yu%zu%ne yaklas#t@rd@: [-- Avukat@ rahat b@rak], dedi. Sonra sesi, kendisini bile s#as#@rtan bir t@nlamayla pat- lad@: [-- Beni de!.. Beni de rahat b@rak!] Herkes do%ndu%. C#ok k@sa bir an Kaya'ya ve Mahmut beye bakt@lar. Mahmut bey, omuz omuza durdug~u bu%tu%n bu insanlar@n bak@s#@yle kars#@las#@nca bir bos#lug~a dog~ru kaymakta oldug~unu sand@. Tutunacak bir yer arad@. Yu%- zu%nden bos#anan teri sildi ve bozgunlug~unu, hemen yan@n- da duran bie kad@na zorla gu%lu%mseyerek altetmmeye c#a- l@s#t@. Kad@n, h@zla bas#@n@ c#evirdi. Diz boyunda s@k@s#@p kal- m@s# do%rt yas#lar@nda bir og~lan c#ocug~unu kucaklay@p kal- d@rd@. Ona: [-- Hani yapt@g~@n resmi go%sterecektin babaya?] dedi. C#ocug~u, tel bo%lmenin gerisindeki genc# adam@n elle- rine yak@n tuttu. Irfan, k@s@k go%zlerle gu%ldu% c#ocug~a. C#ocu- g~u ve c#ocug~un yapt@g~@ resmi bir an o%nce iyice tan@mak isteyerek k@sm@s# gibiydi go%zlerini: [-- Neyin resmini yapt@n Cem?] C#ocuk, ince bir boru haline getirilmis# ka*g~@t parc#as@n@ tel kafesin deliklerinden sokmaya c#al@s#@yordu. Annesi ona yard@m etti. Irfan, o%te uc#tan c#ekti. Ka*g~@t bir yerinden y@r- t@ld@. C#ocuk, elindeki ku%c#u%k, oyuncak bir cankurtaran@n tekerleklerini tel o%rgu%ye su%rterek: [-- Asker yapt@m] dedi. [Tu%feg~i de var]. Annesiyle babas@, tedirgin bak@s#t@lar. Kad@n, elini usulca tel bo%lmenin u%stu%ne koydu: [-- Son aylar en c#ok asker ve tu%fek go%rdu% de...] de- di. Bundan kendisi sorumluymus#c#as@na bir utanc# dalgas@ gelip gec#ti yu%zu%nden. Kaya, elini Irfan'@n omzuna koydu. Omzunu s@kt@ onun. Art@k hic# babas@n@n yu%zu%ne bakmaks@z@n, tel bo%l- menin o%nu%nden uzaklas#t@; ic#erlere dog~ru kayboldu. Mahmut bey, iyice bos#lug~a yuvarlanm@s# duydu ken- dini. [-- Anlam@yor bunlar. Ben de babay@m. Iyilig~ini is- terim elbet], dedi c#evresindekilere. Kimsenin Mahmut beyin yak@nmalar@n@ dinleyecek zaman@ yoktu. Zaman c#ok dard@. Yer c#ok dard@. Hava c#ok dard@. Tel bo%lmenin o%nu%ndekiler de, gerisindekiler de s#o%yle bir bakt@lar Mahmut beye. Sonra acele, yak@nlar@yle go%- ru%s#meye do%ndu%ler. Mahmut bey, kalabal@g~@ aralad@. C#@k@s# kap@s@na yu%ru%- du%. Kap@da, bir posta halinde bekles#enlere: [-- Bunlar@n ak@llar@ bas#lar@na gelmeyecek. Hic# gel- meyecek], diye bir so%ylev c#ekmeye yeltendi. [Is#imizi gu%cu%- mu%zu% b@rak@yoruz. Saatlerce buralarda bekles#iyoruz. Og~lu- nun bu%tu%n yapt@klar@n@ affediyorsun, o da kalkmis# sana...] Kalabal@g~@n ic#inde gu%lu%s#enler oldu. S#as#k@nl@kla bakt@ Mahmut bey onlara. Bir Allah kulu da c#@k@p hakl@l@g~@n@ so%ylemeyecek miydi? Soluya soluya yu%ru%du%. Bakanla bulus#ma saatini de kac#@rm@s#t@ is#te. Tahsis is#ini go%ru%s#mek u%zere art@k hangi yu%zle c#@kabilir bakan@n kars#@s@na? Kars#@ s@rtlardan esen sert bir ru%zga*r@n alt@nda durup bekledi. Ic#erdekilerin go%ru%s# zamanlar@n@n tamam olmas@- n@, askeri* arac@n kendilerini al@p nizamiye kap@s@na go%tu%r- mesini bekledi. Og~lu do%rt yas#@ndayken, bes# yas#@ndayken, hatta* on yas#@ndayken de nas@l sayg@yla tutard@ elinden. Denize bi- le ilk kez kendisi sokmus#tu onu. Bu%yu%kadada. Kulu%bu%n o%nu%nde. Kucag~@na alm@s#, sog~uk suya bat@r@vermis#ti. C#o- cuk bir irkilmis#, ama hic#, ag~lamam@s#t@. Anas@ sag~ kalsayd@, Kaya s#imdi onu sever miydi acaba? Yoksa anas@na da bo%yle bag~@r@r m@yd@ herkesin ortas@nda? [Benim bu%tu%n is- tedig~im onun iyilig~i...] Tel bo%lmenin o%nu%nde, Mahmut beyden bos#alan yeri hemen, onun gerisinde kalm@s# yas#l@ bir ko%ylu% alm@s#t@. Oraya sokulurken, eski bir korucu ceketinin ucuna yap@- s#@p duran torununu o%nu%ne c#ekmis#ti. Kaya'nin yerine ise, Irfan'@n omuz bas#@na s@k@s#@p kalm@s# olan, kalabal@g~@n ara- s@nda, bes#ikte b@rakt@g~@ og~lunu tan@maya c#al@s#an, go%zu% onun go%zlerine deg~dikc#e nerdeyse go%ru%cu%ye c#@km@s# bir k@z utangac#l@g~@na yakalanan Musa genis#lemis#ti. Mahmut bey- den ac#@lan yeri doldurmas@ ic#in babas@na durmadan u%nle- mis#, onu yu%reklendirmis#ti: [-- S#o%yle gel baba... Gec#, gel...] Tel bo%lmenin o%nu%nde durunca, yas#l@ adam korucu ce- ketinin du%g~melerinin hepsinin ilikli olup olmad@g~@n@ de- netlemis#ti hemen. Ard@ndan, torununun eline s@k@ca yap@s#- m@s#t@ yeniden. [-- Duran len? Nas@s@n tosunum?] dedi Musa c#ocu- g~a. C#ocuk, ayaklar@n@n u%stu%nde yu%kselmeye c#al@s#t@. Tar- c#@n renkli lastik pabuc#lar@n@n toza ve lekeye bog~ulmus# oldug~unu go%rdu% Musa. [-- Ha bakay@m, yu%ksel s#o%yle...] dedi og~luna. Dedesi c#ocug~u kucag~@na ald@. Yorgundu. Kollar@ c#ek- miyordu. Yan@ndaki kad@n Cem'i yere b@rakt@: [-- Yard@m edeyim...] dedi. Duran'@ babas@na dog~ru kald@rd@, tuttu. Duran, tel o%r- gu%nu%n aral@klar@ndan ona bir gazoz kapag~@ gec#irmeye c#a- l@s#t@. [-- Demek Mirza deden gazoz ic#irtti sana he?] dedi babas@. Mahmut bey d@s#arda, go%zlu%klerini c#@kard@. Go%zlu%k camlar@na biriken tozu sildi. Go%zlerini de sildi. Yeniden takt@ go%zlu%klerini. Yeniden Mahmut bey oldu ve o%nu%ne ilk c#@kan gedikliye: [-- Amma da uzun konus#uyorlar can@m...] dedi. Gedikli, omuzlar@n@ dikti. Tela*s#la yu%ru%du%. Yu%ru%rken: [-- Koca yaz gec#ti. Genc#lik Park@nda bir gazinoya bi- le gidemedik biz] dedi duyulur bir sesle. Ikinci postan@n bas#@nda durmas@, go%ru%s#e c#@kanlarla go%- ru%s#e gelenlerin [nizamlara uygun] hareket edip etmedik- lerini go%zetlemesi gerekiyordu. Onlar@n aralar@nda neleri konus#malar@ yasak oldug~unu, neler konus#urlarsa yasak olmayacag~@n@ bir tu%rlu% saptayam@yordu. [-- Yengen iyi. Sela*m@ var. Go%zlerinden o%per]in al- t@nda bir suc# unsurunun bulunup bulunmad@g~@n@ kestir- mekte gu%c#lu%k c#ekiyordu. [Ille c#ocuklar@n@ da getirecekler. C#ocuklar is#i daha da gu%c#les#tiriyor. Her s#ey karmas#aya geliyor]. C#ocuklar hep, go%revini ko%tu% yapma korkusunu da bir- likte geitriyorlard@ gedikli ic#in. Bu korkunun h@nc@yla, s#imdi dedesinin kucag~@na c#@km@s# ve babas@ndan c#ok ya- n@ndaki c#ocug~un tel o%rgu% u%stu%nde su%rttu%g~u% oyuncak can- kurtaran@na ilgi duyan Duran'@n incecik boynuna kopa- r@rcas@na as@ld@: [-- Tamam. Bitti. Hadin bakal@m], dedi. Musa, babas@n@n u%rku%ntu%yle toparland@g~@n@ go%rdu%. Bu kez s@k@ca kavram@s#t@ Duran'@. Kas#lar@ aceleyle inip kalk- m@s#t@. [-- Horoz da koyduktu. C#@k@nlar@ gap@da ald@lar. Ge- lir mi elinize og~ul?] diye sordu tela*s#la. Bunu hep sormak istemis#ti. Eli bos# gelmedig~ini, Du- ran'@n yan@ s@ra bas#ka s#eyler de getirdig~ini hep belirtmek istemis# de, becerememis#ti. Nas@l sorman@n dog~ru olacag~@n@ bulamam@s#t@. Og~lu da, Duran'@n yap@s#kan parmaklar@yle oynay@p durmus#tu tel kafesin aral@klar@ndan. [Ne haber len, Duran?] diye sormus#tu s@k s@k. [-- Art@k gelme baba. Onca yol. Bu iyi oldu. Go%rdu%m is#te seni de, Duran'@ da. Art@k k@s# c#@k@nca gelirsin. Raha- t@na bak. Evdekilere hep sela*m et...] demis#ti. [-- K@s# c#@k@nca m@? Daha onca gal@r m@s@n?] [-- Belli olmaz ki. Iyiyim is#te ya. Go%rdu%n]. Yu%reg~i daralm@s#t@ Mirza dedenin. Gedikli de o s@ra c#ekip k@v@rd@ Duran'@n boynunu. O zaman Duran, c#abuk bir at@l@mla Cem'in kolunu c#ekti. Elindeki oyuncak can- kurtaran@ tutmak istedi. Cem de onun, omuzbas#@ndak@ go%kboncug~a as@ld@. Duran, Cem'e bir gazoz kapag~@ uzatt@. Cem, oyuncag~@n@ Duran'dan kac#@rd@. Bu%yu%klerin, bas#tan bu yana so%ylenememis# her s#eyi son dakikaya s@g~d@rman@n acelesine du%s#tu%kleri bir s@rada, o ona, bu buna derken Cem'le Duran tan@s#m@s# oldular. Az sonra, dedelerinin ve analar@n@n ellerinden tutup, art@k birbirlerinden gayr@ hic# bir s#eyle ilgilenmeksizin c#@k@s#a dog~ru su%ru%klendiler. Yer c#ok dard@. Zaman c#ok dard@. O%yle olmasayd@ bir- birlerine ne c#ok s#ey anlatacaklard@. O%nce Duran bas#lamak isteyecekti, ama herhalde o%nce. Cem anlatacakt@. Olaki, oyuncak cankurtaran@n verdig~i gu%venle, ilk o bas#layacak- t@ so%ze. [Senin omzundaki niye mavi? Benim hic# yok. Ama tu%feg~im var. Tavs#an@m var. Yere koyunca z@pl@yor. Ha- l@n@n pu%sku%lu%ne tak@l@nca z@plam@yor. Ben de tu%feg~in ucuy- le du%rtu%yorum. Pili bitmezse yeniden z@pl@yor. Pili biter- se z@playam@yor. Senin tu%feg~in var m@? Annen niye yok? Ben annemle geldim. Anneannemi getirmedik. Eskiden anneannem bizde yatmazd@. S#imdi bizde yat@yor. Hep s#e- yime kar@s#@yor. Kes#ke anneannem de gelseydi. O senin deden mi? Benim dedem yok. Olsayd@ ceketi daha gu%zel olurdu hem. Seninkinin kaputu var, ama eski. Kaput mu diyorlar bi s#ey diyorlar is#te. Nihat abim var ya, o bis#ey giyiyordu. Payka m@ ne, onu giyiyordu. C#ok enfes oluyor- du. Bana bu%yu%k geliyordu. Bu%yu%k gelmeseydi bana ve- rirdi. Bu%yu%yu%nce verecek. Kes#ke omzunda demiri de ol- sa. Senin omzundaki demirden deg~il ki. Hem mavi. Ben mavisini istemem. Mavi olsa da olur, fakat yan@nda bon- cuk, iplik falan olursa olmaz. Cankurtaran@m@ sana vermem ki ben. Bizde dolu Fru- ko kapag~@ var. Art@k hic# biriktirmiyoruz. Hemen at@yoruz. Omzundakini verirsen cankurtaran@m@ veririm. Gazoz ka- pag~@na vermem. Cankurtaran@m@n tepesinde @s#@k yan@yor. Tabii* burda yanm@yor. Tele su%rttu%m yanmad@. Ama du%z yerde giderken yan@yor. Evde yan@yor. Otobu%ste de yanar- d@ ama, annem istemedi. Oynamama izin vermedi. Siz nerden geldiniz? Biz babam@ go%rmeye geldik. Hani benim yapt@g~@m resme bakt@ ya? Is#te o benim babam. Annem o%yle diyor. Babam da o%yle diyor. Yani, demedi amma, ba- bamm@s#. Ben biliyorum. Ben babam@ her ay go%rdu%m. Ba- bam oldug~undan sonra tam do%rt sefer go%rdu%m. Sen baba- n@ do%rt sefer go%rdu%n mu%? O senin baban m@yd@? Hani be- nim babam@n yan@ndaki? Bas#lar@ benziyor, u%stleri benze- miyor. Baban@n sac#@ babam@n sac#@na benziyor. Bu%tu%n ba- balar@n bas#@na benzemiyor ama onlar, niye? Senin baba- n@n go%mleg~i de gu%zel deg~il. Benimkinin gu%zel. Yakas@ u%tu%- lu% u%tu%lu%. Kazag~@n@ anneannem o%rdu%. Senin anneannen yok mu? Olsayd@ senin babana da kazak getirirdiniz. Biz ge- tirdik. Anneannem yetis#tirdi. Benim yu%zu%mden az kals@n yetis#meyecekmis#. Anneannem de hep "az kals@n" der ne- dense. Du%n sabah uyan@nca, bi de bakt@m oyuncak tavs#an@m yine du%s#mu%s#tu%. Yast@g~@m@n alt@ndan tu%feg~imi c#ektig~im gi- bi kac#ak tavs#an@ vurdum. Bum! Bum! Iki kurs#unla yere serdim. G@k diyemedi. Anneannem geldi. Bas#@na havluyu sarm@s#. -- Uyand@n m@ Cem? Az kals@n ben uyand@racakt@m, dedi. S#u bu%yu%kler ne deli s#eyler! Uyand@g~@m@ go%ru%nce: -- Uyand@n m@? diye soruyorlar. S#as#@lmayacak s#eye s#as#@yorlar, s#as#@lacak s#eye s#as#m@- yorlar. Bag~r@sacak s#eye bag~r@s#m@yorlar, bag~r@s#mayacak s#e- ye bag~r@s#@yorlar. Tavs#an@m@ o%ldu%rmu%s#tu%m. O%ldu%ru%nce bag~- r@s#@l@r. bag~r@s#@lmaz m@? -- Art@k bu tavs#an da c#ok oluyordu. Kac#@p kac#@p gi- diyordu yataktan, demis#tim anneanneme. Anneannem beni o%ptu%. Ag~z@ dis# macunu kokuyor. Ben boynunun kokusunu en c#ok seviyorum. Il@k kokuyor. Kib- ritleri kac#@r@p kac#@r@p c#ak@yorum ya hani, gizli gizli avaz@ c#@kt@g~@ kadar c#ak@yorum ya? C#akt@g~@m kibritler gibi ko- kuyor. Dis# macunu kokusunu sevmem ki ben. So%zde an- neannem dis# macunu kokmazm@s#. Kibrit de kokmazm@s#. Yasemin kokarm@s. Bakkaldan sabunu al@rken yasemin kokulusundan al@rm@s# da... Yasemin neymis# sanki? C#ic#ek- mis#. Beyazm@s#. Banyoda sabunlar@ go%rmu%yor muyum? Be- ni de y@k@yorlar. Ne c#ic#ek var, ne bis#ey. Beyaz da deg~il- ler. Yes#iller. Yani is#te pembeler. Pembe, yes#il deg~ilmis#. Pembeymis#. Senin omzundaki arma mavi ama. Mavi de- g~il mi? Ben mavinin mavi oldug~unu biliyorum da, neden- se pembenin yes#il olmad@g~@n@ bilmiyorum. S@rada bir, an- neannem benimle oynas@n diye, bildig~im s#eyleri bilmemis# gibi yap@yorum. N'apal@m? O da hic# oynamaz ki benimle. Du%n sabah uyanm@st@m ya? Hani tavs#an@ vurmus#tum ya? Anneannem de onun o%lu% oldug~unu go%rmemis#ti ak@ll@. Ben de ona: -- Annem nerde? dedim. Bacag~@mdan c#ekti. Elleri de hep sabah sog~uktur bu anneannemin. -- Bak s#u h@nz@ra, dedi. Aks#am, otobu%se bineceksiniz ya annenle? Baban@ go%rmeye gideceksiniz ya? Onun da is#leri var tabii*. Erkenden gitti ki, is#leri bitsin. Gece ko- nus#tuk, bilmiyor musun? -- Bilmiyorum, dedim inad@ma. Anneannemi aldatt@m. O da beni g@d@klad@: -- Biliyorsuuun... dedi. -- Bilmiyorum! Bilmiyorum!.. dedim ben de. -- Hadi ordan maymun! Pek gu%zel biliyorsun. Bili- yorsun... diye g@d@klad@ beni. O%yle c#ok gu%ldu%k ki. Anneannemin bas#@, pencereden gelen gu%nes# yolu var ya, onun ic#inde kald@. Havlusunun tu%yleri kabard@ bas#@n- daki... -- Pamuk kafa! Pamuk kafa! diye bag~@rd@m ben de. Niye televizyonda c#@km@yorsun sen anneanne? -- Neden c#@kay@m maymun? Oyuncu muyum ben? "Bas#kalar@n@n anneanneleri, dedeleri, bu%yu%kbabalar@ fa- lan c#@k@yor deg~il mi ama? Senin deden bile c#@kt@. Ben go%r- du%m. Bu kaputu yoktu. Bas#ka s#ey giymis#ti de sakal@ ile c#@km@s#t@ hani? Bu deden deg~il miydi? Bas#ka deden miydi? Bu dedendi tabii* Sesi bas#kayla kaputu bas#ka olan bu de- dendi. Ben go%rdu%m. Anneannem diyor ki, onlar sahici an- neanne, sahici dede falan deg~ilmis#. Oyunmus#. Laf. An- neannem s@rada bir yalan so%ylu%yor. S@rada bir yalan so%y- lemese inan@rd@m. Annem evdeyken gelen bir amca an- nemi sormus#tu da, "evde yok" demis#ti. Go%rsen, annem evdeydi. Valla da, billa da. Kendini ic#erden kitlemis#ti oda- s@na. Bana gelince d@s#ardan kitlerler ama. Canlar@ isteyin- ce ac#@p bakarlar. Ben can@m isteyince ac#@p bakamam an- nem kitap, defter falan okurken. Anneanneme inanmay@nca: -- Yalanc@! Yalanc@! dedim ben de tabii*. O da popoma vurdu. -- Sensin! dedi. Hadi gel, su%tu%nu% ic#elim. Sanki kendisi ic#ermis# gibi, hep sabah bana "su%tu%nu% ic#elim" der. Senin anneannen hep sabah su%tu%nu% ic#irir mi sana? S@rada bir ic#mem. Oynarsa ic#erim. Bir z@plad@m, ya- tag~@n u%stu%ne dikildim. Tu%feg~imi sabahl@kl@g~@n@n gu%lu% var ya, tam gu%lu%nu%n ortas@na dayad@m: -- Eller yukar@ Ko%rk! dedim. Anam, unuttum! Elekrig~in du%g~mesine bast@m. Z@ssst... Ko%rk'u%n herkesini, Spayk'@n@ filan serdim yere. Bakt@m, uzayc@ teyze de avaz@ c#@kt@g~@ kadar sessizce yaklas#m@yor mu? Bi ceyran verdim, devirdim. Hep sesimle bag~@rd@m: -- Eller yukar@! Anneannem Ko%rk olmus#tu ya, ondan. Anneannem de, iyy, iy, iy, dedi, inildedi: -- Aman Cem, kollar@m kalkm@yor ki ag~r@dan. Dinlemedim: -- Yu%ru%u%u%! Eller yukar@!.. K@m@ldarsan yakar@m!.. -- Art@k La*mia han@mlara go%tu%rmiycem seni. Televiz- yon seyrettirmiycem, dedi anneannem arkas@ do%nu%k. Kollar@n@ en gu%zel kald@ram@yor. Bo%yle Ko%rk mu% olur- mus#? Anneannemin s@rt@na atlad@m. Vijjjt! Hep sefer at- lar@m ben. Sen hep sefer atlayabilir misin? S@rt@na atla- y@nca: -- Uy belim! dedi anneannem. Uy belim, uy bacag~@m, uy kolum... Bu anneannemle oynamak da hic# gu%zel olmuyor. Nihat abim hep aks#am gelmeli ki... Ama hep aks#am gelmiyor. S@rada bir geliyor. -- N'ooolur anneanne, bizim eve de bir televizyon alal@m... -- Amaan, koyver bog~az@m@! S@kma aaa!.. Annen is- temiyor is#te. S#u s@ra olmaz diyor, duymad@n m@? -- N'ooolur anneanne, n'ooolur! -- C#ek s#u tabancan@ go%zu%mden! Sanki benim derdim- di seni ikide bir, ikide bir La*mia han@mlara tas#@mak! C#ek s#unu go%zu%mden Cem! Hep sabah bu dert. Zaten bizim evde hep s#ey dert. Avaz@n c#@kt@g~@ kadar doy, yine yine "hadi ye" derler. Da- ha s#eyler de oluyor. Ag~lamam geliyor da, bu%yu%du%g~u%m ic#in ag~layam@yorum. Bir gu%n kocaman kocaman asker amcalar gelmis#ti. Evin her yan@n@ s#o%o%o%yle doldurdular. Tabancalar@, tu%fek- leri falan o%yle gu%zel ki. En her yana dag~@ld@lar. Kap@lar@ ac#t@lar. C#izmeleri bile vard@. Yu%ru%rken bi go%rsen, garc#, garc#, garc# ediyor. Palaskalar@ da var, avaz@ c#@kt@g~@ kadar parl@yor demirleri yaa... Tam birinin kay@s#@ndan tutacak- t@m. Anneannem c#ekip ald@ beni. Bi tutturmad@. -- K@zd@racaks@n onlar@ s#imdi, dedi f@s@l f@s@l. Niye k@zs@nlar bi kere, deg~il mi ama? Nihat abimin kalemini istiyorum. Hemen veriyor. Bi de kaat veriyor. C#iziyorum, c#iziyorum kalemiyle... T@ka basa c#izdig~im hal- de en hic# k@zm@yor. -- Aferin Cem, dehs#et bir ev yapt@n, diyor. Sac#@m@ oks#uyor. Ne korkak s#u anneannem! O%yle titredi ki... -- Sus bakal@m, rahat dur, dedi titreyip. Bi de s#eker tutmaz m@ bu%yu%k amcalarla askerlerine? Onlar s#eker yer mi ak@ll@? Asker onlar. Annem de itti elinden anneanne- min: -- Anne, c#ekil sen. Git odana, dedi. Buralar@, buralar@ kay@s#l@, buralar@ buralar@ hep y@l- d@zl@ amcalar annemin kitaplar@n@ almak istediler. Annem onlar@ da cin kadar vermek istemedi. Yirmi tanesini ve- rebilirdi tabii*. Dosdolu kitab@ var. Benim olunca ama, Tom Miks'lerimin dolu c#og~unu hemencecik Ziya'ya verir, Gu%- lizar'@n og~luna. Ziya sana benziyor, fakat en c#ok benze- miyor. Yu%zu% senden biraz temiz. Ayakkaplar@ bo%yle de, pembe; yani is#te yes#il mi, pembe mi ne?.. Seninkiler ne renkte hem? Kum bahc#esi renginde mi? Annem, oyun- lar@m@n dolu c#og~unu da Gu%lizar'@n og~luna veriyor. On- lar as#s#ag~@da oturuyor, karanl@kta. Biz yukarda oturuyoruz, @s#@kta. -- Art@k bunlar@ oynam@yorsun, diyor, Ziya'ya veri- yor annem oyuncaklar@m@. Laf. S#imdi oynamasam bas#ka zaman oynar@m. O gu%n de kendi kitaplar@n@ vermemek ic#in, asker amcalara be- nim tu%feg~imi verirdi yaa... O, bu%yu%k bu%yu%k amcalarla ko- nus#urken tu%feg~imi kus#and@g~@m gibi sakl@ca kos#tum mer- divenlerden. Hep sefer arkama bakt@m. Beni go%remedi. Tu%feg~im s#uramda, so%yle tak@l@, kap@n@n o%nu%ne c#@kt@m. As- ker abilerden c#ok dolu vard@ orda. Her hepsinin, billa* her hepsinin tu%fekleri vard@. Benimki ku%c#u%k. Sen go%rmedin ki. Annem buraya getirmeme izin vermedi. Is#te benim o tu%feg~imle ben nis#an almas@n@ bilirim. Kac# sefer patlat- t@m. Evde dolu sinek vurdum. S#imdi de kap@n@n o%nu%nde kediyi vuracakt@m. Ne gu%zel olacakt@. Asker abiler beni yanlar@na al@rlard@ o zaman. Tam nis#an ald@m. Tu%feg~imin pili bitmemis# mi? S@kt@m patlamad@. Sokaktaki abi- ler de bana: -- Gir ic#eri c#ocuk! diye bag~@rd@lar. Ordaki teyzelerden biri: -- Ay c#ocug~u vuracaklar s#imdi, dedi. Laf. Buras@ bizim memleket. Bizim evin o%nu% bi kere. Du%s#man memleket deg~il ki. Sen bizim evin o%nu%ne gel de bak bakal@m, du%s#man memleket miymis#? Tu%feg~imin pili bitmis#ti o zaman. Bitmeseydi kediyi bi vururdum. Hep herkesler hic# korkmad@g~@n@ anlard@ tabii*. Du%n, biz buraya gelmeden hani, anneannem su%tu%mu% ic#irmek istemis#ti. -- Hadi gel, su%tu%nu% ic#elim, demis#ti ya? -- Ic#mem, sen ic# peki, dedim ben de. -- Off, off! Su%tu%nu% tek bas#@na ic#meyi o%g~ren art@k Cem, dedi. Do%rt yas#@na bast@n. Koskoca og~lans@n! En koskocaman og~lansam madem, yatag~@n alt@na sak- lan@yorum da, neden s#uras@ y@ld@zl@ amcalar beni aramaya gelmiyorlar peki? Kac# sefer sakland@m. Hic# gelen olmad@. Bi gu%n, tam iki saat o%yle yatt@m yatag~@n alt@nda. En c#@t etmedim. Sonunda gelip gelip anneannem geldi. Annem is#teydi tabii*. Biz anneannemleydik. Benim anneannem hep "of, of" der. S@rada bir ag~lar, s@rada bir ag~lar. Ag~lay@p ag~lay@p: -- Akl@m bas#@mdan gitti Cem! Kayboldun sand@m, dedi. -- Gelmediler mi, demis#tim de: -- Kim gelecek? demis#ti. Beni, en s@k@ olarak boynuna bast@rm@s#t@. Yanm@s# kib- rit kokuyordu boynu o zaman da. Yasemin mi neyse, hic# ondan kokmuyordu. Sen hic# yasemin go%rdu%n mu%? Biz bu- raya gelmeseydik, babam@ go%rmeye, Nihat abim beni bi yere go%tu%recekti. O go%tu%receg~i yerde bi saks@ varm@s#. Sak- s@da bitermis# de yasemin, ben go%rebilecekmis#im. S#imdi babam@ go%rmeye geldik de, go%remeyecekmis#im. C#ok dolu yokmus#. U%c# tane falan varm@s#. Bunlar sonmus# ac#an da, art@k, c#ok dolu ay gec#tikten, c#ok dolu gu%n gec#tiketen son- ra yeniden yaz olur ya, is#te o zaman go5rebilecekmis#im. Olsun. Nihat abim yine gezdirir beni. Biz s#imdi annemle hem hapse geldik, hem babama geldik. Ben, babama go%- tu%ru%rler de hapse go%tu%rmezler san@yordum ama, hani bi gu%n Nihat abim bize gelmis#ti, is#te o gu%n, babam ic#in bi kaat la*z@mm@s, onu almaya geldig~i gu%n var ya, onneannem ona: -- Gir bak kitap odas@na Nihat yavrum. Sen daha iyi bilirsin, ne ka*g~@d@ym@s# anlamam ki, demis#ti. Nihat abimin arkas@na tak@lm@s#t@m ben de. Tabii* ak@ll@, f@rsat bu f@rsat. Bas#ka zaman olsa, zor girerim bu odaya. Zaten annem olmadan girmem ki ben. Bir kere girmis#tim. Bes# ay o%nce filand@. Tabii* o zaman bo%yle bu%yu%k deg~ildim. Orda bir amcan@n resmi vard@. Duvarda s#o%o%le... Bo%yle bo%yle b@y@klar@ da vard@. Annem onu hic# kald@rma- d@ da, sonra bi gu%n aneannem Kac#ak'taki Kimb@l var ya, is#te onun gibi saklam@s#t@ resmi. Sakland@g~@n@ ben fis#s#s#t di- ye go%ru%vermis#tim. Annem en hic# go%rmemis#ti. C#u%nku% o gu%n bizim eve yine c#ok c#ok dolu asker amcalar gelmis#ti. Ben de resmi anneannemin saklad@g~@ yerden bulup o am- calara go%tu%ru%vermis#im. -- Bak, bak, Kac#ak... demis#im. Anneannem c#ok ag~lad@ sonra. Bir daha yapmam, de- dim ama, yine dolu ag~lad@. Avaz@m c#@kt@g~@ kadar sustum. Kac# gu%n c#@t etmedim hep. Buralar@nda, buralar@nda gu%zel y@ld@zlar@, s#uralar@nda s#uralar@nda kay@s#lar@ falan olan o amcalar resmi alm@s#lar. Ne olur sanki? Benim Tom Miks'- lerimi hep veriyorlar. Annemi de u%c# on bes# gu%n go%rme- dim o zaman. Anneannem art@k hep aks#am bizde kalm@s#- t@. Eskiden hep aks#am kalm@yordu. Annem olmay@nca hep sabah gelmedi, hep aks#am da gitmedi. Ziya da bana erik kurusu verdi. Biz ikimiz oynarken oynarken: -- Annen hapiste senin yaaa, dedi. Ben de annemi c#ok dolu o%zlemis#tim. Anneannem de en c#ok ag~lam@s#t@. -- Ben de hapse gidecem anneanne, diye tepindim. Anneannem de: -- Bir sen eksik kald@n zaten, demis#ti. Biz o gu%n kitap odas@na girince, Nihat abime: -- Sen de hapse girsene Nihat abi, dedim. Anneannem kap@n@n o%nu%nde duruyordu: -- Sus, ag~z@n@ hayra ac#, dedi. Ag~z@m@ ac#t@m. Nihat abim gu%ldu%. Ama en c#ok gu%l- medi nedense. Her zaman en c#ok gu%lerdi. Go%zleri go%zleri- me deg~erdi. Hic# deg~medi. Beni o%pu%p gitmis#ti. Anneannem ona: -- Buldun mu kaad@? dedi de onu bile duymad@. Bana yasemin go%stereceg~ine so%z vermis#ti, ama o za- man bile kac# ay dolu yaz gec#mis#ti de, kac# ay dolu yaz hep gelmemis#ti. Nedeb gelmemis#tir, ben bilmiyorum. Sen bi- liyor musun? Biz du%n, aks#am olunca karanl@kta annemle otobu%se binmis#tik ya hani? Buraya gelmek ic#in binmis#tik ya? Onun ic#in Nihat abim beni gezmeye go%tu%remedi. Gelecek yaz go%tu%recekmis# dolu gu%n gec#ince. O gu%n kitap odas@n- dan kaat almaya gelince ag~z@m@ hayra ac#m@s#t@m da go%zu% go%zu%me deg~memis#ti hani ya? Ben de: -- Ben babam@ go%rmeye gitmiycem anneanne, hapse gidecem, demis#tim. Anneannem de: -- Off, of. Hepsi bir zaten Cem, demis#ti. Hepsi bir olsa s#imdi babam@n yan@nda kal@rd@m. Aksi gibi tu%feg~imin de pili bitti. Anneme s@rada bir so%ylu%yo- rum, bi tu%rlu% yenisini takm@yor. Yar@n geri do%nerken go%- ru%r o, karanl@kta nas@l olurmus#. Biz Istanbul'da oturuyoruz. Siz nerde oturuyorsu- nuz?...] [Sen tomofilini bana verseydin ben de nazar boncu- g~umu sana verirdim. Gazoz kapag~@ndan bas#ka, boncug~u- mu da verirdim. Mirza dedem: -- Otobusta hastalanacan gine len, verme onu. Go%zu% deg~er birinin gine, derdi. Bana nazar deg~mez ki. Sana nazar deg~er. Go%z deg~e- cek tomofilim yok benim o%yle. Otobusa bindim fakat. Bi- zim ko%yden ilkin ben bindim. Memet de binmedi, Ays#e de binmedi, Tefik de binmedi, Hu%snu% de binmedi. Onlar hic# bi s#eyleri go%rmedi. Senin bu tomofilini bile go%rme- diler. Verseydin, onlara go%sterirdim. C#ardakta vu%vvvt, vu%vvvt dolas#t@r@rd@m. Du%n sabahleyin Mirza dedem: -- Seni otobusa bindirecem. Bubana go%tu%recem. Anan bohc#an@ hazretsin, dedi. Is#te bu bubam var ya, telin ard@ndaki? Is#te o bubam Mirza dedeme mektup salm@s#. "Dunran'@ da getirin, bi go%- rem" demis#. Mirza dedem eskiden ormanda korucuymus# yaa. Bu%tu%n ormanlar ne onun emrindeymis#. S#imdileyin or- man yokmus#. Fabrika var. Mirza dedem de ona bekc#i dur- mus. Bana: -- Anan bohc#an@ hazretsin, deyince bi de bakt@m c#ok seviniyom. Otobusa binecek. Otobus ko%yu%n alt@ndan gec#en bam- yac@lar@n go%k rengi minibusundan bo%yu%kmu%s#, dediler. Goc- camanm@s# dediler. Bi lambalar@ varm@s#, @s#@g~@n@ s@kt@ m@ adam@n go%zu%nu% ko%reltirmis#. Kadir day@m@n og~lu Sela*mi demis#ti. Sela*mi abim her s#eyi biliyor. C#ok otobusa bin- mis#. Mes#in koltuklara oturuyormus#un. Koku serpiyorlar- m@s# eline. Istersen uyuyormus#un. Istemezsen uyumuyor- mus#un. C#oc#uklar hep uyuyorlarm@s#. -- Ben uyumuycam, demis#tim Sela*mi abime. Go%zu%- mu% ac#@k tutmazsam hic# bi s#eyleri go%remem. Dedem s#eker al@verecekti. S#ekeri yiye yiye gidecek- tim. Sela*mi abim: -- Eee, buban@ go%receksin he Duran? demis#ti. Bubam@ go%recekmis#im. Hic# go%rmemis#im. Bu bubam@ is#te. S#imdi go%rdu%m ya, ko%ydeyken akl@m kar@s#@verdi. Go%r- medim sand@yd@m. Anam da: -- Go%rdu%n Duran. C#ok daha gu%ccu%kkene go%rdu%ndu%, demis#ti. Ays#e ablam: -- Ben babam@ biliyom, dedi. O%vu%ngec#lik etti. Bi k@zar@m ki s#u Ays#e ablama da... Okula da gitmiyo art@k. C#ocuklar: -- Hain Musa'n@n g@z@. Domuzun g@z@, diyorlarm@s#. Do%vu%yorlarm@s#. Ondan gitmiyo Ays#e ablam da. Bo%- yu%k ablam S#erfe var ya, S#erfe ablam da ona: -- Gitme g@z. Sen okula gidince bu%tu%n is#ler bana ga- l@yo... diyor. Anam yasemin fabrikas@na gidiyor. Ays#e ablam@ da go%tu%ru%yor. Hani Mirza dedemin bekc#i durdug~u fabrika- ya. Beli tutsaym@s#, o da yasemin is#lermis#. Beli tutmad@- g~@nan bekc#i olmus#. Bubam da olmad@g~@nan is#te, bo%yle ol- mus#. Anam yasemine gidince de tabii* bana S#erfe ablam bak@yormus#. Eskidenmis#. S#imdi gendim gendime bak@yom ben. S#erfe ablam gine gine: -- Og~lun bi is#e yaram@yo, diyo anama aks#amleyin. Bana ne? Mirza dedem beni otobusa bindirecekti. Bu- ra getirecekti. Ays#e Ablam: -- Sen c#@kamazs@n otobusun basamag~@ndan bi kerem, demis#ti. -- C#@kar@m, dediydim ben de. C#@kamazsam Mirza de- dem gucag~@na al@r, beni c#@kar@r. S#imdi hic# bilemiyom, gendim mi c#@kt@m, dedem mi c#@kard@, hic# bilemiyom ki. Sar@calar'@n kahvenin orda gazoz gapag~@ toplam@s#t@m. Bunlar deg~il ha. Bunlar bas#ka. Bunlar@ demin bekles#ir- ken ic#tik biz, o c#ok galabal@k otobuslar@n oldug~u yerde hani. Ben Sar@calar'@n orda c#ivi de toplad@yd@m. Osman da toplad@. Tefik de. Bana az kald@. Otobusta oynaycak- t@m. Her bi s#eylere bakacakt@m. Bakacak bi s#ey galma- y@nca gazoz gapaklar@mla ne oynayacakt@m. Sela*mi abim; -- C#ok genis# olur otobusun ic#i. Han gibi, demis#ti. Benim Sela*mi abim tornac@. Otobuslar@, kamyonlar@, s#imendiferleri filan hepcek biliyor. Anam yaseminde c#a- l@s#@yor emme, o bilmiyor. Yani, ben diyorum ki, anam da biliyordur ya, anlatm@yor hic#. Vakti yokmus#. "Vaktim yok, c#ekil s#inci" diyor. Ben minibusa bi kez binmis#im. Mirza dedem yasemi- ne bekc#i durdug~unda, o%ku%z su%smu%s#, de, bo%g~ru% delinince anam da beni yan@na gat@p gitmis. Ordan doktora m@ ne gitmis#iz. Ben gu%ccu%kmu%s#u%m c#ok. Bundan gu%ccu%kmu%s#u%m. Ah kes#ki gu%ccu%k olmasayd@m. Bilirdim o zaman. S#inci hic# bilemiyom. Anam da: -- A og~lum, baban@ bilmiyon sen daha, diyor. Bubam@ bilmedig~imi san@yordular. Ben de bilmedig~i- m@ san@yordum. S#inci bildig~imi biliyom. Ayse ablama da dedim: -- Ben bubam@ biliyom g@z. Gu%ldu%g~u%nu% biliyom. Se- sini bilmiyom ama, gu%ldu%g~u%nu% biliyom, dedim. O da: -- Mademki biliyon, de bakal@m, sac#@ nas@ld@? dedi. Sac#@m bilmiyodum. -- Go%zu% nas@ld@ o%yleysem? dedi. Go%zu%nu% bilmiyodum. -- Kas#lar@ nas@ld@ kas#lar@? Kas#lar@n@ bilmiyodum. Gu%ldu%g~u%nu% biliyodum. -- Madem gu%ldu%g~u%nu% biliyosun, ag~z@ nas@ld@ de ba- kam? demis#ti Ayse ablam da. -- Gu%ldu%g~u%nu% biliyom ya g@z, dedim ben de. Atlad@m u%stu%ne. Ag~lay@ ag~lay@verdim. Yanag~@n@ @s@r- d@m. Anam da gos#tu geldi. -- Ellemeyin benim garip Duran'@m@ ko%rolmay@s@lar! dedi. Bi tokat att@ Ayse ablama. Ayse ablam da ag~lad@ son- ra. Anam da ag~lad@. S#erfe ablam da: -- Ag~lamay@n be! deyip o da ag~lad@. Onlar ag~las#@rken ben susuvermis#tim. Donsuzlar'@n Me- met'le mal gu%tmeye gittim. Memet: -- Baban mapus da ondan ag~las#@rlar, dedi. S#inci bubam@ go%rdu%m ya, bi sac#@n@ bilemedim. Her bi s#eyini bilmis#im. Ayn@ bilmis#im. Sac#@n@ bilememis#im. Sac#@ var san@yodum, sac#@ yog~umus#. Memet bana o%yle dedi ya, ben de Memet'e: -- Senin cu%cu%klerin var m@? Benim cu%cu%klerim var, dedim. Memet de: -- Vay garip Duran vayy! dedi. O zaman gafamda du%s#u%nce olmus#tu. Ne du%s#u%ncesi ol- mus#tu, bilemiyom. Sonra bostan tarlas@na girdik. Memet bana c#ak@s@ylan bostan kesip verdi. Bas#ka zaman elimizle yolard@k. C#ak@s@n@ bostana mostana ziyan etmezdi Memet. Ben de her bi s#eyi c#ak@s@ylan kessin isterdim. Onca yaka- r@rd@m. O gu%n, biz mal gu%tmeye gidince hani, hic# yakar- mad@g~@m halde bostan@ c#ak@s@ylan kesti. Bana bile verdi c#ak@s@n@. dokundum. O%yle pasparlak ki. -- Memet abi, benim olsun mu? demis#tim. Vermek istemedim de, gafama gafama furdu. Ben gac#t@m. Beni duttu. O s@ra uzaktan biri: -- Len Memeeet, mallar dag~@ld@ len! deyi u%nledi. Memet bana furdu: -- Bas#@m@n bela*s@, dedi. Buban gibi sen de hay@n ola- can, dedi. Biz taa tepe as#s#a inmis#tik. Memet bana denizi go%ste- recekti. Ben hic# go%rmedim. O zaman da go%rmedim. C#ak@ yu%zu%nden Memet beni godu gitti. Ben de yolumu s#ams#@r- d@m. "Buba, buba" deyi ag~layacag~d@m, hay@n olmay@m de- yi "buba, buba" deyi ag~lamadim. Hu%snu%'nu%n bubas@ beni go%rdu%. Beni eve go%tu%rdu%. Aks#ama Mirza dedem anam@n gafas@na gafas@na furdu: -- Gay@p edecen bi tek erkek torunumu g@z. Sahap c#@kam@ycan bubas@n@n yoklug~unda, dedi. Anam da: -- Ne bilem, ben yasemindeyken, diye anlatt@. Dedem namaza durunca beni dizine ald@ anam. Gafa- s@n@ duta duta bana dedi: -- Ben yasemine gidince hep benlen gel sen gayr@. Goyup gidiyom. Durdug~un yerde durmuyon, duran olas@- ca, deyip S#erfe ablama da: -- Niye gat@yon c#oban Memet'in yan@na bu bacak ga- dar c#ocug~u sen? deyi so%yledi. S#erfe ablam da ona c#emkirdi: -- Bubas@z c#ocug~un olacag~@ bu, deyi. Bubam varken niye bubas@z oluyom? Tomofilim yok. Ama bubam var. Go%rmeseydim neyse. S#incik go%rdu%m. Bu- bamm@s# is#te. Sen de go%rdu%n. -- Ne haber len Duran? ded@ bana. Ben de bu%tu%n bu haberleri ag~natay@m dedim, nas@ ede- ceg~imi bilmedim. Biz o gu%nden sonra gayr@ hep yasemin fabrikas@na gitmis#tik anamla. Yol c#ok uzundu. Anam beni baz@ s@rt@n- da tas#@yordu. Baz@ da Ays#e ablam tas#@yordu. Iki ad@m ta- s#@yor, ard@ndan da hemen goyuyordu yree: -- Les# gibi ag~@r. Ben tas#@yamam ana. Otursun evde S#erfeylen, diyordu. Bo%yle bo%yle gidip geliyorum. Yasemin tarhlar@n@ go%rdu%n mu% sen? Ben go%rdu%m. S@- ram s@ram diziyorlar ag~ac#lar@. Yani ag~ac# gadar varlar. Te- pelerini hepcek kesi kesiveriyorlar. Toplar@ken c#ic#eklere ben bile eris#ebiliyodum. Bi gram ne gadard@r ki? Yedi ya- semin c#ic#eg~i toplad@n m@ bi gram ediyormus#. Ays#e ablam, kilo bas#@na bes# lira verdiklerini so%yledi de bana, benim hic# bes# liram olmam@s#t@, ben de her gu%n aks#ama dek bi kilo c#ic#ek toplay@m diyodum. Topluyodum, topluyodum, ak- s#ama anam elime bes# gurus# veriyodu. Bakkal emmiye go%- tu%ru%yodum, bi, s#eker istiyodum. Bakkal emmi de bes# da- ne bes# gurus#un olunca iki s#eker al@r@m diyodu. Ays#e ab- lam bi gu%nde do%rt kilo topluyomus#. Anam bes#, baz@ da alt@ kilo topluyomus#. Ben de boyumun erdig~i yerlerden anca bi sepet ediyordum aks#ama dek. Yedi yedi say@yo- dum. Yediye gadar saymas@n@ o%g~renince tabii* yedi yedi sayabiliyodum. Ays#e ablam, yanl@s# sayd@g~@m@, bes# c#ic#ekle bi gram olmayacag~@n@ deyiveriyordu. Her yan@m yasemin kokuyordu. Anam@n da, Ays#e ablam@n da her yan@ yase- min kokuyordu yaa. Hepsinin, bu%tu%n toplay@c@lar@n gocca- man gu%zel sepetleri oluyordu. Sepetlerle yasemin tarhla- r@n@n aras@na yay@l@yordu. Sepetleri c#ic#eklerle doldurup fabrikaya bos#alt@yorlard@. Mirza dedem oray@ bekliyordu. C#u%nku% oran@n goccaman uzun, parlak bi bacas@ vard@. Ic#e- ri toplay@c@lar@n hic# biri giremezmis#. Biz hic# ic#ini go%r- medik. Anam hep belini dutuyordu. Bizim orda herkesler belini dutuyo. Burda kimseler belini dutmuyo. Anam: -- Datl@ is#. Go%zel is#. Ama belim gopuyo ag~r@dan c#o- cuklar, dedi de bi seferinde, S#erfe ablam da: -- Bubam c#@ksa art@k Ays#e'le ben gideriz. Sen git- mezsin deg~mi ana? demis#ti. -- Buban@ is#e yeniden al@rlarsa gidersiniz. Buban@ ye- niden almazlarsa gitmezsiniz. G@z g@sm@, onca yola yalon@z salmak olmaz, dediydi anam da. Bubana bu haberlerimizi neyi veriym dedim. Hic# bi s#eycik veremedim. Bi gazoz gapag~@m@ verecektim. Delik- ten gec#irtemedim. Sen kaad@n@ gec#irttin. Kes#kim ben de kaat gec#irtseydim. Belki benim kaad@m da gec#erdi. Ama benim kaad@m yoktu. Bu%ku%lu% bi kaad@m da yok, tomofilim de yok. Du%n sabahleyin anama kos#tum: -- Ana, ana... dedim, Mirza dedem beni otobusa bin- direcek g@z! -- Biliyom, dedi anam da. -- Bohc#am@... Bohc#am haz@r@m@s#. S#erfe ablam: -- Buban@ s#inci bilecek is#te, dedi. Ne deli g@z bunlar! Bubam@ biliyoz, dedik ya is#te. Cu%cu%kleri govalad@m. -- Ana gu, cu%cu%k go%tu%recem bubama!.. Aks#amleyin olunca Mirza dedem: -- Hani bunun bohc#as@? deyi bag~@rd@ yolun alt@ndan. Tahtabos#un alt@na gelip gine bag~@rd@: -- Hasna, g@nz! Haz@r m@ Duran? Cu%cu%kleri goval@yom ya ben? Onlar@ ku%mese sokuyo- dum ya? S#erfe ablam bacag~@mdan yakalad@: -- Hadi, gidiyosunuz, dedi. -- Cu%cu%k go%tu%recem bubama!.. Mirza dedem S#erfe ablama bag#@rd@: -- Gat gel du%rzu%yu% o%nu%ne, dedi. Gac#t@m. Bubam@ go%rmek istemiyom. Cu%cu%klerimle oyn@ycam. Hu%snu%'yle f@r@n yapacam. Toprag~@ garacaz, f@r@n yapacaz. Bi de fabrika yapacaz. Gazoz gapaklar@n@ da u%stu%ste y@g~a- caz. Baca olacak, parlaktan o%yle. Hem bizim tosunumuz vard@. Tosunumuzu go%recektim. Gu%nbat@m@ zati. Anam ic#eri alacakt@. Memet'in o%nu%nden gat@p getirecekti tam. Bizim tosunun beyaz aln@ da var. Hem tosun beni sever. Hic# depmez. Buralarda depis# depis# olduk. -- Bubana gidecez len du%rzu%, demis#ti Mirza dedem. Gapt@g~@ gibi gucaklad@ beni. -- Tosun, tosun, diye m@zg@rdand@m ben de. Anam da: -- S#erfe, gos# git, bi cu%cu%k getir s#una, dedi. Mirza dedem: -- Ho%yyt, ho%yyt!. Elin otobusunu ku%mes mi san@yon sen? Cu%cu%k gider miymis# ak@ls@z? deyi du%rttu% anam@. Go- yacaksan bis#mis#ini goyayd@n bari, dedi. Bis#mis#ini goymus# anam. Bizim haberimiz yokmus#. Tee as#s#aya geldik ya biz o%nce? Mirza dedem c#@k@n@m@z@ ac#- t@. Ben go%rdu%m. Cu%cu%kten bo%yu%ktu%. Benim al ibikli horo- zum muydu yoksa o? Gidince bakacam. Benim al ibikli horozumu mu yolmus# anam, soracam. Mirza dedem s@rt@na korucu formas@n@ giyinmis#ti. Is#- te bu u%stu%ndekini. Formas@n@ yu%klu%g~e gald@rm@s#lard@. Hic# geyinmezdi. Ben hic# geyindig~ini go%rmedim. Du%n aks#am- leyin go%rdu%m. Beni gap@p kucaklay@nca. Anama da: -- Bu geyindim. Belki is#e yarar da golay@ndan go%- ru%r gonus#urum Musa'y@, dedi. Anam da: -- Is#s#allah, dedi. Tu%lbentinin ucuna go%zu%nu% sildi. -- Ac@k petek bal goydum. C#orap, go%mlek neyi goy- dum. C@gara da al@verin oh bubam, dedi. Mirza dedem c#@k@n@ yoklad@. -- Bize yiycek goymad@n m@ g@z? dedi. Cu%cu%kler evin arkas@na gac#t@lar. Fidelere girdiler. Bo%yle olunca, kimse gidip govalamad@. Ic#imde bi bunal- ma oldu. Otobusa binmek istemedim. Bura gelmek iste- medim. Tosunu biliyom. Bubam@ eyi bilmiyom. Gitmiy- cem, diye diretiyodum. S#erfe ablam, Ays#e ablam, anam o%pu%p gokluyorlar beni. -- Rahat dur. Dedenin can@n@ daraltma haa!.. diyorlar. -- Buban@ sevindir, diyo anam. -- Go%zu%nu% do%rt ac#. Bize de anlat, diyo Ays#e ablam. S#erfe ablam: -- Hepimizin sela*m@n@ deyver bubama, diyo. Korkuyom. Bu%tu%n bunlar@n hepisini nas@l yapacam, bilemiyom. Cu%cu%k... Cu%cu%k... -- Bas#latma beni s#inci cu%cu%g~u%nden, dedi Mirza de- dem. Gapt@g~@ gibi beni, ko%y o%nu%ne go%tu%rdu%. Anam ard@m@z- dan yetis#ip su%mu%g~u%mu% sildi. Bi de c#@k@n gos#turdu Me- met'le. -- Memet! Yumurta goydum... Yumurtalar ezilmesin, dedi. Gazoz gapaklar@m@ unutmus#tum. Minibusa binince biz, gendimi geri atmak istedim. Mirza dedem belimden gavrad@. Memet ayaklar@mdan t@k@s#t@rd@ beni geri. Mini- busun nas@ gittig~ini bilemedim. Gazoz gapaklar@mla c#ivi- lerimi unuttug~uma ag~lad@m dedeme. -- Gapaklar@m... Gapaklar@m... dedim. Mirza dedem de: -- Yolda gazoz ic#iririm. Iki dene ic#iririm, iki gapag~@n olur, dedi. -- Gazoz ic#miycem! -- Ya ne yapacan? dedi Mirza dedemin yan@nda otu- ran ak sakall@. -- Bubama go%tu%recem. Hapsaneye, dedim ben de. -- Niye go%tu%ru%yorsunuz? Pek gu%ccu%k daha, dedi biri. Mirza dedem: -- Og~lum istemis#. Mektup sald@, dedi. Minibusun ic#i, daha ben denizi ha go%rdu%m, ha go%recem derken dolu dolu oldu. Denize varmadan her bi yanda durduk. Her bi yandan bindiler. Garanl@k, biz bo%yu%k yo- la c#@kmadan bast@rd@. Arkadan biri de: -- Bunun bubas@ Musa. Yatakl@ktan ic#erde, dedi bi- rine. Yatag~m@ istiyodum. Bubam@ istemiyodum. -- Uykun mu var? dedi Mirza dedem. Dizini ac#t@: -- Yat ha, dedi. Ag~z@m@ sildi. -- Uyuyacak menem, dedi yan@ndaki ak sakall@ya. -- C#ok ag~lad@, dediler. Ak sakall@ biraz yana ac#@ld@. Bi bacag~@m@ onun tahta bacag~@ u%stu%n goydum. Tak@r tak@r oynamaya bas#lad@m ak sakall@n@n tahtadan bacag~@yla. C#ok hos#land@m. Gine gi- ne deptim. Ak sakall@ da: -- S#erlik yook! dedi. Rahat dur bakam. Seni de ma- pusa atarlar yoksa... -- Atamazlar is#te! dedim ben de. Hay@n m@y@m ben? -- C#arpar@m haa! dedi Mirza dedem. Bubas@ hay@n deg~il bunun. Aman haa, hec# deg~il, dedi yan@ndakilere. Toparlay@p oturttu beni gucag~@nda. "Allah" dedi, ic#i- ni gec#irdi. Su%mu%g~u%mu% formas@n@n goluna bulas#t@rm@s#@m. Bulas#t@rmasaym@s#@m eyi olurmus#. Bilmemis#im. Mirza de- demi c#ok severim ben. Formas@ylan daha c#ok severimis#im. Kes#kim kirletmeseymis#im. Bubam demincek orda, telin ard@nda bakt@ durduydu dedemin formas@na. Soracak m@y- d@ ki, niye giydin buba, diye? Bi gorku du%s#tu%ydu% ic#ime. Allah@ma sormad@. Beni sordu: -- Yeni mi dikti anan go%mleg~ini len Duran? dedi. Go%mleg~ime sevindi. Seninki gibi bi tomofilim olsayd@ da, kes#kim bubam daha c#ok sevinseydi. Ne go%zel bi bubam- m@s#. Hay@n olsa, go%zel olmazd@ bi kerem. Minibusun ic#inde biz hop hop hopluyoduk ya... Hani ulas#@p bo%yu%k otobusa binmek ic#in gidiyoduk ya? Bubam c#ok karaym@s#t@r, c#ok korkutucuymus#tur sand@m. Biz hop hop gideriken, ak sakall@, dedeme: -- Niye hay@n oldu og~lun? dedi. Mirza dedem gerildi. Yu%zu% terledi. Forma u%stlu%g~u%- nu%n gat@n@ du%zledi: -- Bok yemis# bunu diyen, dedi. Geridekiler: -- Yaz@k torununa senin, dediler. Mirza dedem geri do%ndu%. C#enesi titredi. Go%z c#ukur- lar@ burus#tu. C#ok burus#tu. -- Benim gibi dedesi var onun. Aslan gibi dedesi, dedi. -- Aslan gibi dedem var benim, dedim. Beni uyudum sanm@s#lar. Uyur muyum? Dedem daha bana gazoz al@verecekti. S#eker al@verecekti. Mirza dede- min forma u%stlu%g~u%nu%n bu du%g~meleri var ya, du%g~melerini duttum. Daha c#ok parlak oldular. Dedem de beni bag~r@- na bast@rd@. Du%g~meler go%z c#ukurumu ac@tt@. Siftinip c#ek- tim bas#@m@. -- Ilk durdug~umuzda gazoz al@verecem sana, dedi. Bundan inip otobusa binmeden bi dane ac#t@racak. Bi dane daha ac#t@racak. Kendine de ac#t@racak. Tam bes# da- ne capag~@m olacakt@ o zaman. S#imdi tam u%c# dane oldu. Ikisini biz ic#tik burda inince. O%tekini yerde buldum ben. Daha da c#ok var@d@ ama, dedem sal@vermedi elimden. Hem, buradan gireriken ceplerim neyi o%yle capag~@nan dolu do- lu olunca bas#@n@ derde sokabilirmis#im. Buradan ic#eri sal@- vermezlermis# yog~sam. Bubam@ go%remezmis#iz belki. Se- nin tomofilini nas@l soktular peki? Mirza dedemin de bo%y- le gorkak oldug~unu bilmezdim. Ko%yde herkes so%zu%nu% din- leridi. Herkese so%zu%nu% gec#irtirdi. Burda azarl@yorlar. Onun beni azarlad@g~@ndan c#ok azarl@yorlar. Bizim c#oban Memet'i ko%yde azarlad@klar@ndan c#ok. Onlar@nki forma da, Mirza dedeminki forma deg~il mi? Bilemedim ki. Suc# dedemde za- ti. Korucu tabancas@n@ da almal@yd@. Korucu tabancas@n@ almay@nca tabii*, gorktug~unu sanm@s#lard@r. Ben bile gork- tug~unu sand@m. Bizim bindig~imiz minibusta kimselerden gorkmam@s#t@. Hep omzunu dikeltmis#ti. Bana: -- Garn@n ac@kt@ m@? Ekmek vereyim mi? demis#ti. Ayaklar@n@n dibindeki c#@k@na uzan@nca du%g~meleriyle dizleri aras@na s@k@s#t@m. Bag~@rm@s#@m. "Ay, ay..." demis#im. Bizim Karaboynuzlar ko%yu%nden Nazu%k hala: -- Sus u%len, bas#@m duttu... C@r c@r da c@r c@r... C@r c@r da c@r c@r... dedi. -- Netti c#ocuk? Bas#@ s@k@s#m@s# is#te, dedi Mirza dedem de. -- Onun bas#@ s@k@s#t@ysa benim de bas#@m duttu lakin, dedi Nazu%k hala. Baksana, bas#@m@ gald@ram@yom ben... Biz de tam Nazu%k halan@n ard@ndayd@k. Nazu%k hala da minibus#cunun ard@ndayd@. Ben de minibusc#unun direk- sonuna atlay@verdim. Nazu%k hala elime furdu: -- Irahat dur, dedi. Ben gine gine atlad@m. Ben de direkson c#evirecem. Senin tomofilcin niye c#evirmiyordu tomofilinin direkso- nunu? Sen kendin su%rttu%n tele. Ben go%rdu%m. Minibustaki direksonu minibuscu c#eviriyordu. Ben de c#evirmek iste- dim. At@ld@m. Ak sakall@ da Mirza dedeme: -- O%ne gec#mek istiyo... dedi. -- Didik didik etti s@rt@m@ gavurun encig~i, dedi Na- zu%k hala. Ak sakall@ bacag~@n@ geri ald@, atlay@p Nazu%k halan@n yan@na s@k@s#t@m. Minibusc#u da: -- B@rak kolumu, diye c#@k@s#t@ bana... -- Ben de su%recem!.. -- Devirteceksin bu%su%!.. diye bag~r@s#t@lar hepsi. Mirza dedeme c#@k@s#t@lar: -- Og~lun @rahat durmad@. Torunun ondan beter, de- diler. Mirza dedem yumrug~unu s@kt@. S#o%yle s#o%yle yapt@, bakt@m: -- C#ok gonus#man... C#ok gonus#man... Bas#@m@ bela*ya sokman... Ben, Musa'y@ kim govlad@ biliyom. Susun s#inci. U%stu%me varman, dedi. Senin buban@ kim govlad@? Ben bubam@ kimin govla- d@g~@n@ bilmiyom. Nazu%k hala ensemden yakalam@s#t@. Ba- na dedi ki: -- Irahat dur. Yoksam indiriverirler seni s#incik bur- da. Bak garanl@k. Gal@rs@n tek bas#@na ortalarda. Alara da yutar gider seni... -- Benim Mirza dedem var, yutamaz, dedim ben de. Gine de gorktum. Alara sazlara bog~ulmus# gollar@n@ uzatm@s#t@. Denizi go%rmu%s#tu%m. Deniz garanl@k ag~z@n@ ac#- m@s#t@. Sonrac@g~@ma, sen go%rseydin, nas@l yes#il yes#il alev- ler f@s#k@rm@s#t@ garanl@k ag~z@ndan. Nazu%k hala beni dizle- rinin aras@na s@k@s#t@rm@s#t@: -- Titriyor bu c#ocuk Mirza, demis#ti do%nu%p Mirza de- deme. Her yan @scak olacag~@ yerde sog~uk olmus#tu. Sog~ukluk garn@m@n ic#ine girdi. Garn@m@n ic#ini burgu gibi oydu. Ag~- z@mdan geri f@s#k@rtacak gadar toparland@, toparland@. Gar- n@m@n ic#ine s@g~maz oldu. Nazu%k hala da c#@g~r@s#t@: -- Kusacak bu! diye bag~r@s#t@. Nazu%k halan@n dizleriyle minibusc#unun s@rt@ aras@na gustum. Mirza dedem beni gollar@mdan c#ekti, ald@. Onun gollar@na gustum. Forma u%stlu%g~u% daha gu%zeldi oysam. On- dan bo%yle oldu. Yeni lastiklerim de yepyeniydi. Ondan bo%yle oldu tabii*. -- Du%nyan@n go%kerig~ini yemis# baksan@za du%rzu%, de- mis#ti Mirza dedem. Minibusc#uya yakard@g~@n@ duymus#tum: -- Ac@k duruver Sat@lm@s# be og~ul. Ic#i d@s#@na c#@kt@ bak- sana. Duruver hele ac@k... Bu%tu%n sesler: -- Angara otobusuna yetis#ecez biz, dediler. Mirza dedem: -- Biz de Angara otobusuna yetis#ecez. Ag~nad@k, dedi. Nazu%k hala da: -- U%stu%m bas#@m pise buland@, tu%u%u%... dedi. Gusmam durmad@. Ak sakall@ ile Mirza dedem ara- s@na da gustum. Mirza dedem sar@ mendilini c#@kard@. Ag~- z@ma dayad@. -- Yes#il yes#il, dedi. Yemyes#il. Sakall@ da: -- Go%k erikle doldurmus# midesini eyi ki. Ya bi de al erikle doldurayd@? Tam g@z@la boyan@rd@n@z gayr@, dedi. Mirza dedem: -- Ne adamm@s#s#@n sen be! Ne hay@n adamm@s#s#@n! diye bag~@r@yordu. Her s#eyi go%recem derken hic# bi s#eyi go%remiyodum. Mirza dedemin dizleri aras@nda kendime c#ok ag~@r geliyo- dum. Go%zu%mu%n o%nu%ne gu%ccu%k gu%ccu%k gurtc#uklar dolus#tu sonrac@g~@ma. K@v@l k@v@l. Bi y@g~@n kurtc#uk. Bizim gu%bre- lig~in ordaki sinekler gibi dolus#tular her yan@ma. Go%zu%mu% kapad@m. Go%zu%mu% ac#mak istedim de ac#amadan gapad@m. Gine de go%rdu%m. Tu%m o gurtc#uklar usul usul savus#up git- tiler. Tee o%telere, Alara'n@n tepelerine, sazl@klar@n ard@na, muzluklar@n derinlerine, bozlas#an go%g~e, c#@t p@t c#akan y@l- d@zlar@n @s#@ktan dikenleri aras@na, hepceg~imizi durmadan hoplatan minibusun horultusuna, Sat@lm@s#'@n yan@nda otu- ran candarman@n tu%feg~i ag~z@ndan ic#erilere, candarman@n boz s@rt@ndan ic#erilere; daha sana nas@ desem is#te, cam@n o%nu%nde sallanan su%sler, c#ic#ekler, pullar alt@na c#ekilip c#e- kilip gittiler. Yedisi bi gram gelen yasemin c#ic#ekleri ic#i- ne bile girdiler. Ben minibusun ic#inde o c#ic#ekler ne ara- s@n, diye du%s#u#nu#yordum. Gine de anam@n, S#erfe ablam@n, Ays#e ablam@n yasemin selelerini go%ru%yordum. Niye go%ru%- yom, diye de du%s#u%nu%yodum da minibuscunun o%nu%nde sal- lanan, o pullardan yap@lma all@m yes#illim top, yumulu go%- zu%mu%n o%nu%nde bi o yana, bi bu yana sallan@yodu. Anam@n gucag~@nda sallan@yodum ben de. Sankim sallanan topun ic#indeyim gibi oluyodum. Mirza dedemin sesi: -- Durma gayr@ Sat@lm@s#. Yu%ru%. Dald@, demis#ti. Arkadan biri de: -- Bubas@n@n mahkemesi go%ru%ldu% mu% bunun?.. dedi hatta*. Biri de: -- Go%ru%lemez. S@k@yo%netim bu. Golay m@? Golay@nan go%ru%lemez, dedi. Gerisini bilemiyom. Buraya geldik. Bubama. Senin bu tomofiline bakacam deyi bubama bi iyice bakamad@m. Bubam bana: -- Ne haber len Duran, dedi ya? Ben de ona bu%tu%n bu habarlar@ ag~natacakt@m. Hic# bi- rini ag~natamad@m is#te. -- S@k@yo%netim ne buba? diyecektim. Diyemedim. Sen biliyon mu, neyimis#? Tomofilin var madem, bilirsin. Ag~nat@rsan bu go%k boncug~umu veririm. Tomofilini de istemem. Anamla ya- semine gideriz. Sepet sepet c#ic#ek toplay@p yeni bi boncuk al@r@z biz. Ko%ye do%neriken is#allah gine gusmam. Is#allah gine uyuya galmam. Bubam@ go%rdu%g~u%m gibi her bi s#eyi de go%- recem. Memet'e, Tefik'e, Hu%snu%'ye, S#erfe ablama, Ays#e ab- lama, bu%tu%n o%tekilere, yasemine giden herkese, her bi s#eyi tek tek ag~natacam. Senin tomofilini de ag~natacam. Bu to- mofil gibi bi tomofil ic#in kac# c#ic#ek toplamal@y@m ki; onu da Sela*mi abime soracam. Sela*mi abim deyverir bana. sen ne kadar yasemin toplad@n peki?..] Irfan, daha sonra, tel o%rgu%ler ard@nda Kaya'ya biraz Cem'i anlatt@. Musa da Duran'i. Ama Cem'le Duran'@n bir- birlerine so%ylemek istediklerinden c#ok fark@yd@ onlar@n Kaya'ya anlatt@klar@. Onlar, hic# sabunlar@n yasemin koku- sundan ya da yasemin fabrikalar@n@n c#ic#eklerinden so%z et- mediler. O, yedisi sadece bir gram gelen, fakat bu gram@n o%zu%ndeki deg~erin c#ok yu%ksek oldug~u c#ic#eklerden... Baba- lar, c#ocuklar@n@n gazoz kapaklar@ndan ve cankurtaran oyuncaklar@ndan da so%z etmediler. Ne anlatt@larsa bu%yu%k is#i anlatt@lar. Yine de Kaya, c#ocuklar ic#in kafas@nda bir ad kurdu. Onlara (Yasemin Is#c#ileri) dedi. Babas@ndan ve her s#eyden duydug~u utanca yasemin is#c#ilerini du%s#u%nerek mi dayanm@s#t@r? Ev, bir zamanlar enlemesine sadece u%c# buc#uk metre, boylamas@na en c#ok alt@ metreydi. Tahtadand@. C#at@ kire- mitlerinin k@rm@z@, pencere kafeslerinin taze soyulmus# ka- vak dal@ renginde oldug~u gu%nleri vard@. Kendisinden bi- raz daha yas#l@, biraz daha genc#; sag~l@ sollu iki koms#us#uy- le uyumlu, darac@k bir sokag~@n arnavut kald@r@mlar@ u%s- tu%nde zamana uzun su%re dayand@. S#imdi, iki beton yap@ aras@nda, kamburu c#@k@k, ko%tu% asfaltlanm@s# dar yola eg~ik duruyor. Beli s@zlayarak ve c#apaklanm@s# go%zlerini go%lge- sine dikerek, go%rebildig~i denli, o%nu%nde olup bitenlere ba- k@yor. Du%s#u%nebileceg~i en son s#eyi du%s#u%nu%p, en son s#as#- k@nl@g~@n@ yas#@yor. 1 Dag~lar@n orman@ azald@. Azal@p tu%kendi. Sonunda, dag~- lar@n toprag~@ da, sel sular@yle birlikte verimli bir ovaya dog~ru su%ru%klendi. O zaman, o dag~larda oturan tahtac@lar da, akan toprag~@ izleyerek pes#pes#e ovaya dog~ru akt@lar. Ancak, toprak kendilerinden o%nce ak@p, ova sahiplerinin genis# o%lc#u%mlu% tarlalar@n@ doldurunca, ovan@n sahipleri de eski topraklar@n@ daha c#ok sevip, daha iyi korudular. Bo%y- lece, akan toprag~@ izleyerek as#ag~@lara inen yo%ru%kler, bir- likte tas#@d@klar@ k@l c#ad@rlar@n@ kuracak u%c# buc#uk metre karelik bir toprak parc#as@n@ aray@p durdular. Ku%c#u%k top- luluklar halinde inmis#lerdi ovaya. Ku%c#u%k topluluklar@n@ sel sular@yle kabarm@s# ku%c#u%k ve gu%zel toprak parc#alar@na yerles#tirebileceklerini ummus#lard@. Ancak, dag~@l@p bo%lu%- nen her parc#as@ birbirini kaybederek, bu%tu%n dag~ etekleri- nin, bu%yu%k toprak sahiplerinden artakalan, gereksizlig~in- den o%tu%ru% artakalan yerlerine dag~@n@k bir bic#imde yerles#- mek zorunda kald@lar. Hic# yerles#emeyenler, dag~larda ya- s#ad@klar@ gu%nlerde kendi o%z gereksinmeleri ic#in bilmek zo- runda olduklar@ ne varsa onu, bo%lgenin ku%c#u%k gereksinme- leri ic#in birer su%rekli beceriye do%nu%s#tu%rdu%ler. K@t ve ve- rimsiz toprak parc#alar@na yerles#ebilen, ya da bu%yu%k top- rak sahiplerinin samanl@klar@nda, ah@rlar@nda bar@narak, onlar@n tarla k@y@lar@nda tu%nekler, c#ardaklar kurup bar@- narak, onlara c#obanl@k, beka*rl@k ya da @rgatl@k edenler d@- s#@nda da kalan bunlar ic#in sepetc#ilik, mangal ve mas#ac@l@k ya da bileyicilik, yap@lmas@ zorunlu, her an vazgec#ilebi- lirlig~i olan, ama asla da vazgec#ilemeyecek tek ug~ras#t@ art@k. 2 Arnavut kald@r@mlar@ u%stu%ndeki ev, bitis#ik koms#ula- r@yle uyumlu ve onlarla birlikte du%g~u%nler, su%nnetler kut- lad@. Cenazeler c#@kard@. Ku%c#u%k odalar@nda gelinler ag~lad@ ve sevis#ti. C#ocuklar dog~du. Og~lanlar ve damatlar dedeler- den, ninelerden gizli, mutfak aral@klar@nda rak@ sofralar@ kurdurdular. Kar@lar@n@ ve k@z kardes#lerini do%vdu%ler. On- lara bayraml@klar ald@lar ve ku%c#u%k beslemelerle yatt@lar. Pencerelerdeki kafeslerin c#aprazl@ go%lgesi, yaz boyla- r@nca sedirlerin beyaz o%rtu%lerine vurdu. Bas#lar@ beyaz tu%l- bentli kad@nlar, arka avlularda c#amas#@rlar ast@lar. Kazan- lar kaynatt@lar. Tas#l@g~@ y@kad@lar. Turs#ular kurup rec#ellik kay@s@lar@n@ gu%nes#lettiler. Patl@canlar, bamyalar dizdi ge- linler ve bunlar@ cam o%nlerine cumbalara, merdiven bas- lar@na ast@lar. Gu%z sonlar@ ev, t@pk@ bitis#ik koms#ular@ gibi, go%g~su%nu% bu tu%r kolyelerle, bas#@n@ bu tu%r al@nl@karla su%s- ledi. Su%slenip, odalar@nda yu%zu%k oynanacag~@, helva c#eki- leceg~i ve bo%yle gecelerden birinde, dedelerden birinin go%- c#eceg~i sog~uk gu%nleri bekledi. Sog~uk gu%nlerde u%st kat pen- cereden uzanan bir soba borusundan ince dumanlar tu%ttu%. Bitis#ik koms#ular@ gibi ortadaki de, incelikle, esinti yo%nu%- nu% unutmadan ve koms#u soba borular@n@n da kendisini unutmad@klar@n@ du%s#u%nerek uzatt@ borusunun ag~z@n@ ac#@g~a. Eski sahipleri attar, baharatc#@ ve bak@rc@ olan u%c# evin og~ullar@ da o%nceleri yine attar, baharatc#@ ve bak@rc@ oldu- lar. Sonralar@, onlar@n og~ullar@n@n og~ullar@ toptanc@l@k, ec- zac@l@k ya da antikac@l@k ettiler. Bu do%nemde aileler ku%- c#u%ldu%. Evlerde bu%yu%k og~ullar ve onlar@n kar@lar@yle c#ocuk- lar@ yas#ad@lar. Toptanc@l@k, eczac@l@k ya da antika es#ya sa- t@c@l@g~@ edenlerin og~ullar@, bir su%re sonra art@k memur, dok- tor ve antika es#ya kac#akc#@s@ oldular. Pencereleri o%rten kafesler o%nceleri yar@ms#ara inmis#- ti. Og~ullar memur, doktor ya da antika es#ya kac#akc#@s@ ol- madan o%nce ise kafesler yerlerini c#oktan naylon ve "ken- dinden desenli" tu%l perdelere b@rakm@s#t@. Bu perdeler, ar- t@k evlerin kararm@s# olan tahtalar@ ve yosun tutup go%g~er- mis# kiremitleriyle uyumsuz; ku%c#u%k, dar pencerelerden kendini yeterince go%sterememenin h@rc#@nl@g~@yla bir su%re, tela*s#l@ k@r@t@p durdu. Memur, doktor ve antika es#ya kac#akc#@s@ olanlar@n ka- r@lar@ soba yakmak, evlerin kalarm@s# tahta do%s#emelerini ovmak istemediler. Mutfaklara s@g~mayan buzdolaplar@n@ bir odan@n ko%s#esinde seyretmekten konuklar@n@ sedirlerin iki yan@na s@k@s#t@r@lmis#, ikis#erden do%rder adet vinileks kapl@ koltuklarda ag~@rlamaktan utand@lar. Koltuk aralar@- na dizdikleri sigara masalar@n@n ve o masalar@n u%stu%nu% su%sleyen plastik es#yalar@n daha iyi go%ru%nmesini istediler. Formika yemek masalar@ ve o masalar@n vinileks kapl@ on iki sandalyesi ve yine o masalar@n, ic#i boydan boya cam aynas@ kapl@ uzun bu%feleri ve o bu%felerin iki yan@nda iki ayr@ dolab@ ve o dolaplar@n her birinin o%nu%nde de birer pufu olmal@yd@. Bunlar ve bunlar@n asla ayr@lamaz bir par- c#as@ say@lan du%z renkli genis# hal@lar odalardan birine hep birlikte s@g~mal@yd@. Ama odalar, c#ic#ekli ku%c#u%k Isparta ha- l@lar@ u%stu%ne birer yer sofrasi kurukabilecek bu%yu%klu%kte yap@lm@s#t@. Kocalar@ memur, doktor ya da antika es#ya ka- c#akc#@s@ olan kad@nlar@n "tak@m esya" ozlemlerini gidere- mezdi. Odalar ancak s#erbetlikler, rec#elliklerle onlar@n tepsileri ve olar@n ig~ne oyas@ altiklar@, mekik oyas@ o%r- tu%lerini; cig~erdeldi is#li karyola eteklerini, kundaklar@; su%nnet entarilerini; anadan k@za gec#en tek miras@; o oyal@ yazmalar@, krepleri, ipek kesekeri, sedef kakma nal@nlar@, gu%mu%s#oluk u%c#etekleri, alt@nok fistanlar@, kus#aklar@, c#ev- releri, saten yorganlar@, yu%n konuk yataklar@n@ bar@nd@- ran yu%klu%k dolaplar@yle selvi ve ceviz ag~ac@ndan sand@k- lar@ alabiliyordu. Oymal@ ve aynal@ sand@klar@ tek tek yapanlar@n, yu%k- lu%k dolaplar@n@ y@ld@z bic#iminde su%sleyen kakmac@lar@n og~ullar@ ise, og~ullar@ memur, doktor olanlar@n evlerindeki "takma esya" ozlemlerini gidermek, her gu%n daha h@zl@ ve- daha c#ok gidermek ic#in, gu%nde u%stu%ste bes# bin bu%fe ka- pag~@ kesebilen, her gu%n u%stu%ste yirmi bin masa bacag~@ bi- c#ebilen formika es#ya fabrikalarinda motor ustas@, tutkal- c@ ya da kal@pc#@ olmus#lard@. Bo%ylece, genis# asfalt caddeler- deki genis# vitrinlerin ic#inde, her biri birbirinin c#ok ayn@, her biri ard@ndan mutlak bir o%tekini de beton apartman- lar@n L bic#imi salonlar@na su%ru%kleyecek; eski tahta evle- rin dar odalar@ndakileri her aks#am u%stu% bir kez daha par- lakl@k ve leke tutmazl@klar@yla ayartacak "tak@m esya"lar, dar bir sokag~@n ufak tefek yap@l@ u%c# evinden ikisine he- men egemen oldu. 3 Art@k tek ug~ras#lar@ sepetc#ilik, mangal-mas#ac@l@k olan yo%ru%klerin c#ocuklar@, yo%ru%kler kec#ilerini nas@l bu%yu%tu%yor- larsa o%yle bu%yu%yorlard@. Kec#ilerle birlikte, ovan@n, giril- mesi yasaklanmayan ag~ac#s@z yamac#lar@na t@rman@yorlard@. K@l c#ad@rlarda kec#i g@lig@lileri hic# kurumuyordu. Su%leyman'@n kar@s@ Selvinaz, kec#ileri isli bir tavaya sag~@yordu. Baharda ag~@z@n@ al@yordu. Ag~@z@ al@nm@a# kec#i su%- tu%ne kec#ilerin g@lileri kar@s#@yordu. C#ocuklar, kec#iler yeni- den bir tava su%t versin diye onlar@ an@zlar@n, hardalotla- r@n@n, dikenlerin, pek az da olsa yes#il koktug~u zamanlar- da, yemiden dag~ yamac#lar@na su%ru%yorlard@. Dag~ yamac#lar@n- da ahlat, diken ko%ku% yiyor, uc#amam@s# bir yavrukus#un ga- gas@n@ ag~@zlar@na dayay@p "kus# tad@"na bak@yorlard@. Kus#- lar toprag~@ es#eleyip, tespih tanesi bu%yu%klu%g~u%ndeki yumur- lar bazen c#al@lar@n dibine yumurtlam@s# oluyorlard@. C#ocuk- talar@ c#atlat@p do%kmeden c#@kartabildikleri zaman k@van@- yor, c#@g~l@klar at@yor ve yumurtalar@n henu%z yavru tutma- d@klar@n@ go%ru%p ic#indeki bir damla "kus# o%zu%"nu% yutuyor- lard@. O zamanlar ic#lerine delice bir doygunlug~un tad@ ya- y@l@yordu. Su%tlu% dikenleri emdiklerinde, neden su%tlu% ag~ac#- lar da bulunmas@n, diye du%s#u%nu%p yak@n@yorlard@. Dedeleri- nin ve onlar@n da babalar@n@n bir zamanlar o su%tlu%, dol- gun ag~ac#lar@ kesip, yiyip tu%ketmek zorunda kald@klar@n@ bilmiyorlard@. Dag~lar@n ve yamac#lar@n hep bo%yle, ancak dikenler, c#al@lar ve en c#ok da hardalotlar@yle, pembelik- lerle kapl@ olabileceg~ini san@yorlard@. Yazlar@ ayaklar@n@ kec#ilerle birlik, k@l@ do%ku%lmu%s# bir beygir s@rt@n@ and@ran topraks@z, c#@plak kayalara su%rtu%yorlard@. Tabanlar@ daha yu%ru%meyi o%g~renirken sertles#meye bas#l@yor. Kayal@k s@rt- larda bu tabanlar sertles#melerini su%rdu%ru%yor; bast@klar@ her yerle benzes#iyor, t@rmand@klar@ her yerle bir oluyordu. C#ocuklar, kec#ilerin ard@ s@ra k@l c#ad@ra do%ndu%klerinde babalar@na c#al@, c#@rp@, hatta*+ bazen harnup dal@ bile tas#@- m@s# oluyorlard@. Su%leyman, bir gu%n o%nce c#ocuklar@n s@rt- lay@p getirdikleri, yanabilirlig~i olan ne varsa onlar@ yak- m@s# sulay@p so%ndu%rmu%s# ve c@l@z ko%mu%r parc#ac@klar@na do%- nu%s#tu%rmu%s# bulunuyordu. Parmak incelig~indeki ko%mu%r par- c#alar@n@, her aks#am u%stu% serinlikte yeniden ates#lemis#, ba- badan kalma ko%ru%g~u%nu% bu ates# parc#alar@n@n o%nu%ne kurmus# oluyordu. Ko%ru%k, bu%yu%k, genis# esnemelerle poflayarak ka- ranl@kta, ku%c#u%k ko%mu%r parc#ac@klar@n@ k@v@lc@mlara bog~u- yordu. O s@rada k@v@lc@mlar@n aras@ndan ince, yan@k, eri- yik bir kalay kokusu yay@l@yordu c#evreye. C#ocuklara her zaman bir du%s# parlakl@g~@ duygusu veren k@v@lc@mlar, c#a- d@r@n o%nu%nde, kec#i g@lig@lileri u%stu%nde s@c#rarken Su%leyman tepsiler, sahanlar kalayl@yor, demirler do%vu%yor ve bu%yu%k toprak sahiplerinin ku%c#u%k gereksinmeleri ic#in; onlar@n bu%yu%k ates#li ocaklar@, o ocaklar@n kocaman birer el bu%- yu%klu%g~u%ndeki korlar@ ic#in mas#alar; o korlar@ daha dayan@r k@lacak mangallar, o mangallara bu korlar@ aktaracak ku%- rekler yap@yordu. C#ocuklar, kec#ilerin ard@ s@ra yamac#lar- dan do%nu%p k@l c#ad@r@n o%nu%ne indiklerinde, k@v@lc@mlar@n ya- n@na yu%klerini b@rak@yor, o k@v@lc@mlar@n kars#@s@na c#o%me- liyor; su%mu%kleri akarak ve k@v@lc@mlardan u%rken kirpik- leri inip inip kalkarak Su%leyman'@n hu%nerine bak@yorlard@. Su%leyman bir zamanlar, daha taa c#ocuklug~unda, ba- bas@n@n yan@nda, ova sahipleri bu%yu%k ve besili koyunla- r@n@, kuzular@n@ kessinler, onlar@n yag~l@ etlerini parc#ala- s@nlar, parc#alar@ o%g~u%nlere ay@rs@nlar, o%g~u%nleri de lokma- lara bo%lsu%nler diye bu%yuk ve ku%c#u%k et b@c#aklar@ da yap@- yordu. Bu%yu%k et parc#alar@n@ yiyip birbirleriyle gu%c# dene- mesine girenler ic#in, onlar@n gu%c#lerini denemelerine art@k mutlak gerekli kamalar, hanc#erler, nacaklar da yap@yordu babas@yle. Giderek kac#akc#@lar daha bol ve daha ucuz, u%s- telik gu%c# denemesinde daha gec#erli ates#li silahlar@ bo%l- geye soktuklar@ndan, babas@n@n ard@ndan Su%leyman, ancak et kazanlar@n@, et tavalar@n@ kalaylamak; o etlerin parc#a- lanmas@nda yararl@ bu%yu%k ve ku%c#u%k b@c#aklar, o etlerin ates#lerini kurup korumakta gerekli mangal, mas#a ve ku%- rekler yapmakla yetinmek zorunda kald@. 4 Memur olan sol koms#u, evi iki daire kars#@l@g~@nda, mu%- teahhit bacanag~@na b@rakt@. Tas#aronluktan gelme mu%teah- hit bacanak, evin bulundug~u yere kocaman ag~@zl@ ve bol gu%ru%ltu%lu% bir y@k@c@ dikip, avluyla birlik bu%tu%n evi bu%- yu%k, do%rt ko%s#e bir c#ukura do%nu%s#tu%rdu%. Ertesi k@s# gelme- den eni yine u%c# buc#uk metre; ama bu kez boyu on u%c# met- re olan, ikis#er metre genis#lig~inde pencereleri bulunan ve bu pencerelerden artakalan beton duvarlar@ yes#ilimt@rak mavi renkli betebelerle kaplanm@s# @slak c#imento kokulu bir yap@, ortadaki tahta eve bu%tu%n ag~@rl@g~@yle yaslan@p yu%klendi. Bacanak, en u%stten iki kat@ evin as@l sahibine b@rakm@s#, onun alt@ndaki iki kat@ da kendine alakoymus#- tu. Alt katlar@ satm@s#t@. Yap@ yap@l@rken toprag~@n kaz@l- mas@ndan ve sokak tas#lar@n@n k@r@lmas@ndan ortaya c#@kan yap@s#@k bir c#amus, bu%tu%n k@s# bacanag~@n kar@s@ ic#in yak@n- ma konusu oldu. Bacanak, Belediyeye dilekc#eler go%nderdi. Belediyenin memurlar@n@ s#arkl@l@ gazinolara go%tu%rdu%. Er- tesi k@s# sokak, ince, yaz@n gu%nes#iyle hemen gevs#eyip yu- mus#ayan bir asfaltla o%rtu%ldu%. Bu kez, yap@n@n en u%st ka- t@na yerles#en ve kar@s@n@n "tak@m es#ya" o%zlemlerini bir tu%rlu% tu%ketemeyen memur, eski evi sayesinde bacanag~@n havadan pay al@p kendisiyle es#it kos#ullar alt@nda iki dai- reye birden sahip olus#una neden sonra o%fkelendi; sokag~@n hemen yumus#ayan ko%tu% asfalt@ndan o%tu%ru% bacanag~@ her yerde ko%tu%ledi. Sonunda, kendi pay@na du%s#en iki daireyi de kiraya verip, bacanag~@n yu%zu%nu% bir daha hic# go%rme- mek u%zere yeminler ederek o dar, bak@ms@z ve kar@s@na go%re de "go%rgu%su%z, seviyesiz" insanlarla dolu olan sokak- tan ayr@ld@. Bacanag~@n kar@s@yle memurun kar@s@ zaman- la, kardes# olduklar@n@ bile unutup, ortak tan@d@klar@yle birbirlerine art@k sadece yeni edindikleri "tak@m es#yalar" la yeni dikindikleri giysilerin haberini ilettiler. Bunun d@- s#@nda, eski sahipleri attar olan bir eski evin, bugu%nku% sa- hipleriyle bag~@n@ su%rdu%ren bas#ka bir ilmig~i kalmad@. Eski sahipleri bak@re@, sonraki sahipleri antika es#ya kac#akc#@s@ olan sag~daki ev, bu%tu%n bu uzun ve eninde so- nunda kopacak bag~lar@n kopmas@n@ fazla geciktirmedi. Gec#mis#le ve gelecekle hesab@n@ daha kestirmeden go%rdu%. Antika es#ya kac#akc#@s@, daha ilk ad@mda evi satm@s#, eline gec#eni saraylar@n ve konaklar@n ac#@k art@rmalar@na yat@r- m@s#, toplad@g~@ es#yalar@ yurt d@s#@na c#@kard@ktan sonra, ken- disinin de asla belli bir yeri olmaks@z@n yas#am@n@ su%rdu%r- mu%s#tu%. Evi, ilkokul o%g~rencisi azarlamaks@z@n ve onlara izci mars#lar@ o%g~retmeksizin yas#aman@n tad@n@ duyamayan bir o%g~retmen emeklisi sat@n alm@s#t@. Buray@ iki katl@ beton bir "yuva"ya do%nu%s#tu%rmu%s#tu%. Bo%ylece, ilkokula haz@rlanan ku%- c#u%klere, daha ilkokul o%g~rencisi olmadan izci olmay@ o%g~- retmenin mutlulug~una ermis#ti. Yan@na, sadece bu "yuva" n@n duvarlar@ aras@nda sesler@ tizles#iveren k@zkurusu yar- d@mc@lar bulmus#tu. Aradaki, kararm@s# tahtalar@ her k@s# bir yerinden so%- ku%lu%p sarkan, avlu tas#lar@ her yaz pul pul dag~@lan ve bo%ylece zamana bas# kald@ra kald@ra bu%sbu%tu%n yorgun du%- s#en; solundaki ag~@r yap@yla sag~@ndaki c#ocuk ag~lamalar@ aras@nda her gu%n biraz daha go%c#en ve o%nu%nden her gec#e- ne her gu%n biraz daha yorgunlug~unu, direnc#sizlig~ini so%y- leyen; bundan gayr@ so%yleyecek hic# bir s#eyi bulunmayan; bir zamanlar baharatc#@lar@n olan ve bir zamanlar baha- ratc#@lar@n baharat kokulu ceketlerini tahta duvarlar@n@n c#ivilerinde geceler boyu as@l@ tutmus# olan ev, art@k ken- disinin kime ait bulundug~unu bile unutup, ic#inde zaman zaman b@c#aklar@n@ ya da makaslar@n@ bileyletecek makaslarla b@- c#aklara sahip kis#ilerin yas#ad@g~@n@ bilmenin ku%c#u%k guru- runu tas#@yarak s@k@s#t@g~@ dar ve gu%c# yerde, dar ve gu%c# so- luk al@p vermelerle sokag~a eg~ilmis# duruyordu. Sokaktan gec#ecek bir bileycinin sesini dinliyor, art@k sadece bunu bekliyordu. 5 Turuncu renkli dev makineler ovan@n ortas@na dikil- diler. H@r@lday@p gu%ru%ldeyerek ovay@ bir ucundan deldi- ler. Deldikc#e havaya bu%yu%k bir toz bulutu kald@rd@lar. Toz bulutu, ovan@n eteklerinden ve bo%g~ru%nden aylar boyu ek- silmedi. Su%leymn, her sabah c#ad@r@n@n o%nu%nde dikilip, ovan@n bo%g~ru%nu% delen turuncu makinelere ve ovay@ bir ucundan o%rten toz bulutuna bakt@. Zamanla toz bulutu azal@p kay- boldu. Ovay@ bir ucundan bir ucuna bo%len genis#, du%zgu%n bir s#erit c#@kt@ ortaya. S#eritin u%stu%nde bu kez kara renkli, demir ayakl@ makineler durdu. Her gu%n, sabahtan aks#ama bu s#erit u%stu%nde gidip geldi demir ayakl@ makineler. Y@llar boyu u%c# eski tahta evi bar@nd@ran sokag#@n in- ce, yazlar@ hemen gevs#eyip yumus#ayan bir asfaltla kap- land@g~@ gu%nlerde, ovan@n da u%stu%nu% yog~un bir katran ko- kusu sard@. Su%leyman, her sabah b@c#ak ve mangallar@n@ satmak ic#in kente inerken erimis# zifte yak@ndan bakt@. Ziftin enli du%z s#eride serilis#ini s#as#k@n, nedenini bilmedig~i bir korkuyla seyretti. Bir gu%n, makinelerin tu%mu%, s#imdi ovan@n bo%g~ru%nde kara, gergin bir k@lc#an gibi; o, dokumas@ en uzun su%rmesi gereken, ama en k@sa su%ren bir k@lc#an gibi yay@l@p uzan- m@s# enli s#eridin u%stu%nden c#ekilip gittiler. Makinelerin c#ekilip gitmesinin hemen ard@ndan, bu enli kara s#erit, o%nceleri say@s@ gu%nde onu as#mayan, ama sonralar@ c#es#itleri de artarak c#og~alan arac#lar@ aktard@ u%s- tu%nden. Cipler, trakto%rler, derken birkac# Skoda ard@ndan birkac# kamyon, ard@ndan u%stleri c#es#it c#es#it yaz@larla do- nat@lm@s# kamyonetler, renklerinin sec#ilmesine zaman b@- rakmadan s@yr@l@p gec#en binek araclar@... Bu yog~un ak@s#@n ug~ultusu, durgun aks#amlarda Su%leyman'@n c#ad@r@na kadar uzan@yor, onu her gu%n biraz daha tedirgin k@l@yordu. C#ocuklar, c#ad@r@n o%nu%nde oynas#an k@v@lc@mlar@n nes#e- sini unutmus#lard@. Kendilerine yeni bir du%nya bulmus#lar- d@. As#ag~@dan, enli, kara yoldan gec#en arac#lar@n renklerine, bic#imlerine, karanl@k c#o%ku%nce farlar@n@n parlay@p parlay@p gec#is#ine dalar olmus#lard@. Cog~unun markas@n@, ad@n@, y@- l@m o%g~renmis#lerdi. Yeni bulmacalar icat etmis#lerdi. Ovan@n ucundaki kentin kapal@ c#ars#@s@ birden, birbi- rinin ayn@, birbirine c#ok yak@n ve hepsi bir elden c#@km@s#a benzer b@c#aklar, kamalar, testerelerle doldu. Su%leyman, yeteri kadar keskin ve dayan@kl@ olmasalar da, bu denli parlak, bo%yle su%slu% ve kis#ise bu denli alma o%zlemi uyan- d@ran b@c#ak, kama ve testerelerin nas@l bu denli ucuza sa- t@labildig~ine s#as#t@. Kafas@nda demirinin, c#elig~inin ve u%stu%- ne emeg~inin hesab@b@ kuruyor, fakat bu hesaptan hep za- rarl@ c#@k@yordu. Kendine gu%venini yitiriyordu. As@l gu%ve- nini yitirten. Ova sahipleri art@k onun b@c#aklar@n@, kama- lar@n@ istemiyorlard@. S#imdi onlar@n parlak, saplar@ renkli b@c#aklar@ vard@. B@c#aklar keskinliklerini hic# koruyam@yor- du. Besili inekleri ve koyunlar@ parc#alamakta yeterli ol- muyordu. O zaman, sadece mangal ve mas#a satmakla, o etlerin kavruldug~u tencere ve tavalar@ kalaylamakla iler- de alt@ c#ocug~unu @rgat, keseka*g~@tc@, bar yumrukc#usu, bek- c#i kar@s@, gazozcu ve bileyicilig~e de ulas#t@rmayacag~@n@ an- layan Su%leyman, kafas@nda, ku%c#u%k de olsa yeni bir ayd@n- l@k ko%s#e buldu. C#ocuklar, bir su%re yoldan gec#en arac#lar@ seyretmeyi b@rakt@lar. Yeniden babalar@n@ seyre koyuldular. Su%leyman, gu%nlerce c#ad@r@n o%nu%nden ayr@lmam@s#t@. Kente hic# inme- mis#ti. Bir kez indig~inde ise, satt@klar@yle bir kay@s#, bir tas# ve birkac# parc#a tahta alm@s# olarak do%ndu%. C#ad@r@n o%nu%n- de o%nce iri bir tekerlek yapt@. C#ocuklar babalar@n@n yol- dan gec#en arac#lara benzer bir s#ey yapacag~@n@ sanm@s#lard@. Onu yeniden go%zlerinde bu%yu%tmu%s#lerdi. Fakat sonunda Su%leyman'@n sadece tek bir tekerlek yapt@g~@n@ go%rerek du%s# k@r@kl@g~@na ug~rad@lar. Yine de bu tekerleg~in ne is#e yara- yabileceg~ini du%s#u%nu%p beklediler. Su%leyman, tekerleg~i, ac#@l@p kapanan tahta ayaklar u%s- tu%ne oturttu. Yan@na kara tas#@ yerles#tirdi. Tekerleg~in u%s- tu%ne kay@s#@ gec#irdi. Kay@s#@, tahta ayaklara eklenen bir pedala bag~lad@. Bu ug~ras#@ gu%nler su%rdu%. Sonunda eline bir ko%r b@c#ak ald@ Su%leyman. Ayag~@n@ pedala koydu. Ko%r b@- c#ag~@ kara tas#@n u%stu%ne deg~dirdi, pedala bast@. Tekerlek do%nmeye ve kara tas#tan ince bir c@z@rt@ yu%kselmeye bas#- lad@. C#ocuklar art@k bu arac@n ne is#e yarayacag~@n@ bilecek denli bu%yu%ktu%ler. Ama Ramazan, en ku%c#u%k og~lan ic#in bu arac# yeni bir s#ey, do%nen tekerleg~i ve c@z@rt@l@ sesiyle yu%- reg~ine cos#kunluk veren, giz dolu, yepyeni bir du%nya idi. Ko%ru%g~u%n bir zamanlar c#ad@r@n o%nu%nde s@c#ratt@g~@ k@v@lc@m- lar@n nes#esini tan@m@yordu Ramazan. Babas@n@n hu%nerini ilk kez is#te bu, bir tekerleg~iyle do%nen, do%nerken su%rekli bir c@z@rt@ yapan arac#ta biliyordu. Bu%yu%k c#ocuklar@n ug~ra- d@klar@ du%s# k@r@kl@g~@, Ramazan'da tam kars#@t@, babas@ ic#in bir hayranl@g~@n olus#mas@ do%nemine rastlam@s#t@. Su%leyman, c#ocuklar@n@n go%zu%nden iyice du%s#tu%g~u% gu%nlerden birinde yan@na, kendisini henu%z go%zu%nde bu%yu%tmeye bas#layan Ra- mazan'@ da alarak, s@rt@na yeni arac@n@ yu%kleyip kente in- di. Evlerin o%nu%nde durup: [-- Bileyciii] diye bag~@rd@. 6 [-- Bileyciii!] Ince, gevs#ek asfaltla kaplanm@s# dar sokaktaki eski ev, biraz daha o%ne eg~ildi. Beli her gu%n biraz daha kirec# bag~- lam@s#t@. Ev, belini her gu%n biraz daha dog~rultamaz olmus#- tu. Eg~ildig~i gibi kald@ sanki ve bileycinin sesine o%ylece kulak verdi. [-- Bileyciii!] Iki beton yap@ aras@na s@k@s#@p kalm@s# olan eski ev, s#imdi odalar@nda bar@nanlar@n, sol yan@ndan yu%kselen c#a- mas#@r makineleri horultusu ve sag~ yan@ndan yu%kselen c#ocuk hayk@r@s#lar@ yu%zu%nden bilrycinin sesini duymaya- caklar@ndan, onu c#ag~@rmayacaklar@ndan korktu. C#ocukla- ra go%zcu%lu%k eden yas#l@ k@zlar@n tiz sesleriyle bu%tu%n bu%tu%n u%perdi. Bir otomobil, yu%ksek homurtularla sokag~@n ag~z@ndan ic#eri dald@, frenini g@c@rdat@p durdu. Otomobil s#imdi, san- ki bozulmus# gibi su%rekli c#alan kornas@yle sab@rs@zlan@yor, darac@k sokakta ilerleyip bu%tu%nu%yle durabileceg~i bir yer ar@yordu. Uzun su%re c#ald@ kornas@. Soldaki yap@n@n daire- lerinde c#amas#@r makineleri su%rekli v@nlad@lar. Sag~daki ya- p@da c#ocuklara go%zcu%lu%k eden kuru incir suratl@ k@zlar tiz seslerini biraz daha yu%kselttiler. [-- Susma, susma. Sen de bag~@r. Yeniden bag~@r!] de- di eski ev Ramazan'a. Ramazan, beton yap@n@n betebeyle c#erc#eveli pencere- lerine ve yas#l@ evin k@r@k camlar@na bakt@: [-- Bileyciii!.. Makaslar, b@c#aklar bileyyyyim!] Otuzunu gec#mis#ti Ramazan. Fakat ellisinde go%steri- yordu. Sesi, eskisi gibi gu%r c#@km@yordu. Kar@s@ ve u%c# c#o- cug~uyle kente go%c#mek zorunda kald@g~@ndan bu yana ken- disine verilebilen her is#te c#al@s#@yordu. Is#siz gu%nlerinde hep yeniden baba mesleg~ine do%nu%yordu. [-- B@c#aklar, makaslar bileyyyiim!] Tekerlekli bileme arac@n@ soldaki yap@n@n o%nu%ne, bu%- tu%n yap@ art@klar@n@, tas# ve molozlar@ eski evin kap@s@na iterek onun kendine ac#t@g~@ beton du%zlu%g~e b@rakm@s#t@. Ter- lemis#, yorulmus#tu. Ko%tu%, c@l@z c#@k@yordu sesi. Otomobil- deki, kornas@n@ gittikc#e daha da sab@rs@zlanarak c#al@yordu. Memurun bacanag~@, arabas@n@ b@rakacak bir yer bulup "ta- k@m es#ya"l@ evine girmekte acele ediyordu. Yas# ev, birden sevinc#le titredi. Her bir tahtas@ ayr@ ayr@ do%ku%len sokak kap@s@ g@c@rt@yla ac#@ld@. Kap@dan ince, hastal@kl@ bir kad@n eli uzand@. Ramazan'a iki makas verdi: [-- Durma bic#, durma bic#. Makaslar hemen ko%rleni- yor], dedi hasta yu%zlu% kad@n. [Gelmis#ken s#u b@c#ag~@m@ da bari...] Bir de b@c#ak uzatt@ Ramazan'a. Ramazan, kad@na ba- kamad@. Bas#@n@ eg~ip makaslar@ ve b@c#ag~@ ald@. Makas@n bi- rinin ag~z@n@ hemen kara tas#@n u%stu%ne yerles#tirip pedala bast@. Makas kara tas#@n u%stu%nde c@z@rdamaya bas#lad@. O zaman memurun bacanag~@, arabas@n@ sokag~@n u%stu%nde ge- lis#igu%zel b@rak@p d@s#ar@ f@rlad@. Yas#l@ ev, iyi go%rmeyen go%z- leriyle bakt@ ona. H@s#@ml@ ayak seslerini dinledi. Adam@n s#imdi beton merdivenleri nas@l bir gu%mbu%rtu%yle c#@kaca- g~@n@ ve her basamakta bo%g~ru%ne yine nas@l bir tekme ye- mis# olacag~@n@ du%s#u%ndu%. Ad@mlar@n sanc@s@n@ s#imdiden bo%g~- ru%nde duyuyordu. Bic#kici kad@n@n Ramazan'a verdig~i ma- kaslarla b@c#aktan o%tu%ru% ic#ini dolduran sevinc#, bu yu%zden hemen yok olmus#tu yas#l@ yu%reg~inden. Bic#kici kad@na sev- gi duymas@na zaman kalmam@s#t@ sanki. Bic#kici kad@n, bileyicilere bir bardak su vermenin se- vap say@lacag~@n@ du%s#u%nmu%s#tu%. Ramazan'a su vermek ic#in avluya yerles#tirdig~i su ku%pu%nu%n bas#@na gitmis#ti. Memurun tas#aronluktan gelme mu%teahhit bacanag~@, o s@rada Ramazan'@n yan@na vard@. [-- Ne is#in var burda bo%yle, kap@n@n dibinde?] dedi Ramazan'a. Ramazan kars#@l@k vermedi. Is#ini su%rdu%rdu%. [-- Bizden mi c#ag~@rd@lar seni? Apart@mandan m@?] [-- Yok,] dedi Ramazan sadece. [-- Korna c#al@p durdum. Niye c#ekilmedin yoldan?] [-- Yolda deg~ilim ben] [-- Amma deg~ilsin! Park yeri nerde? Anam@z ag~l@yor bizim, arabay@ park etmek ic#in. Iki tekerimi s#uraya c#@kar- madan park edemiyorum, oraya da sen postunu sermis#- sin...] Ramazan, makas@n o%teki ag~z@n@ koydu kara tas#@n u%s- tu%ne. Pedala bast@. Makas yeniden tas#@n u%stu%nde c@z@rda- maya bas#lad@. [-- Hem, bu yapt@g~@n is# mi? Kac# paral@k is#? Adam utan@r. C@z c@z da c@z c@z. Bile bile, ne bileyeyeksin sanki? Kac# para getirir bu adama ha?] Ramazan, birinci makas@ tas#tan kald@rd@. Is#@g~@n yo%nu%- ne tutup bakt@. Bir ucunu yeniden koydu kara tas#a. Ye- niden c@z@rdat@p kald@rd@. Bakt@ @s#@kta. Bileyledig~i makas@ b@rakt@. Ikinci makas@n ag~z@n@ yerles#tirdi bu kez kara ta- s#@n u%stu%ne. Pedala bast@. Bacanak, onun is#ini bo%yle su%rdu%ru%s#u%nden bu%sbu%tu%n o%fkelendi: [-- C#ek s#u mereti burdan!] diye hayk@rd@. [Hem ara- bam@n park yerini tutmus#sun, hem gelip gec#ene ma*ni olu- yorsun, go%rmu%yor musun?] [-- S#imdi biter beyim,] dedi Ramazan sadece. K@y@- ya c#ekildi, [Buyrun gec#in]. [-- Buyrun gec#in, diyor bir de! Mecbur muyum ben k@c#@m@ k@v@rarak gec#meye ha? Evimin o%nu%nu% niye kapa- t@yorsun? Ne so%z anlamaz heriflersiniz yahu! Bundan adam olmazs@n@z is#te. Bas#@n@z@n dikine gitmekten. C#ekil, dediler mi c#ekileceksin! Senin niye bileycilik ettig~in belli zaten. Dikbas#l@l@g~@ndan. Uysal bie adam olsan...] Ramazan, ikinc#i makas@n, o%bu%r ucunu c#evirip koydu kara tas#a. Bast@ pedala. Daha bir h@zl@ bast@ bu kez. Mu%- teahhit, bunu bu%sbu%tu%n bir bas#kald@r@ sayd@: [-- Bileycilik yapmaya utanm@yor musun? Her yer is# dolu. Adam bulunmuyor c#al@s#t@rmaya. Sen de tutmus#sun, c@zzz, c@z... Iyi, kolay is# deg~il mi? S#una bak; koskoca, sac#- l@ sakall@, gu%c#lu% kuvvetli, z@ravat gibi adams@n. Ins#aata gelseniz bir de otuz lira yevmiyeyi beg~enmezsiniz. Bugu%n do%rdu%nu%z birden b@rakt@ is#i. Adam@ bo%yle yar@ yolda ko- yars@n@z zaten... Demezsiniz, bu adam@n bir taahhu%du% mu% var, so%zu%nu% tutmazsa ceremesi ne olur? Bunal@r m@, bu- nalmaz m@? Ohooo, umurunuzda m@ sizin? Bileycilik ede- cek de para kazanacak. Vay babam vaayy... Niye ediyor- sun bileycilik?.. Tutsana sag~lam bir is#]. [-- Hangi is# beyim?] dedi Ramazan, bas#@n@ bileyle- dig~i makastan kald@rmadan. [-- O%yle ya, hangi is#? Lafa geldi mi, hangi is#? S#u- na bak, c#ocuk bile tenezzu%l etmez senin s#u, is# diye tuttu- g~un z@r@lt@ya...] C@z@rt@ durdu. Ramazan makas@ kald@rd@; gu%nes#e tu- tup bakt@. Yeniden koydu tas#@n u%stu%ne. C@z@rt@ yeniden bas#lad@. [-- V@z v@z da v@z v@z. Is# sanki. Gelmis# bir de ela*le- min kap@s@ o%nu%nde kafa s#is#iriyor]. [-- Gidin beyim, gidin is#inize hadi] Makas@ kald@rd@ tas#tan Ramazan. B@c#ag~@ koydu tas#@n u%stu%ne. Pedala bast@. Hasta yu%zlu% bic#kici kad@n, bir bar- dak suyla eski evin kap@s@nda go%ru%ndu%. Ama suyu Rama- zan'a vermeye f@rsat kalmadan, mu%teahhit bacanak ona do%ndu% bu kez: [-- Sana m@ biliyor bu?] [-- Bana biliyor, ne olmus? Makaslar@m ko%rleniyor tabii*. Her gu%n yu%z go%mlek, elli de pijama bic#iyorum ben altl@ u%stlu%]. [-- Git bas#ka yerde bilet. B@kt@k c@z@rt@lar@n@zdan v@- z@rt@lar@n@zdan...] [-- Beyim, gidin evinize hadi...] dedi Ramazan tok bir sesle ve bas#@n@ bileyledig~i b@c#aktan kald@rmadan. [-- Sen git evine, sersem! Benim evim buras@ is#te...] [-- Ne varm@s#?] dedi bic#kici kad@n. [Iki makas biley- letmeylen... Yasak m@?] [Kendi evinin o%nu%nde bilet o%yleyse]. Yas#l@ ev uyand@. Kendinden so%z edildig~ini anlay@p be- lini dog~rultmaya c#al@s#t@. Bir yerden is#e kar@s#mas@ gereke- bilir, diye hevesle ve tetikte belkemeye bas#lad@. Bic#kici kad@n omuz silkti: [-- Kendi evimin o%nu% mu% varm@s#? Nereye kursun adamcag~@z s#eyini baksana... Al kardes#im, al, ic#...] Bardag~@ uzatt@ Ramazan'a. Ramazan yine bas#@n@ bi- leyiledig~i b@c#aktan hic# kald@rmadan: [-- Istemez, sag~ol], dedi. [ -- Ic#, ic#], dedi mu%teahhit. [Mesire yerine c#evirdiniz buray@ iyice. Hem, kac# para al@rs@n bu is#ten sen, ha, kac# para? Ay@p be. Utan bo%yle bir is# yapmaya!] [-- Kes beyim!] B@c#ag~@n ucu, kara tas~@n u%stu%nde her an biraz daha par- l@yor, c@z@rt@ her an biraz daha art@yordu. [-- Sen kes. Ben niye kesecekmis#im? Haks@z m@y@m? Kafa s#is#irdig~ine deg~er mi s#u yapt@g~@n is#? Adam yas#@ndan bas#@ndan utan@r...] [-- C#ekin s#u adam@ bas#@mdan], dedi Ramazan c#ok usuldan. Bunu sadece eski ev duydu. [-- Istemiyor musun kardes# suyu?] dedi bic#kici ka- d@n. Ramazan bas#@yle [hay@r] dedi. Bic#kici kad@n dikkatle bak@ Ramazan'a. Tedirgin, ic#eriye geri girerken sordu: [-- Ne verecem iki makasnan bi b@c#ag~a?] [-- Ne istersen], dedi Ramazan. [-- Adama bak. Ne istersen, diyor bir de... Yapt@g~@ is#in deg~eri yok ki, s#u kadar diyebilsin. Diyemezsin tabii*... C#al@s#san aln@n@n teriyle...] Eski ev, Ramazan'@n s#akaklar@ndan as#ag~@ bos#anan teri go%rebilmek ic#in biraz daha o%ne eg~ildi. Beli biraz daha c#a- t@rdad@. Gu%nes#, bileyi tas#@n@n u%stu%ndeki b@c#ag~@ alabildig~i- ne parlat@yor, bu parlakl@k eski evin k@r@k, tozlu alt kat camlar@nda yans@yordu. Evin go%zleri sanki bu yu%zden ka- mas#@yor ve Ramazan'@n terini sec#mekte gu%c#lu%k c#ekiyordu. [-- ... Bugu%n is#i b@rakanlar var ya, nanko%rlu%k edip bas#@m@ derde sokanlar? Onlar@n sonu ne ki? Yar@n gelip yavar@rlar ama, gec#mis#ola. Senin gibi, onlar da bileyici- likte bulsunlar cezalar@n@...] Ramazan, b@c#ag~@ birden bileyi tas#@n@n u%stu%nden kal- d@rm@s#t@. B@c#aktan keskin parlayan bak@s#lar@n@ kars#@s@nda- ki adama dikmis#ti ilk kez. Adam, bir an ic#in u%rkmu%s#tu% Ramazan'@n bak@s#lar@ndan. O%fkesine yeni bir gerekc#e ara- m@s#t@. Sesini du%s#u%rmu%s#tu#: [-- Senin iyilig~in ic#in konus#an birine bo%yle dik bas#- l@l@k edilmez. Ay@pt@r. Hem, s#u yapt@g~@n bes# paral@k is#e deg~er mi insanlar@n bas#@n@ s#is#irmek?..] Ramazan, art@k keskinles#ebilecek denli keskinles#mis# b@c#ag~@ s#imdi bileyi tas#@na neden yeniden koydug~unu, ni- c#in bu b@c#ag~@ karatas#a durmaks@z@n su%rttu%g~u%nu% bilmiyor. B@c#ag~@, bir sab@r tas#@na su%rter gibi c@z@rt@s@n@ duyuyor. Ta- s#@n c@z@rt@s@n@ hic# duymuyor. [-- Yapt@g~@n is#ten utanm@yorsun, c#ocuklar@ndan utan bar@...] [-- C#ekin s#u adam@ bas#@mdan!] Bo%yle bag~@rd@ Ramazan, kald@r@p iyice keskinles#mis# b@c#ag~@ karatas#@n u%stu%nden. Ramazan'@n hayk@r@s#@ndan eski ev titredi. Temelinden sars@ld@. Iyice kag~s@d@. C#ocuk yu- vas@n@n c#ocuk go%zcu%leri, bu hayk@r@s#a kos#us#tular. Bic#kici kad@n, elinde v@c@k v@c@k olmus# bir bes# lira ile eski kap@- n@n o%nu%nde dili tutulmus# kald@. Eni yine u%c# buc#uk met- re, ama boyu s#imdi on u%c# metre olan betebeli beton yap@- n@n u%c#u%ncu% kat penceresi ac#@ld@. Pencereden yan@k sar@ sac#l@, tombul bir kad@n bas#@ ile elma s#ekeri yalayan bir og~lan bas#@ uzand@. [-- Hamiiit!] dedi, yanik sar@ sac#l@ kad@n as#ag~@ya. [Ne oluyor Hamiit?.. C#@k yukar@]. [-- Yusuf!] diye bag~@rd@ Hamit de ic#eri dog~ru: [Yu- suf, c#ek s#u herifi s#urdan!] Kap@c@ Yusuf yetis#ip gelmeden ekledi: [-- Bir c@z@rt@ bileyicisin is#te! Senden mi korkacag~@m ulan, m@ym@nt@!] Ramazan, gu%nes#te parlayan keskin b@c#ag~@n sap@n@ avuc#lar@nda s@kt@. Iyice s@kt@, kavrad@. Eski ev, beton yap@n@n bir su%redir bo%g~ru%ne vurup du- ran tekmelerini an@msay@p, bencillikle f@s@ldad@: [-- Vur!..] Sonra el c#@rpt@. Namaza durdu o%nceden. Bic#kici kad@na, Ramazan'@n b@c#ag~@ kavrayan eli ve bak@s#lar@ndaki par@lt@ tan@d@k geldi: [-- Yapma kardes#. C#ocuklar@n@ du%s#u%n,] dedi, acele uzat@p elden ele gec#erek yumus#am@s# bes# liras@n@. [-- C#ocuklar@n@ du%s#u%nse, bu m@ym@nt@ is#i yapmaz her s#eyden o%nce, moloz!] dedi Hamit. Bir an o%nce Yusuf'un yetis#mesini dilemekteydi. Ramazan, iyice keskinles#mis# b@c#ag~@ indirip saplad@ adam@n go%g~su%ne. Iki kez saplad@. [-- Bas#ka nas@l du%s#u%nebilirim c#ocuklar@m@?] Namaza durmus#tu eski ev. Oradaki herkes gibi o da Ramazan'@n son so%zu%nu% art@k duyamad@. Temelinden iyi- ce c#at@rdad@g~@n@ duydu sadece. Kendisini ayakta tutan son ask@lar@n yerlerinden c#o%zu%ldu%g~u%nu% duydu. Iyice s#as#k@nlas#- t@. Iskeletini go%c#u%rmemek ic#in bir su%re daha direndi. Du- rup tespih c#ekti. Go%rebileceg~i son s#eyi go%rmu%s#tu%: Bileyicinin b@c#ag~@ es- ki karatas#tan kald@r@p yeni mu%teahhide saplad@g~@n@, onun beton kap@s@ o%nu%ne du%s#tu%g~u%nu%, bileyi tekerinin devrilip adam@n omuz bas#@nda bir su%re do%ndu%g~u%nu%, u%c#u%ncu% kat pencereden uzanan yan@k sar@ sac#l@ kad@n@n [Yand@k Ha- mit, mahfolduk!] diye hayk@rd@g~@n@, elma s#ekerini yala- yan og~lan@n yalamas@n@ durdurdug~unu, elinde bes# liras@yle kalakalan bic#kici kad@n@n [ Ko%relmez olas@ca makaslar] di- ye ag~lad@g~@n@, c#ocuk go%zcu%su% yas#l@ k@zlar@n, bir izci mars#@ so%yler gibi, c@rlak sesleriyle [Poliis, polis] diye c#@g~r@s#t@kla- r@n@, c#ocuk yuvas@ndaki c#ocuklar@n derinden sorgulu ba- k@s#larla, tutup birbirlerinin elinden bileyiciye bakt@klar@- n@, do%nen bileyi tekerine dal@p suskun du%s#u%ndu%klerini; is#- te ancak bu kadar@n@, namaz@n@n aras@nda belli belirsiz sec#ebilmis#ti. Gu%nes#li bir gu%n olacak. Iyice gu%nes#li bir gu%n. [TRT Haber Merkezinin haz@rlad@g~@ haberleri dinle- diniz]. Kentten kente gidiyoruz. Uzun karayollar@ katediyo- ruz. Kimseler yollar@n bas#@nda ve sonunda durup: [Karayollar@ Genel Mu%du%rlu%g~u%nu%n yapt@g~@ yollardan gec#tiniz] demiyor. O%nce c#ars#@ya gitmeliyim. Evde ekmek bile yok. Ger- c#i art@k s#o%len de yok. Ne bugu%n, ne yar@n. Belki, sonra. Daha sonra. C#ars#@dan ekmek almak her zaman bekletil- mez. Ama du%n beklettim. C#ars#@ya ilis#kin her s#eyi. Gu%nde- lik her s#eyi. [TRT Haber Merkezinin haz@rlad@g~@ haberleri] dinle- dik. Haberleri haz@rlayanlar bu%yu%k kap@lar@n ard@nda ve bu%yu%k duvarlar@n da. Gu%nes# Elmadag~@'n@n u%stu%nde c#oktan yu%kseldi. Etekle- rine de iyice vurdu. Ordakiler de uyanm@s#lard@r. Daha iki saat o%nceden uyan@p, kulaklar@n@ pilli radyolar@na daya- m@s#lard@r. May@sta d@s#ar@lar@, bu%tu%n d@s#ar@lar@ ne gu%zeldir. Ha- berleri dinlemeden o%nce pencereyi ac#m@s#t@m. U%s#u%tmeyen bir serinlik. Gece son haberler dinlenmis#tir. Ne denli istemeseler de istenir. Alt@ aya yak@nd@r bekleniyor. Bekletildig~i ic#in istenir. U%s#u%tmeyen bir serinlikte gidebileceg~in kadar yu%- ru%. Hic# saymadan ad@mlar@n@. Hic# ko%s#e yapmadan. Ayn@ ko%s#eden on iki kez. Neden istenmesin? Is#te bugu%n. Iyice gu%zel olabilecek bir gu%n, gu%zel ola- madan bas#l@yor. Yine bakkala gidilecek. Kasaba da. Her gu%nku% gibi. Manava da ug~ramak gerekecek. Kendimiz ic#in olacak her s#ey. Onlar da denklerini c#o%zmu%s#lerdir. Geceden, fazla umutlanmamaya o%zen go%stererek toplad@klar@n@; birtak@m kutulara, bavullara, naylon torbalara doldurduklar@ kitap- lar@n@, c#amas#@rlar@n@, tokyolar@n@, c#aydanl@k ve (--c#aydan- l@klar@n@ neden geride b@rakmay@ du%s#u%nmu%s# olsunlar? Ge- ride kimseler kalmayacakt@ ki. Hemen hemen kimseler... C#aydanl@klar@n@ da o%yleyse--) bardaklar@n@ kas#@klar@n@ bi- le, her s#eylerini geri bos#altm@s#lard@r. S#u anda. S#imdi. Usul usul bos#altmaktad@rlar. Kitaplar@ yeniden ranzalara diz- mektedirler. Ic#in ic#in ve ac#@ktan ac#@g~a kendilerine gu%l- meyi bas#ararak. Ac@y@ ele vermemenin gu%c#lu% ve direnc#li k@l@s#@ da bir o%g~reti olal@ nice y@llar var. Haberi hepsi birden mi dinlemis#tir? Gece yapt@klar@ gibi? Birkac#@ erkenden uyan@p dinlemis#tir de sonra o%te- kileri mi uyand@rm@s#t@r? Uyuyanlar@ neden uyand@rs@nlar? [Haydin, hep c#@k@yoruz!] denmeyecek. Gazeteleri okumak gereksiz. Kimi haberi atlam@s#t@r. Her s#ey tamam san@p, du%n gece sayfalar@n@ orkenden bag~- layanlar mus#tulu, gu%lec#, hayk@ran mans#etler atm@s#lard@r. C#og~u da, ic#erdekiler ic#erde kalacaklar@ ic#in, yeni bir 14 May@s-kutlarcas@na o%yle hayk@ran, s@r@tkan mans#etlerle do- nanm@s#t@r. Birbirine kars#@t c#ok s#eyin birbirine doland@g~@, dolas#@p, c#o%zu%lmesi gu%c# du%g~u%mler att@g~@ bir gu%n olacak. Gece gec# bitti. Gu%n c#ok erken bas#lad@. Bileti geri ve- rilemeyecek bir yolculuk s#imdi. Du%n bu saatlerde, bugu%n herkesi go%rmek isteyeceg~i- mi, herkesle kucaklas#mak isteyeceg~imi du%s#u%nmu%s#tu%m. U%c# y@l iki ayd@r ilk kez yataktan yanl@s#l@kla kalkmam@s# gi- biydim. Epeydir c#og~umuz sanki yataktan yanl@s#kla kalk@yo- ruz. Ag~z@m@z@ c#alkal@yoruz. Bir gu%n o%nceki ac@s@n@ y@k@yo- ruz. Ag~z@m@m@ c#alkalamakta bir yanl@s#l@k buluyoruz. Kah- ve pis#iriyoruz. Bir yudum ic#iyoruz. Daha y@kamak ic#in ag~- z@m@za ald@g~@m@z suyla bas#l@yor ac@l@k; kahveyle art@yor. Ic#tig~imiz kahveye du%s#man oluyoruz. Sokag~a c#@k@yoruz. Ag~@r aksak yu%ru%yoruz. Ad@mlar@m@z- da bir yanl@s#l@k. H@zlan@yoruz. H@zl@ yu%ru%yu%s#u%mu%zdeki uc#a- r@l@g~a yak@s#m@yoruz. Bir tan@d@g~a rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tan@d@g~@n yanl@s# bir tan@d@k olacag~@n@ san@- yoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. Is#e gidiyoruz. Yanl@s# is#ler yap@yoruz. D@s#ar@ c#@km@yoruz. D@s#arda bir s#eylerden eksik kald@- g~@m@z@ duyuyoruz. D@s#ar@ c#@k@yoruz. D@s#arda oldug~umuz ic#in eksildig~imizi duyuyoruz. Bir kap@n@n zilini c#al@yoruz. Yu%zler s#as#@r@yor. Yu%zleri ayd@nlatm@yoruz. Kap@m@z@n zili c#al@n@yor. Kap@m@z@n yanl@s#l@kla c#al@nd@g~@ san@s@na kap@l@- yoruz. Hic# bir kap@n@n zilini c#alm@yoruz. Yeniden sokaklara c#@k@yoruz. Yeniden sokaklarda olusumuzda bir yanl@s#l@k. Ayn@ yanl@s#l@k duygusuyle caddelerdeyim. Kasaba gitmekten cayd@m. Belki sonra. Aks#ama. Par- k@ c#epec#evre saran kavaklarla c#@narlar@n tomurlar@ bulun- duklar@ noktalar@ du%rtu%p du%rtu%p yes#il uc#lar@n@ gu%nes#e c#@- karm@s#lar. Caddede bir su borusu patlam@s# yine. Geceden kalan bir yag~mur seli gibi kald@r@m@n dibinde usul usul ak@yor; benzincinin o%nu%nde birikiyor. Orada u%stu% yag~l@ bir ku%c#u%k go%lcu%k yap@yor. Go%lcu%g~u% atlad@m. Bakkal@n o%nu%ne su%t s#is#lerini y@g~m@s#lar. Dolular@ ic#eri tas#@yorlar. Bos#lar bir kamyonete yu%kleniyor. Manav, yes#il salatalarla turp- lar@ bol suyla suluyor. Salatalar dursun. Belki aks#ama. Iki de limon al@nmas@ gerekecek. Limonu unutma. O%g~leye ne yenecek? Ko%fteciye gidilir. Her halde birer de bira ic#ilir. S@cak bir gu%n olacak. Haberi unutturabile- cek gu%zellikte bir gu%n. Sac#@m@ y@kayacag~@m. Gu%n uzun su%receg~e benzer. Ya- p@lmas@ gerekli ne varsa, yap@lmas@na haz@rlanm@s# ne var- sa hic# yap@lmamas@ gereken s#eyler oluverdi. Ya@n da bu- gu%nu%n biraz solmus#u olacak. Gu%nler uzun su%recek yeni- den. Sac#@m@ y@kamal@y@m. Her gu%n ayn@ bic#imde is#e gidil- meli. Hala'ya da ug~ramal@y@m. Mutfag~@n ampulu% patlad@. Deg~is#tirmeli. Bu geri b@rak@lamaz. Aks#ama uzun bir za- man var. Bir ampul gu%nu%n herhangi bir saatinde sat@n al@- nabilir. Tabureyi mutfag~@n ortas@na koyar@m. U%stu%ne c#@- kar@m. Ampul deg~is#mis# olur. Bakkallar@n kapanmas@na dek bekleme. O saati kac#@rma is#te. Ic#erde tek yak@n@ olan m@, hic# yak@n@ olmayan m@ c#a- buk unutur? Hic# yak@n@ olmayan da, tek yak@n@ olan da, hepsine yak@n olan da, hic# birine yak@n olmayan gibi, mut- fag~a ampul almay@ unutmaz. Gu%l, eczanesini her gu%nku%nden erken ac#m@s#. Gazete- leri tezga*h@n u%stu%ne y@g~m@s#. O%zetini o da biliyor ya art@k; rec#etelere bak@l@p ila*c#lar haz@rlanmal@d@r. Hastalar bekle- mez. Yine de Gu%t, ila*c# raflar@ aras@ndan bas#@n@ uzat@p ga- zetelere bakmam@ istiyor. Daha c#ok s#as#@rmam@, daha c#ok o%fkelenmemi ve belki so%ylenebilecek yeni bir s#ey bulma- m@. Kendi so%yleyebilecekleri d@s#@nda, akla gelmemis#, akla gelmesi unutulmus# yeni bir sey. Kendisinin anlad@g~@ndan daha fazla anlamad@g~@m, kendisinin kafas@n@ dolduran s#ey- lerden bir ad@m o%teye gidemedig~im, ona yetmedig~im, ona hic# bir s#ey eklemedig~im ic#im suc#lan@yorum. Blki onun sorgulu bak@s#lar@ deg~il beni suc#layan. Yine de sabah go%r- du%g~u% ilk dostuyum. Beklenen ilk tepkiyi go%g~u%slemekte, go%g~u%sleyip belirginles#tirmekte yetersiz ve beceriksizim. Kes#ke Gu%l'e ilk ug~rayan ben olmasayd@m. Kebapc#@ya gitme. Biralar ic#me. Is#ten erken kac#. Hic# c#al@s#ma. Ama gu%n uzun olacak. Her yerden birden kac#@l- maz. Ben de bas#kalar@n@ go%receg~im. Bu%tu%n gu%n... Du%nu%n daha uzun gec#memis# olmas@ s#as#@rt@c@. Oysa du%n bekleme gu%nu%ydu%. [Saat kac#?] [On alt@]. [Nas@l gidiyormus#?] [Iyi. C#ok iyi. Yeterli oy sag~lanacakm@s#]. Kitapc#@ya girildi: [Saat kac#?] [On yedi k@rk bes#]. [Ne haber?] [Tamamd@r. Kesin nerdeyses]. [Yar@n koyverirler mi ki?] [Is#lemler uzamazsa...] [Ama o%nce resmi* gazetede c#@kacak]. [Oyle ya. Daha resmi* gazetede c#@kacak. Insan is#lemler konusunu unutuveriyor. Yine de iki gu%nden uzun su%rmez hepsi]. Gazetede bir dosta telefon edildi: [Haberler nas@l?] [Daha belli deg~il]. [Daha belli olmaz olur mu? Neden belli olmuyor?] [Go%ru%s#meler uzun su%ru%yor. C#ok kavgalar oluyor]. [Oylamaya bas#lamad@lar m@?] [Bas#lanmad@. Yine de ters bir s#ey olmas@ beklenemez]. [Saatin kac#?] [On sekiz elli]. Geri kalan saatler kuruldu, ayarland@. "TRT Haber Merkezinin haz@rlad@g~@ haberleri" dinledik. Go%ru%s#meler su%ru%yor. Kitapc#@dan c#@k@ld@. Yeniden sokaklarda. Mes#rutiyette- ki bu%fecinin o%nu%nde Fevzi'ye rastlad@m. Fevzi, elini ar- d@na koymus#, kararan go%kyu%zu%ne bak@yor. [Ne oluyor Fevzi?] [Bes#inci Maddenin kapsam d@s#@ b@rak@lmas@na c#al@s#@l@- yor apac#@k. Bu%tu%n gu%ru%ltu% bundan]. [Yapabilirler mi?] [S#u pazarl@klar@n ucunu bir bulsam!..] C#al@s#t@g~@ haber bu%rosuna gittik birlikte. Telefonlar is#liyor. Teleks hic# durmuyor. Fevzi arad@g~@ ucu bulamad@ m@, yoksa buldu da c#ekip sonunu getiremedi mi? Bilemi- yorum ki. Gecenin bir saati. Fevzi orda kald@. Birkac# kis#i birlikte c#@kt@k. Evlere yu%ru%ndu%. Her kavs#akta azalarak. Du%n gece Fevzi ve daha bas#kalar@ uykular@n@ beklet- mis#lerdi. Bugu%ne ertelemis#lerdi. Ben erteleyememis#tim. Ikide uyumus#tum. Gu%nu%n c#ok uzun su%rmu%s# oldug~unu du%- s#u%nmu%s#tu%m uykumun aras@nda. S#imdi, Gu%l'u%n eczanesinde, son bir saatin uzunlug~u daha da uzayacag~a benziyor. Ic#eri teker tan@d@k yu%z- ler giriyor. Bak@s#@yoruz. Fazla konus#ulmuyor. Gu%l, rec#e- teleri yap@yor. Kendisinin suc#lanmas@ndan c#ekinerek, is#e gidenlere bir kutu aspirin, bir selpak, bir tu%p cevit veri- yor. Gu%l'e yard@m edebilirdik. O da, bir an o%nce yan@m@z- da olurdu. Onu d@s#@m@zda b@rakmayabilirdik. [Bo%yle bir ortakla hic# bir yere gidilemez] diyor dok- tor. Gu%l'u%n bir faku%lte arkadas#@: [Ko%tu% oynad@lar] diyor. Asistan U%nlu%: [Toparlanmal@. Durulmamal@. Bir sonuca var@l@p fi- kirler hemen yerine ulas#t@r@lmal@. Beklenmemeli] diyor. O denli suskunlas#malara kars#@n, is#te bo%yle yal@n, c#a- buk bir o%neri geliyor. Doktor da kendine o%fkeleniyor: [Onlara bel bag~layan@n da...] Du%kka*na yeni bir mu%s#teri giriyor. S#ampuan ve koku- lu sabunlardan al@yor. [Bir de sac# boyas@ verir misiniz? Kolleston 16]. Hadi Gu%l. Bu C#ok dog~al. Her gu%n binlercesi sat@l@yor. [Kolleston 16 kalmam@s#]. [O halde 14 olsun]. Sac#@m@ y@kamayacag~@m. Ipsiz saps@z duyarl@klar gu%nu%, evet. Kimse ic#in olmayabilir bo%yle. Ama ben sac#@m@ y@ka- mayacag~@m. Bu salt beni ilgilendirir. Zaten herkesin is#e gitmesi gerekiyor. Toparlan@p bir sey yapmak erteleniyor. Bakal@m yo%neticiler ne du%s#u%nu%yor? Hem, ic#erde kalanla- r@n tepkilerini de beklemek gerekiyormus. Onlardan bu konuda hic# bir tepki gelmeyecekmis# belki de. Belki deg~il, kesin. Toparlanman@n ard@ndan hemen, c#abucak c#o%zdu%ler denklerini. C#o%zmediler mi? Yeniden al@s#maya koyulacak- lar. C#ok beklemeden de, bugu%nu% hic# beklememis# gibi ola- caklar. Mektuplarda s#o%yle bir cu%mle bulunacak belki: [K@nac#ic#eklerine yeniden su vermeye bas#lad@m]. K@nac#ic#eklerini hemen, c#abucak go%zden c#@kar@verme- nin eziklig~i en c#ok duyulacakt@r. Kendilerini bir kez daha yeni bir noktada, k@nac#ic#ekleriyle bag~@nt@l@ bir yeni nok- tada yakalayacaklard@r. Kim kimi bundan o%te tutsak ede- bilir? Olmad@g~@n bir yerden so%z etme. Bilmedig~in bir duy- guyu bas#kalar@ ad@na ac#@klama. Ac#@klamad@m ben de Gizledim. Bak@s#lar@ma yalanc@ bir sertlik kondurmus#um- dur. "Hadi. durmayal@m..." B@rak Gu%l'le onlar kararlas#t@r- s@nlar. Biliyorlarsa hemen ne yap@lacag~@n@. Sen bilmiyor- sun. Burdan c#@kmal@s@n. C#@k@p gitmeme neden izin veri- yorlar? Bir oy bir oydur. Ben de kamuoyuyum. Has@r koltukc#unun o%nu%ndeyim. Has@r koltukc#u el edi- yor. [Buyur, bir kahvemi ic#]. Has@r koltuklar@ndan sat@n almayacag~@m. Bilmesi ge- rekir. Onlar@ balkona dizmeyeceg~im. Balkonda bu%tu%n yaz oturulmayacak yine. U%c# yazd@r oturulmuyor. U%c# yazd@r kap@ c#ok ender c#al@n@yor. Kap@y@ c#alabilecek, yanl@s#l@kla c#al@nm@s# oldug~unu sanmayacak ve yanl@s#l@kla c#alm@s# ol- duklar@n@ sanmayacag~@m kimselerin c#og~u uzun su%redir yok. Zarf u%stlerinde (Go%ru%lmu%s#tu%r) yaz@s@ ve yaz@n@n al- t@nda da bir damgayla turaya benzer imzalar bulunan mektuplar var sadece. Mektuplar@, gelip balkona oturan- lar saymamak da, yeni bic#im bir c#abay@ gerektiriyor. Yor- gunluk, has@r koltuklar@ almamaktan ve o%zlenen patl@can- l@ pila*vlar@ pis#irip o%zleyenlersiz yemekten de bas#kayabili- yor. Yu%zlerde hic# bir hu%zu%n c#izgisini biriktirmeye izin vermeksizin bo%yle, bu tu%r may@s sabahlar@na gelebilmek- ten de. Has@r koltukc#uyla kahve ic#erken, birden: [Yine u%stesinden gelinecek yorgunluklar gerekiyor] deyiverdim. Bir has@r koltukc#u, elinde bir yag~l@boya f@rc#as@yle has@r masalardan birinin tahta bacaklar@n@ yaza haz@rl@yor. Tah- tay@ turuncuya boyuyor. Kendisinden has@r koltuklar@ sa- t@n almayacag~@m@ du%s#u%nmedig~i gibi, bu pek gazete ede- biyat@ ag~z@yla so%ylenmis# so%zlerden de bir anlam c#@karma- y@ du%s#u%nmu%yor. Demek ki yeteri ac#@kl@kla deg~iliz. Hem onun bu tu%r ince du%s#u%nce sorumluluklar@ yok. Onun gu%n- de iki tek has@r koltukla bir has@r masa satma zorunlug~u var. Bo%ylece, iki has@r koltuk sat@n al@nmal@d@r. Er gec# bal- konlarda oturulacak. Has@r koltuklar@ getirip eve b@rakmaya so%z verdi ha- s@r koltukc#u. Du%kka*n@ kapay@nca, aks#am u%stu% b@rakacak. Aks#ama daha c#ok var. Koltuklar@ birinin kars#@lamas@ gerekecek. Bir gu%n, c#@- k@p gelenler olunca: [Sizin ic#in al@nm@s#t@r] denebilir. Has@r koltukc#unun sundug~u kahvenin tad@ c#ok ko%tu%y- du%. Suc# da koltukc#uda. Hic# sat@s# yapam@yor. Yine de kol- tuklar@n@n bas#@nda tu%neyip duruyor. O iki koltug~u da sa- t@n almasayd@m. Is#leri iyice ko%tu%leseydi bugu%n. Sinemaya da gidemeseydi. Sigaras@n@ da alamasayd@. Tan@d@klar@na kahve @smarlay@p duramasayd@ iki koltuk satacag~@m diye. Bo%yle, baz@ uzun olacak gu%nlerin sabah@nda ortal@kta mutlak suc#lu birileri bulunmal@d@r. Onlar@ bulup c#@kar- makta acele edilmelidir. Onlara "keyfin yok" dedirtme- meli ve bunu demedig~i ic#in onlardan hemen sog~unmal@- d@r. Ard@ndan is#e gidilmeli. Is#te yar@m gu%n c#al@s#@l@yor. Olag~an gu%nlerde pek c#ok ve pek uzun c#al@s#@lm@s gibi yap@l@yor. Ama bugu%n olag~an- u%stu% bir gu%n. "TRT Haber Merkezinin haz@rlad@g~@ haber- leri" erkenden dinledik. Beklenmeyen s#eyler o%g~rendik. Art@k hic# c#al@s#@lmasa da olur. Uzun, uzad@kc#a kar@s#an ve uzad@kc#a yeni yanl@s#lara tu%neller ac#an c#ok bilmis#likle do- lu tart@s#malar yap@labilir. En ak@ll@ca so%zlerin en gu%lu%nc#- les#tirilerek so%ylenebileceg~i gu%nlerden biri. Deyimlerde ise yeni bir deg~is#iklik. [Abdestlen namaza giden...] Seyfi so%ylu%yor bunu. C#ok gu%lu%nu%yor. Hemen de an- l@yor herkes deg~is#iklig~in neden gerektig~ini. Kes#ke Gu%l'u%n eczanesinde kalsayd@m. Orda, hep birlikte daha iyiydik. En ko%tu%den daha iyi olana al@s#@ld@ m@? C#ok susan@nca ic#i- len her tu%r suyun iyi gelis#i gibi? Is#te herkes yar@m gu%nlu%k iyi memur. Konuyu fazla uzatan yok. S@k s@k c#ay ic#mek, o%zel mektuplar yazmak, yu%n o%rmek ve s@k s@k odalardan odalara gec#mek, gec#ilen odalarda [bugu%n c#ok s#@ks@n] demek, ya da du%n geceki te- levizyon programlar@ndan so%z ac#mak var. Evde edilen kavgalar; onlar@ anlatmak yar@na ertelenebilir. Bugu%nu%n ad@na bu kadar@ yap@labilir. C#u%nku% bu tu%r konular bir gu%nden de uzun su%recektir. Kesintisiz anlat@lmal@d@r. Ya- r@na ertelenebilir is#te. Aks#ama ne pis#ecek? Bu ertelene- mez. U%stelik konuklar da olunca. [Giderken bir tavuk al@ver. Has#lay@p didikle. Sonra bir beyaz sos haz@rla. Biraz da kas#ar peyniri rendele. Ac# bir kutu konserve bezelye. At sosun ic#ine. Do%k hepsini tavug~un u%stu%ne. Onun u%stu%ne de peyniri. Su%r f@r@na. Ya- n@na bir havuc# salatas@...] Havuc# salatas@ndan b@k@ld@. Yes#il salata bu%tu%n k@s# ates# pahas@yd@. Hep havuc# yendi. Hep havuc# yendi. Gu%nes# gu%zel @s@t@yor. Nerdeyse ceketleri, h@rkalar@ at- ma zaman@. O%g~le tatilini beklemeden K@z@lay'a f@rlam@s# memur kalabal@g~@nda belirgin bir art@s#. O%g~le olmadan da bu%tu%n kebapc#@lar@ dolduruyorlar. Bugu%n ic#in bu kalaba- l@g~@n bir parc#as@ olunabilir. Ya da hic# kebapc#@ya girmeden bir tokluk duygusu edinebilinir. [Og~lum, bir ayran]. [C#ocuk, sil s#u masay@ bakal@m]. [Adana, bir buc#uk! Ac@l@]. Ac@l@. "TRT Haber Merkezinin haz@rlad@g~@ haberler"i dinle- dikten do%rt saat sonra, art@k hic# bir s#ey dinlenilmemis# olu- yor. Caddeye dek do%ku%len ve oradan tek tek sec#ilebilen bu u%nleyis#lere bak@l@rsa TRT, kebapc#@lar@ ancak televiz- yonuyla bos#altabilir. Aks#amlar@ oralar@n@ kel du%s#mu%s# ka- faya c#evirebilir. Ama kebapc#@lar@n da buna kars#@ bir sa- vunusu olacakt@r. En bu%yu%k akvaryumlusu, akvaryumu- nun u%st ko%s#esine bir al@c@ yerles#tirmis#. "TRT Haber Mer- kezinin haz@rlad@g~@ haberler" sabaha kalmadan unutulmak ve Bayern Mu%nih ile Atletico Madrid aras@ndaki kars#@las#- ma asla unutulmamak u%zere. Bir s#ey yapmayacak m@s@n? Buna engel olmayacak m@s@n? Sen mi? S#u anda caddelerdesin. Yani bu sabah hic# bir s#ey dinlemedin. Dinledinse de unuttun. Unutmad@m. Kars#@dan o%nu%nu% kas#@yarak gelen adama soracag~@m: TRT Haber Merkezinin haz@rlad@g~@ haberleri dinledi- niz mi bay@m? Ad@mlar@m yavas#lam@s#t@. Dudaklar@m kendilig~inden aralanm@s#t@. Adam, o%nu%nu% kas#@maya hic# ara vermeden, ta- rak satan bir sokak sat@c@s@n@n o%nu%ndeki kalabal@g~@n ic#ine kar@s#t@. Bu%tu%n bu kalabal@g~@n bugu%ne dek sac#lar@n@ neyle ta- rad@g~@n@ merak ediyor insan. Sanki hic# taraklar@ olmam@s#. Sanki bu sabah radyolar dinlenirken sac#lar taranmam@s. Taran@lmaks@z@n c#@k@lm@s# sokag~a. Sokakta tarak satan bir c#ocug~un c#evresine bu kadar c#ok kis#inin toplas#mas@na s#as#- makta, nerdeyse gu%nu% k@saltabilecek bir gu%c# var: [Hakiki kemik taraklar bunlar! Hakiki kemik tarak- lar! C#ifti on lira!] Bu%tu%n ku%c#u%k memurlar, kalfalar, bankalar@n odac@ba- s#@lar@ ve gecekondulardan bu ku%c#u%k memurlara, kalfalara, bankalar@n odac@bas#@lar@na go%ru%nmek ic#in bu%yu%k cadde- ye inmis# kendilerini ucuzluk sat@s#lar@ndan bu bu%yu%k cad- denin as@l sahiplerine benzeterek inmis# k@zlar, hepsi, bir c#ift tarak almak u%zere birbirlerini itiyorlar. Taraklar@ al- madan o%nce uzun uzun deniyorlar. Sac#lar@n@ taray@p tara- y@p bir kez geri b@rak@yorlar taraklar@. Yeniden iki tarak al@p bir biriyle, bir o%tekiple taran@yorlar. Sonra parmaklar@- n@n ucunda bu%ku%p kavisletiyorlar taraklar@. Renklerinin bi- raz ac#@k, biraz koyu kahve olus#uyle, biraz koyu kara, bi- raz hareli kara olus#u aras@nda uzun duraksamalar oluyor. Ard@ndan birbirine en az benzeyen iki tarak sec#iliyor. Ta- rak sat@c@s@ on liralar@ aceleyle topluyor. Taraklar@ alanlar, sac#lar@n@ tarayarak kalabal@g~@ yar@yor, c#@k@yorlar. C#@k@yor- lar. Kendilerini kurtar@yorlar. Yerlerini, iyice taranmak u%zere yeni kis#iler al@yor. O%nu%nu% kas#@yan adam da, tarak- lar@ ald@ktan sonra, bunlardan biriyle yol boyu sac#lar@n@ tar@yarak gidiyor. Bir su kovas@ ic#inde onu bes# liraya ka- ranfiller satan karanfilcinin o%nu%nde duruyor. Art@k kimselere yaklas#amazs@n. Kimselere [Haberleri dinlediniz mi? Gazeteleri okudunuz mu?] diyemezsin. Sac#lar@n@ tar@yarak ikis#er tarak alanlar ic#inde, sat@n ald@klar@ taraklardan birini, daha uzun su%re-ic#erde kalma- lar@ istenmis# c#ocuklar@na, kardes#lerine, arkadas#lar@na go%- tu%rmeyi du%s#u%nenler olsa da, bu ak@lda tutulsa da, art@k birer nesne olmayan hic# bir s#ey u%stu%ne hic# bir s#ey so%yle- nemez kimseye. Sadece, yandaki sokaklardan birine sa- p@p, bir su%re yu%ru%yu%p, yirmi iki beton basamak c#@k@p Ha- la'n@n kap@s@n@ c#alabilirsin. Og~luna mektup yazd@racak. Bugu%n ug~ramam@ iste- mis#ti. Gu%ndelikc#i terziyle mutfak masas@na kars#@l@kl@ otur- mus#lar, pirinc# c#orbas@ ic#iyorlar. [Yemek yedin mi?] [Yedim]. [Allah as#k@na?] [Valla]. [Bir kahve yap@vereyim?] [Ben yapar@m. Sonra. Birlikte ic#eriz]. Hep kahve ic#ilen bir gu%n olacak. [Bluzum bitti. Pek gu%zel oldu. Bak, ic#erde. Gir de bak. Eski empirmemi bozduk. Kullan@s#l@ bir yazl@k bluz oldu. Eline sag~l@k madamc@g~@m@n da...] Bluzlarla ilgilenilmeli. Go%nu%ller k@r@lmamal@. [Elbisenin u%st yan@ hep parc#al@ym@s#. Bir erkek yakas@ da koyabilirdik yoksa. Uzun kol istediniz...] [Olsun madamc@g~@m. S@@r yaka rahat. Gec#iriveririm u%stu%me. Yaz@n giyerim sere serpe. Nas@l, beg~endin mi?] Kumas# k@rp@klar@n@n, teg~el ipiklerinin, ayag~a dola- nan bir mezu%ru%n ve her yana sac#@lm@s# topluig~nelerin ara- s@ndan sesleniver. Seslen, ne olacak? [C#ok gu%zel olmus. Gu%le gu%le giyin. Gu%zel gu%nlere...] Gu%zel gu%nlere... Gu%zel gu%nlere... [U%stu%mde go%rsen daha c#ok beg~enirsin. Hokka gibi oturdu]. [Enis#te gelmesi mi?] [Gelme, dedim...] Olag~anu%stu% bir gu%n oldug~unu biliyor. Bilmez olur mu? [-- Gelmesin. Gelip de ne yapacak? Bir ko%fteciye gi- diversin. Bunca is# aras@nda ayag~@ma dolan@r. Hem o var- ken mektubu yazd@ramazd@m. Iyi oldu. Vaktinde geldin. Yazd@racaklar@m@ bilmesin is#te... Babas@ bilmesin, du%s#u%n- mu%yor madem beni...] Gu%ndelikc#i madama, kendisine hak verdirtecek ac#@k- lamalar. Ic#li bir ses. S@k s@k go%g~u%s gec#irmeler aras@nda. Bak, herkesin du%s#u%necek ne c#ok s#eyi var. Senin de olsayd@. Bos#luktan. Neden bir gu%ndelikc#i c#ag~@rm@yorsun? Evi tepeden t@rnag~a temizletmiyorsun? Sanki o%tekiler, on- lar, s#u anda c#oraplar@n@ y@kam@yorlar m@? Bugu%n y@kamazlar. Zorlanmazlarsa neden bugu%n y@- kas@nlar? Kahveler ic#ilirken mektup yaz@ld@. Mektup, bir moda dergisinin, ama c#ok eski bir moda dergisinin sayfalar@ ka- r@s#t@r@l@rken, bozulacak pardesu%den ne bic#im bir etek c#@- kabileceg~i tart@s#@larak yaz@ld@. Odan@n havas@ madam@n makas sesleriyle canlanarak. [... Biliyorsun, benim de o ev u%stu%nde o kadar eme- G~im var. Kac# y@l s@rt@ma bir s#ey dikinmedim. Eskilerle idare ettim. Dis#lerimi bile yapt@rtmad@m. Neyle oldu?... S#imdi baban, dairelerden birini u%stu%me yapt@rs@n istiyo- rum. Dog~rudan ad@ma gec#irilsin. Yar@n evleniverirsin. Ev- leneceksin tabii*. C#ocug~un olur. Olacak tabii*. Ins#allah. La*- kin ben de el eline bakmak istemem. Sen de babana yaz. Ben demis# olmayay@m. Bunu bana yap@n...] Burdaysam burday@m demektir. Halam@n parc#as@. Ama arkadas#lar@m yine kendi arkadas#lar@m. Gidip onlar@ bul- mal@y@m. [Annem ne yapar?] [Iyi. Telefonla konus#tum. Erkenden. Radyoyu dinle- yince konus#tum]. [C#ars#@ya c#@kmam@s# m@?] [Dolma dolduruyormus#]. [Erken oturmus#]. [Ben haberleri erken dinlemis#tim]. [Baban@n nezlesi nas@lm@s#?] [Babar nezlesi]. [Yar@n Nazan'a gidecek miymis#iz annenle?] Yeniden telefon ediver. De ki, gideceksek yar@ndan sonraya kal@- versin. Yar@n bir bu%yu%k temizlik yapt@ray@m da. Baksana, ne olsa batt@k bugu%n...] "Bugu%n" mu% dedi? "Bugu%n" dedi, "batt@k". [Ben o kadar dag~@tmam ama...] Terzi madam iyice duyarl@. Yoksa bugu%n, bugu%n ol- dug~u ic#in mi? [Aa, sana demiyorum madamc@g~@m. Ne olsa dikis# tabii*...] [Haberleri dinlediniz mi?] Ne var? Savas# m@? Zelzele mi? Yoksa elektrig~e yeni bir zam m@? Vergilerde yeni bir artma m@? S#imdi taa nerelerden bas#lamak gerekecek. Hala bun- lar@ soruyorsa, bildig~i bas#ka s#ey yok demektir. R@fat ya- n@nda olsa, og~lu, belki. [S#imdi, herkesi sal@verince h@rs@zl@klar artar] diyor madam. [Bu%tu%n katiller, h@rs@zlar sal@n@veriyormus#...] Haberi ben mi anlatt@m, madam m@ dinlemis#, ay@rt edemiyorum ki. [Mektubu postaya sen at@vereceksin art@k]. Mektubu postaya ben at@vereceg~im art@k. Nas@lsa o%nu%nden gec#ilecek PTT'nin. [Atamazsan, ben kap@c@ya att@r@r@m]. Gerc#ekten duyarl@ herkes. Bunca duyarl@l@k ortas@n- da, olag~anu%stu% bir gu%n ic#in yer kalm@yor. Hic# yer kalm@- yor. Gu%n tek bas#@na uzun. Yine Fevzi'nin oraya gidilmeli. Iin gereg~i, en az@n- dan, bir gu%n kendi ag~@rl@g~@yle bir gu%ndu%r orada. Ne daha az, ne daha c#ok. Mektup kuyrug~unda c#ok s@ra bekleniyor. Her bir pul ic#in onar dakika bekleniyor. Pul veren k@z, o%nu%nde bir liste, san@r@m Riyadh'a gidecek bir mektuba kac# kurus#luk pul yap@s#acak, onu ar@yor. Ard@ndan ya Luanda'ya pul is- tenirse? Ya da Niamey'e? Herkesin elindeki mektuplara tek tek bakmal@. Biri- nin u%stu%nde Luanda, o%tekinde Zaire, o%tekinde de Niamey ya da Kamerun ad@n@ go%ru%rsem, en iyisi s@radan c#@k@p git- meliyim. Hala'n@n mektubunu postaya vermek yar@na er- telenebilir. Dessiye'dekilere, Niamey'dekilere de daha faz- la bir s#ey olmaz. Hemen bir o%nu%mde duran@n elindeki zarf@n u%stu%nde "...evi" diye so%zcu%k okunuyor. "...evi - Istanbul". [Cezaevine mi go%nderiyorsunuz kardes#im?] [Yok. Kalender'deki Orduevine]. Bir gu%n o%nu%nden gec#mis#tik. Do%rt yaz o%nce. Bes# kis#iy- dik. Ic#imizden u%c#u% s#imdi, bu sabah yani, bavullar@n@, nay- lon torbalar@n@ kog~us#lar@nda geri bos#altt@lar. Hasan da, kitapc#@ du%kka*n@nda, gelip gidenle konus#up duruyordur. Gu%nu% paylas#@yorlard@r. Hasan, du%kka*n@nda olmak zorunda. Sokaklara c#@kamaz. Sokaklara c#@kamay@nca, pek uzun ol- mayacakt@r onun Istanbullu bugu%nu%. Gu%l'u%n de. Ama is- teseydim Gu%l benimle c#@kard@. Eczaneyi bir saat ic#in kar- des#ine b@rak@p c#@kard@. Istemedim. Bo%yle bir s#ey isteye- bilecek denli yak@n olmad@k sabah birbirimize. Bende bir s#ey eksilttig~ini sand@. Hay@r, ben onun bende bir s#ey ek- silttig~ini sand@m. Yok, yok. Onda bir s#ey eksilttig~imi san- d@m. Kalender'deki yazl@k orduevi. Nas@l genis#, gu%zel bir alan. C#ok du%zgu%n, iyice ko%s#eli, simetrikleri iyice belir- gin c#ic#eklikleriyle... K@nac#ic#ekleri beton bir duvar dibinde gu%nes#e c#@kar@l- m@s#t@r. Belki. Bakal@m. Bunlar hep bilinecektir. Bugu%n or- dakilere yaz@labilecek tek cu%mle yok. Yar@n@ beklemeli. Hemen yazmamal@. Avutma so%zlerinin asla yerli yerinde kullan@lamayacag~@ bir gu%n. Yataktan yanl@s#l@kla kalk@lm@s# bir gu%nde yap@labilecek her s#ey yanl@s# olabilir ama, Hala'- n@n mektubu c#antamda durabilir; bunda hic# bir yanl@s#l@k olmaz. Postanelerin bugu%n en c#ok hangi nedenle dolup tas#t@klar@n@ da bilmek gerek tabii*. Kars#@ya gec#meden o%nce trafik @s#@g~@n@ bekliyorum. Tu- rizm Bakanl@g~@ndaki evrak memuruyle sela*mlas#t@m. Se- la*m@m@ yeterince ic#ten bulmad@. Yad@rgad@. Sonradan, bir bas#ka saatte onun bu, bas#tan savma sela*m@ma k@r@lm@s#l@- g~@n@ sec#iveriyorum. O%yle, durup dururken. Hic# akl@mda yokken. Orda, Izmir Caddesine sapan kavs#akta U%ner'e rastlay@nca. Onun ic#tenlikli, sanki bu%tu%n gu%n arad@g~@n@ bulmus#c#as@na cos#kulu el sallamalar@na bakarken Evrak Memuru an@msan@veriyor. [Tam yirmi iki c#ok sevinmis#tim. Hemen habere de- g~inmesi hele. Derin bir soluk alm@s#@md@r. Alm@s# olmal@- y@m. En sonunda kendi du%nyan@z@n es#ig~inde. [Ne bak@yorsun? Hic# bir s#ey demiyor mu bu sana? Du%s#u%nmelisin!] Olur. Peki. Du%s#u%nu%ru%m. [Sen tarak alm@yor musun? Ya da, ne bileyim, pos- taneye falan gitmeyecek misin?] Hic# s#as#@r,azd@ U%ner. Her zaman yumuk yumuk gu%- lerdi. [Ee? Anlat...] derdi. Anlat@rd@m. Bo%yle bir s#ey ol- mad@ s#imdi. Kolunun alt@na gazeteleri s@k@s#t@rm@s#, sigara- s@ dudaklar@n@ ha yakt@, ha yakacak. Bo%ylece, duyarl@kla- r@n uzlas#mazl@g~@n@ ve anlas#mazl@g~@n@ yok etmek isteyen yeni bir at@l@mla konus#uyor: [Baz@ kitaplarla bir de bavul istemis#ti. Nas@lsa c#@ka- cak diye, gecen gidis#imde kitaplar@ go%tu%rmedim. Bir c#an- ta uydurup go%tu%rdu%m. S#imdi, kitaplar@ da go%tu%rmeli bari...] Kardes#inden so%z ediyor. Kitaplar@ go%tu%rmek zorunda b@rak@l@s#@ndaki boyun eg~mis#lig~e bak. Sanki bo%yle so%yle- yis#inde boyun eg~mis#likten de o%te, oraya yeni kitaplar da, daha bas#ka s#eyler de tas#@y@p durmaktaki b@kk@nl@g~@, bo%yle is#te, b@kk@nl@g~a benzer bir s#eyleri yakal@yorum. U%ner de anl@yor bunu. Ama du%s#u%nu%yordur: Tas#@yan sen deg~ilsin. Hep tas#@yan. Yaa... [Hu%ku%met istifa etsin, diyorlar]. [Kim?] [Herkes. Arkadas#lar]. Arkadas#lar nas@l herkes oluyor? [Biz herkes miyiz?] Kes#ke bana rastlamasayd@. U%ner'e rastlamasayd@m. Iki yanl@, hic# bir s#ey yeterli bulunmuyor. Hic# bir s#ey, ilk kars#@las#mada beklenildig~i gibi deg~il. [Hepsiyle kap@s#t@m. Hic# biriyle anlas#amad@m sabah beri. Gidip kars#@da bir s#ey ic#elim mi?] Sesimi c#@karmayacag~@m. U%ner'le oturup bir s#ey ic#e- lim. Dag~@lmayal@m. Gu%nu% k@saltal@m. Yu%ru%yoruz. [Ben, istifa etmesinler, diyorum. Sen?] [S#imdi s#urda konyaklar ic#ilmeyecek mi?] [Konyaklar ic#ilirken du%s#u%nu%lemez mi?] Yok. Yeniden bas#lamal@. Toparlan@p toparlan@p bu%- yu%k kap@lar o%nu%ne y@g~@s#@lmal@. Gu%l'u%n eczanesinden u%c#-bes#, kebapc#@lardan bir-iki, postaneden bes#-on, --Kalender'e mektup atmayanlardan,-- tarakc#@n@n o%nu%nden bir-iki, Ha- la'dan hic#... U%ner'in @smarlad@g~@ konyag~@ ic#medim. Daha iyi du%- s#u%nebilecekse kendi ic#sin. K@nac#ic#ekleri c#oktan ic#eri al@nm@s#t@r. Karavana saati. Kahveler iyice kalabal@k. Meyhaneler oralardan da kalabal@k olmaya aday. Gu%nes#li, ama uc#suz bir gu%nu%n hesab@, do%nerler, sog~uk rak@lar, patates k@zartmalar@, cig~er soteler ve beyaz pey- nirlerle kabar@yor. Bu%tu%n gu%n hic# bir s#ey o%demedig~imi san@yorum. Yine de ceplerim bombos# sanki. U%ner'den ayr@lal@ c#ok oldu. Eve de do%nmeyeceg~im. Do%nmemeliyim. Henu%z hic# bir s#ey yap@lmad@. Eve Filiz gelecek. "TRT Haber Merkezinin haz@rlad@g~@ haberleri" dinledig~imizden bu yana bu%tu%n bir gu%n gec#mis# bulundu- g~undan, sabah@n ilk haberi epeyce eskimis# olacak. Filiz'in akl@nda ise edebiyat dergilerindeki tart@s#malar hep yeni, taze duruyor. [Hu%seyin'i okudun mu?] Biz ne yap@yoruz Filiz? Bunu sormamal@. Gu%nu%, hic# kimseler taraf@ndan sevil- meden bitirmemeli. Filiz gelsin. Geri do%nsu%n. Aliye'ye ug~rad@m. Ag~lam@s# m@ ne, go%zleri k@zarm@s#. Televizyonu ac#m@s#. Masan@n u%stu%ne de kocas@n@n rak@ sofras@n@ kurmus#. Og~- lunu c#oktan doyurmus#. Koltukc#u, has@r koltuklar@ nereye b@rak@rsa b@raks@n. Aliye'nin yan@nda kalacag~@m. [Yavuz'un c#@k@p geleceg~ine o%yle inan@yordum ki du%n. Annemi c#oktan Istanbul'a go%nderdim. K@s#lan@n kap@s@na minder serip oturmus#tur o, du%n, bu%tu%n gu%n. Og~lunu al@p gelmeyi kurmus#tur]. Gu%lu%yor. Iyi. Peki. Yu%rekliyiz. Ben de gu%lu%yorum. Tamam. O%yle, hemen kolu kanad@ k@r@l@verenlerden olma- d@g~@m@z anlas#@ld@. Zaten ona: [Ag~lamasayd@n] diyemem. Ona bunu, ic#erde bir kardes#i ve d@s#arda kap@ o%nu%nde bekles#en analar@ olan birileri so%yleyebilir. Bunu ve bas#- ka s#eyleri de. Kimse de bana: [Gu%nu% neden bu denli uzun gec#irdin?] diyemez. Bu- na izin vermem. Aliye, ic#erden konyak almaya gitti. U%ner'den ayr@, burda, Aliye'nin yan@nda, hem U%ner'- den gizli, hem herkesin go%zu% o%nu%nde, ben de ic#tim kon- yag~@m@. [Biri gelse de bir konyak ic#sek diyordum]. Biri geldi. Aliye de konyag~@n@ ic#ti gu%nu%n sonunda. Halam, o yap@dan ad@na bir daire istiyorsa R@fat'@ ka- r@s#t@rmas@n. U%ner'i yaln@z b@rakmamal@yd@m. Aliye'nin annesini tan@mal@y@m. Istanbul'dan do%ner do%nmez. Birc#ok gu%nu%mu% onunla gec#irmeliyim. Yavuz'u nas@l bu%yu%tmu%s# bakal@m, dinlemeliyim. Televizyonda "TRT Haber Merkezinin haz@rlad@g~@ ha- berleri" dinlemeye haz@rlan@yoruz yeniden. Aliye, birer konyak daha getirmeye gitti. Ona yetemezdim. Odaya do%ndu%g~u%nde sokag~a c#@km@s#t@m. Hala'n@n mek- tubunu y@rtm@s#t@m. Sanki R@fat'@ koruyacag~@m. Kimsenin beni, koruyuculug~uma ihtiyac@ yok. Bu%tu%n bir gu%nde, onca uzun su%ren bir gu%nde hic# bir s#ey yapmad@m. Hala'- n@n mektubunu bile postaya atmad@m. Mutfag~@n ampulu%- nu% de deg~is#tirmedim. Kos#arak, hep kos#arak yukar@ dog~ru gittim. Bir sapak- ta has@r koltukc#uya rastlad@m. [Kos#may@n. Ben koltuklar@ kap@n@n o%nu%ne b@rakt@m] dedi. Yani, art@k bo%ylece, gu%n bitti mi? [Gu%n bitti ha?] dedim. [Gu%n biter mi? Nerdee. S#imdi bir is#im daha var. S#im- di param da var. Gidip uzun bir telgraf c#ekeceg~im], dedi. [Hu%ku%mete. Yine u%stesinden gelinecek yorgunluklar ge- rekiyor, demis#tin ya bu sabah? Masa bacaklar@n@ boyarken du%su%nu%p durdum. Ben s#u, bu du%rtu%klemezse kim du%rtu%k- leyecek is#leri? O%g~rendim ki, k@z kardes#imin @rz@na gec#en kimse yar@n c#@k@yormus#. O c#@kacak da, o%tekiler kalacak m@? Madem bo%yle, c#ekerim ben de hu%ku%mete bir telgraf. Git, sen de c#ek hem. Herkes c#eksin...] O bunlar@ so%ylu%yor ya, ben neye seviniyorum? Iyi ki o adam, bunun k@z kardes#inin @rz@na gec#mis# diye sevini- yorum. Kendimi hic# sevmiyorum. Ama bir o%nemi yok ki bu- nun. Gu%n, is#te ancak u%c# dakika. U%c# dakika kendine kat- lanabilir bir insan. Ben de katland@m. Hatta*, has@r koltuk- c#uyla gidip bir telgraf da ben c#ektim. Gerc#i kimsemin @r- z@na gec#ilmis# deg~il benim. Olsun. Has@r koltukc#uya rastlamamla gidip telgraflar@m@z@ c#ekmemis aras@nda gec#se gec#se sadece u%c# dakika gec#mis#- tir. Fazla deg~il. Sadece u%c# dakika. Ya da bana o%yle geldi. Daha ne? Bunu ku%c#u%mseyemem.